• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.44)
rear window - alfred hitchcock
 fotoğrafçı l. b. jeffries, bir araba yarışını görüntülerken kaza geçirerek bacağını kırar.  new york'taki apartman dairesinde zorunlu tatil sırasında arka penceresinden komşularını seyrederek zaman geçirmektedir.
  jeff, yine seyri sırasında komşusunun, karısını öldürdüğünden şüphelenir. olayı araştırmaları için fotomodel sevgilisi lisa ve hemşiresi stella'dan yardım ister.
  gerilim türünün usta yönetmeni alfred hitchcock'tan türünün klasiği olarak kabul edilen bir başyapıt...


  1. alfred hitchcock'un 1954 yapımı gerilim klasiği. film boyunca olan biteni biz de başroldeki james stewart gibi karşı apartmanın penceresinden takip ederiz. neredeyse bütün filmi bir pencere açısından ve bir dürbünün objektifinden izlememize karşın gerilim ve gizem faktörünü müthiş bir ustalıkla sunar hitchcock, izleyene bir an bile gözlerini kırpma fırsatı vermez.

    filmde james stewart'a ünlü aktris grace kelly eşlik etmiştir.
  2. harika bir alfred hitchcock filmi. tek mekan ve gerilim seven güruhun izlemesi gereken en güzel filmlerden biri, bence.

    geçen mart ayında izlemiştim, izlerken 1950'ler amerikasına dair güzel detaylar veren, güzel ukteler bırakan film. izledikten aylar sonra yine bir hafta sonu evde oturma aktivitemi gerçekleştirirken aklıma geldi ve feci bir şekilde tekrar izleme güdüsü oluştu bünyemde... önce bi' entry gireyim dedim ben de ^^

    bu güzel pazar günü eve tıkılmış, canı sıkılan, meşgale arayan arkadaşlara, yurdum insanına naçizane tavsiyem: oturup izleyin bu filmi, pişman olmazsınız...

    filmden hoşuma giden bir anekdot: bir kadın hastane dışında her yere makyaj malzemeleri, parfümü ve mücevherleriyle gider.
  3. bugün başladığım hitchcock maratonunun ilk durağı.

    cameolarıyla meşhur hitchcock'u filmin başlarında piyanistin dairesinde saatle uğraşırken görebiliriz.

    film boyunca sakatlığı yüzünden evde oturmak zorunda kalan ve sıkıntıdan patlayan fotoğrafçımız jeff'le beraber onun penceresinden olayları takip ediyoruz. tek mekan film aşığı bir insan olarak filmi hiç sıkılmadan ve merakla izledim. grace kelly'nin görüntüye girdiği her saniye "nasıl insanüstü güzellikte bir yaratık bu kadın?" diye düşünmekten de kendimi alamadım bu arada.

    !---- spoiler ----!

    filmden sonra okuduğum birkaç yorumda ve incelemede freudyen bir bakış açısıyla jeff'in eylemlerinin bir şekilde cinselliğine dayandırıldığında gördüm. nedense izlerken bende pek öyle bir izlenim bırakmamıştı. jeff'in lisa'ya karşı olan ilgisizliğinin sebebi ilişkilere tıpkı fotoğrafçılıkta olduğu gibi realist bir biçimde bakmasıydı bence. lisa gibi güzel, romantik ve yegane ilgi alanı moda olan bir kadınla kendisi gibi maceraperest ve işine aşık bir adamın geleceğinin olmadığına inanıyordu haklı olarak. yine röntgencilik herkesin zihninde cinsellik/sapıklıkla eşleşen bir kavram. ama jeff'in eyleminin altında cinsellik yatmıyordu bence. dünyaya fotoğraf makinesinin altından tanık olan ve insanları her daim gözleyen bir adam hapsolduğu evinden karşısındaki 10larca gözlenecek hikayeye, maceraya karşı koyamadı sadece. onun ruhsal doyuma uğraşmasını sağlayan delicesine bağlı olduğu fotoğrafçılıktan uzak kaldığında doyumunu bu şekilde sağlamaya başladı ve bir cinayete tanık olduğunda bunun peşini bırakamadı. lisa'nın jeff'in fikrine inanıp böylesine yanında olması ve hatta sonunda komşunun evine girecek kadar çıldırmasının sebebi ise elbette jeff'e onun geleceğinde yeri olabilecek o maceraperest kadın olduğunu kanıtlamak istemesi.

    !---- spoiler ----!
  4. izmir'de yazın sonlarından bir gece... açık pencereden ve balkon kapısından içeri hafif hafif üfleyen ılık rüzgar... karşı evlerdeki tungsten lambalar pastelle boyanmış gibi yapıyor pencereleri. oturduğum odaya mahalle sesleri doluyor; bahçe sesleri, mutfak sesleri, yazın son demlerinin keyfini çıkaran insanların balkon sefası sesleri... o zamanlar trt 2 vardı; ve sinema büyüsü. film bitti, televizyonu kapattım. ne bir sorumluluğum ne de özgürlüğüme gölge düşüreceğini hissettiğim bir problemim vardı. içime yaşama sevinci doldu bir anda. işıkları kapattım. epey süre dışarıdan gelen sesleri dinledim.