• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.93)
puslu kıtalar atlası - ihsan oktay anar
bir "ilk kitap", türkçe edebiyatta yeni ve pırıltılı bir yazar... "yeniçeriler kapıyı zorlarken" düşler üstüne düşüncelere dalan uzun ihsan efendi, kapı kırıldığında klasik ama hep yeni kalabilen sonuca ulaşmak üzeredir: "dünya bir düştür. evet, dünya... ah! evet, dünya bir masaldır." geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve "puslu kıtalar" üzerine bir roman. hulki aktunç'un önsözüyle... (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. bu yorum, bol spoiler ve bol alıntı içermektedir. kitabı henüz okumamış arkadaşların başlardaki spoilerları okumaları kitabın heyecanından bir şey götürmeyeceğini düşündüğüm gibi, -bütün spoilerları okuyan biri olarak- sonlardaki spoilerları kesinlikle okumamalarını tavsiye ederim.

    !---- spoiler ----!

    "ey kör! aç gözünü de düşlerden uyan. simurg'u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. kaf dağına varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. bırak dünyanın haritasını yapmayı! daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam dünyanın kendisini hiç görebilir mi?"

    !---- spoiler ----!

    !---- spoiler ----!

    "onun dünyasına aşina olmayanlar, rüya göremediği için üzülen bu oyunbaz çocuğun aslında alacalı düşler kadar renkli bir âlemde yaşadığını nereden bilebilirlerdi?"

    !---- spoiler ----!

    "oyunlarda adaletsizliği ve mızıkçılığı önlemek için çeldirmeli, gömmeli ve tutmalı bütün çelik çomak oyunlarının, birdirbir, ebe çıldır, kutu ve zıp zıpın kuralları teker teker yazıyla saptanacak ve bu kanunlara karşı gelen oyunbozanlar cezalandırılacaktı."

    "bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti."

    !---- spoiler ----!

    "agâhlar ve ahmaklar, âlimler ve cahiller, külahçılar ve madrabazlar, sahtekârlar ve batakçılar tarafından defalarca görüldü, sezildi, seçildi, farkedildi."


    !---- spoiler ----!
    !---- spoiler ----!

    "bu deyim seni korkutmasın. çünkü fazlasıyla basit bir şeyden bahsediyorum. 'yaratılmamış olanı' anlaman için önce 'yaratılmış olan' ile kastedilen şeyi bilmen yerinde olur. bir dokumacı için 'yaratılmış olan' kumaş iken, 'yaratılmamış olan' ipliktir. çünkü onun yarattığı şey iplik değil, kumaştır. ama bu kez iplikçi için durum farklı görünüyor. çünkü o, yünü eğirip ipliği bükerken, yüne 'yaratılmamış olan', ipliğe de 'yaratılmış olan' diye bakar. oysa ipliğe dokumacı 'yaratılmamış olan' diyordu. şu halde, üzerindeki elbisenin kumaşı, onu diken terzi için 'yaratılmamış olandır'. elkimyacı için de durum buna benzer görünüyor. çünkü kumaş nasıl ki iplikten meydana geliyorsa, aynı şekilde zaç yağı da kibritten meydana gelir ve ipliğin yünden meydana gelmesi gibi, kibrit de lap taşından oluşur. dokumacının kumaşı iplikten yarattığını biliyoruz. peki sence tanrı dünyayı hangi şeyden yarattı?"
    ...
    "hayır. öyle denemez. zor da olsa, elbiseni iplik haline getirmek ve ipliği de yüne dönüştürmek mümkün. bu işleme 'yok etme' denir. biz sadece, tanrı'nın yaratım aşamasını tersine izleyerek, yaratılmamış olana, boşluğa erişmeye çalışıyoruz".
    ...
    "öyleyse üzerindeki elbise nasıl ki yünden meydana geliyorsa, içinde yaşadığımız dünya da 'varolmayandan' meydana geliyor. işte biz buna, 'yaratılmamış olan' diyoruz".

    "çünkü her baba oğluna bir şeyler öğretmek, ona doğru ve gerçek olanı göstermek ister. oysa benim sana, düşlerimden başka verebilecek bir şeyim yoktu.
    ...
    kendisinden düşler yarattığım boşluğun atlasını, atlas vacui'yi bu yüzden yazdım: sen okuyasın diye değil, yaşayasın diye."

    !---- spoiler ----!

    !---- spoiler ----!

    "zihnimde bir düş olan sevgili oğlum, işte böylece zavallı babanın yaşayamadıklarını yaşadın ve dokunamadıklarına dokundun. bir babanın kendi oğlundan bekleyeceği şekilde kahraman değildin. son derece silik ve mütevaziydin. bununla birlikte, arada bir senin kulağına, karakterinle bağdaşmayacak sözler fısıldamadan edemedim. çünkü düşler görmektense, boşluğun kendisine tapan insanlar karşısında küçük düşmeni istemedim. sonunda, senin için düşlediğim macerayı yaşadın ve böylece senin için yazdığım atlası okumuş oldun. artık benden öğreneceğin nihai şeyi öğrenmiş oluyorsun.
    ...
    ne var ki ben, kendimle ilgili bazı meseleleri hâlâ çözebilmiş değilim. rendekâr düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. ben de düşünüyorum, dolayısıyla varım, ama kimim? galata'da, yelkenci hanı bitişiğinde ikamet eden uzun ihsan efendi mi, yoksa bugünden tam üç yüz sekiz yıl sonra, sözgelimi izmir'de oturan mahzun ve şaşkın adam mı? hangimiz düş ve hangimiz gerçek? düşünüyorum, o halde ben varım. düşünen bir adamı düşünüyorum ve onun, kendisinin düşündüğünü bildiğini düşlüyorum. bu adam düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. ve ben, onun çıkarımının doğru olduğunu biliyorum. çünkü o, benim düşüm. varolduğunu böylece haklı olarak ileri süren bu adamın beni düşlediğini düşünüyorum. öyleyse, gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek, ben ise bir düş oluyorum."

    !---- spoiler ----!



    ve son olarak şu mükemmel alıntıyı da şuraya koymazsam çok üzüleceğim.

    !---- spoiler ----!

    "sanki yüzyıllık bir uykudan uyanan bekçi, yerinden doğrulup çevresine bakınca kendisini uyandıran kişiyi göremedi. çünkü her taraf karanlıktı. zaten görülen ve görülmeyen bütün düşler, bu karanlığın ta kendisi değil miydi?"

    !---- spoiler ----!

    gerçeklik, varlık ya da yokluk gibi kavramlar en güzel bu şekilde anlatılır, en güzel bu şekilde ilmek ilmek dokunarak, özenle en başından sonuna kadar bir arının peteğini doldurması gibi nizami ve mükemmel anlatılırdı.

    okuduğum ilk ihsan oktay anar kitabı bu kitap. bu konuda pişmanlığım, çok sevilen bir yemişin hemen yenip bittikten bir süre sonra bıraktığı zevk yanındaki pişmanlıkla aynı. keşke tekrar tekrar o tadı hiç bilmiyormuş gibi okuyabilsem, şaşırabilsem. kelime dağarcığı ve çeşitli konulardaki çeşitli kavramlar açısından o kadar zengin ki, kitabı okurken bir yandan da -eğer bilmiyorsanız- öğrenmeye mecbur kalıyorsunuz.

    kitap hakkında söylenecek çok şey var, fakat bu büyük atlastan kopardığım küçük alıntılar onu en güzel şekilde yansıtacaktır diye düşünüyorum.
    durumu olmadığı için okumayan arkadaşlara da bol durumlar diliyorum.
  2. bir solukta okunacak kitaplardan. birisi bana kitap öner dediğinde ilk aklıma gelen kitaptır. muhteşem bir eser.
    abi
  3. okurken eski kelimeler nedeniyle güçlük yaşayanlara faydası olabilecek, kitap içerisinde geçen eski kelimelerin listelenip anlamlarının çıkarıldığı şöyle bir güzellik yapılmış .
  4. "rendekar doğru mu söylüyor ? "düşünüyorum öyle ise varım" oldukça makul.
    fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da
    çıkar. düşünen bir adamı düşlüyorum. düşündüğümü bildiğim için ben varım. düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum. böylece o da benim kadar gerçek oluyor. bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. düşündüğünü düşlediğim bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek ben ise bir düş oluyorum. "
  5. ilk cümlesi, türk edebiyatındaki en kallavi girişlerdendir:

    "ulema, cuhela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikâyet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı kâinattan 7079 yıl, isa mesih'ten 1681 ve hicretten dahi 1092 yıl sonra, adına konstantiniye derler tarakkası meşhur bir kent vardı."
  6. tum kitaplarinda isledigi yada bir sekilde bahsi gecen bir yedi (7) takintisi vardir. bir gun oturup size bu 7 ile ilgili genis bir inceleme yazacagim. islam felsefesinde 7 ne kadar onemli tam bilmiyorum ama karsilastigim bu 7 temasinin kaynaginda 6 gunde yaratilan dunya ve 7. gunde dinlenilmesi gibi derin bir mana var hatta bu detayi yedinci gun kitabinda kullandi diye hatirliyorum.

    ihsan oktay anar okumanin en kotu yani aradan vakit gecince bu kitapta ne anlatiyordu diye kendine tekrar soruyorsun. bos bir vaktimde sirayla tum kitaplarinda gecen 7 ile ilgili anektotlari toparlayacagim. 7 kitap yazip kenara cekilmesi de bu 7 takintisinin sonucu. daha bir cok detay bulacagima eminim. guzel insan uzun ihsan efendi vardir bir hikmeti.
  7. uzun süre devam eden “puslu kıtalar atlası, sinemaya uyarlanıyormuş” söylentilerinden sonra kitap uyarlanıyormuş. ama beklendiği gibi sinemaya değil çizgi romana. romanın 13 mart’ta levent cantek’in edirlüğünde çıkacağı medyada yer almıştı yakın zamanda. bekliyoruz efenim merakla.
    iread
  8. zevkle okunan kitaplardan biri.

    !---- spoiler ----!

    bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir alem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı.

    !---- spoiler ----!
  9. imdi yaklaşın, sanırım internet ortamlarındaki en aykırı yorumlardan birini yapacağım. Kusura bakmayın ama başıma bir iş gelmeyecekse ben beğenmedim. Tamam, gerçekten harika bir dünya, muhteşem bir konsept üstüne kurulu. Neredeyse “Orta Dünya” kuracak bir zemin hazırlanmış. Ancak anlatım öyle ağdalı, öyle süslü ki keyif kaçırıyor. Hoş eda, hoş seda, pür eda, pür cefa gırla. Girizgah çok uzun, asıl macera çok geç başlıyor, saçma sapan bir yere gidiyor, birden bire bitiyor.

    Doğru tahlil ettiysem konu 1681 yılı civarlarında geçiyor. Aradım, mamafih bulamadım. Elif Şafak’ın Mevlana’ya domates yedirmesine demediğini bırakmayanlar, İhsan Oktay Anar’ın adamın birinin kakasından domates çekirdeği çıkarmasına tek kelime etmemişler. (Ulan elif Şafak’ı bile savundurdunuz ya bana) Ayrıca Ebrehe demişken, Ebrehe'nin peşinde olduğu şey, özellikle de Uzun İhsan Efendi'nin düşünde canlandırdığı dünya... Bence çok daha derin işlenmesi gereken konulardı.

    http://ucalisan.blogspot.com.tr/2015/10/puslu-ktalar-atlas-ihsan-oktay-anar.html
    vega
  10. puslu kıtalar atlası okurken çok keyif aldığım bir kitaptı. ilgi çekici bir konusu olan bu romanın her bölümünde sanki farklı bir hikayeye başlandığını zannediyorsunuz fakat ustaca ana konuya bağlanıyor. puslu kıtalar atlası'nda osmanlı'nın bir dönemine ait ilginç bilgiler ve zaman ve varoluş hakkında felsefi yorumlar bulabilirsiniz. tehlikeli oyunlar'ı okurken bir gece kafa dağıtmak için elime aldığım roman hızlıca beni konstantiniyye'nin arka sokaklarına ve puslu düşlerine çekti. zaman ayırabilsem çok daha kısa sürebilirdi. tavsiye edilir.