• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.20)
saatleri ayarlama enstitüsü - ahmet hamdi tanpınar
ahmet hamdi tanpınar'ın şiiri sembolist bir ifade üzerine kurulmuştur. aynı anlatım tarzı romanlarına da zaman zaman sirayet eder. "saatleri ayarlama ensitüsü" toplumumuzun bu değişme süreci içindeki durumunu, fertten yola çıkarak topluma varan bir teknikle anlatıyor. (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. kitap ilk başlarda biraz ağır ilerliyor ve okuyucunun daha fazla dikkatini ayırmasını istiyor. belli bir sayfaya geldikten sonra ise muazzam bir yapıt olduğu anlaşılıyor. kesinlikle 20.yüzyılda yazılmış en iyi türk romanları arasında zirveye oynar. bir toplum en iyi bu şekilde anlatılabilirdi.
  2. ülkemiz edebiyatının tehlikeli oyunlar ile birlikte en nadide eseridir bana göre. en azıdan okuduklarım içinde. batılılaşmak isteyip batılılaşamayan bir adamın arada sıkışıp kalmasının muhteşem bir hikayesi. halit ayarcı'ya aynı anda hayran olup nefret etmek mümkündür.

    tıpkı hayri irdal gibi!
  3. türk halkı, batılı olmakla doğulu olmak arasında kalmış ve ne batılı ne de doğulu olmuştur demiş cemil meriç. ahmed hamdi tanpınar'ın bu eseri de bizlerin nasıl karışık bir kafa yapısına sahip olduğumuzun bir özeti şeklindedir.
  4. kitapta yer alan en önemli kahramanlardan halit ayarcı'nın üstüne biraz ahkam kesilirse, kitap hakkında da az çok bilgi verilecektir.

    halit ayarcı, bir eylem adamı olarak düşünülerek yaratılmış saatleri ayarlama enstitüsü yardımcı karakteridir. hayri irdal'la "gerçek" mefhumu üzerine çelişki içerisindedirler. halit ayarcı, gerçeğin üzerinde tasarrufta bulunabileceğini düşündüğünden yanlışı ve saçmayı yadsımıştır; karşıtı olarak, hayri irdal, gerçeğin kişiye etkidiği fakat kişinin gerçeğe etkiyemediği tek yönlü bir bağımlılık (ve bağımsızlık, gerçek nezdinde) durumuna iman etmiştir. bu yüzden anlatı boyunca, hayri irdal ağzından realist birinin gözünde dalga geçilmesi gereken her şey ile dalga geçilmiş, bütün bu garip durum yadırganmıştır. oğlu ahmet, bu durumun teşekkül etmiş halidir. ve oğluyla geçirebildiği 3 ayın, yaşadığı bütün saatleri ayarlama enstitüsü macerasından daha değerli ve saadetli olduğunu dile getirir. evet, hayri irdal, iflah olmaz bir gayr-i memnun ve olabildiği kadar realist bir adamdır. halit ayarcı ise real'i, en baştaki yol ayrımında değersizleştirmiş ve bu değersizleştirmenin zorunlu olduğunun da bilincinde, tamamen izafi dengelerin söz sahibi olduğu dünyasında, yani dünyamızda ve tabi o zamanın da dünyasında, muvaffak bir birey haline gelmiştir, kurumun ilgasının sebebi de başarısızlığı değil, kendi ego'sudur.

    bugün çoğumuz, hayri irdal'e "emrivaki" yapılan konferans gecesinde halit ayarcı'nın dile getirdiği ikilemde yollarımızı arıyoruz. doğru'yu aramak, insanı tüketen bir pratik. fakat yine de "doğru"yu bulan (rölatif olan veya olabileceği iddia edilen değil, insan doğasının tutarsızlığından tamamen bağımsız ve tek) ve bunun uğrunda
    hareket eden insanların, doğru'ların çeşitli olabileceği yargısıyla ve doğal olarak akabinde doğru'nun bulunmadığını, göreli bir gerçeklikte yaşadığımızı benimsemiş insanlardan daha başka,yoğun ve kapsamlı bir mutluluğa erişeceğini düşünüyorum.

    "an"ı düşünenden daha fazlası olmak zorundayız. bilinç seviyemizin bizi taşıdığı ve özgün olduğumuz tür olarak insan nesnesi bizi buna koşulluyor.
  5. çok büyük hevesle başlamıştım. kitabın konusu, anlatımı başlarda gerçekten enfes geliyordu fakat kitabı bir türlü bitiremedim sürekli ara verme ihtiyaci duydum. nedeni de olaylara çok geç girmesi gibi geldi.
  6. yazarın sıkça kullandığı eski kelimeler yüzünden anlamayıp sıkılacağımı düşünerek başlamıştım bu kitaba. kitapta benim çok azının anlamını bildiğim bu kelimeler sıkça kullanılmış olsada hiç sıkılmadan, hatta ayıla bayıla okudum kitabı :) öyle ki kitap bittiğinde hayri irdal artık tanıdığım bildiğim biri, hayatımın bir parçasıydı.
    kitabın 22. sayfasında diyor ki hayri irdal kendi kendine :
    !---- spoiler ----!

    benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti. bu kelimeyi bugün sadece siyasi manasında kullanıyoruz. ne yazık! onu politikaya mahsus bir şey addedenler korkarım ki, hiç bir zaman manasını anlayamayacaklardır. politikada ki hürriyet bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı ve ardına kadar açık duran kapısıdır. meğer ki dünyanın en kıt nimeti olsun; ve bir tek insan onunla şöyle iyice karnını doyurmak istedi mi etrafındakiler mutlak surette aç kalsınlar. ben bu kadar kendi zıttı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne gormedim. kısa önrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işttim. evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği halde, yedi sekiz defa geldi; ve o geldi diye biz sevincimizden davul zurna dışarı fırladık

    !---- spoiler ----!
    gulce
  7. bu kitabı okurken artık kitap okumayı hiç bırakmayacağımı anlamıştım. kalan tüm kitaplar böyle bir kitap bulma umuduyla okunabilirdi. ilginçtir yazarın diğer romanlarında sadece beğendiğim birkaç paragraf oldu. bu kitaptaki mizah öyle bir mizahtır ki ancak bu kültürde ortaya çıkabilirdi. bu kitabı ancak bu coğrafyadan bir insan yazabilirdi. türk edebiyatının zirvesidir bu kitap bence.
  8. şu cümleler kimilerinin hayat özeti belki de.

    !---- spoiler ----!

    ben aşktan daima kaçtım.hiç sevmedim.belki bir eksiğim oldu.fakat rahatım.aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir.şu veya bu şekilde.fakat daima ödersiniz.hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz.

    !---- spoiler ----!
  9. bitirdikten sonra kitap üzerine okuduğum incelemelere dayanarak bu kitabı gerçek manasıyla idrak edemediğimi rahatlıkla söyleyebilirim. işin ilginç yanı şu ki kitabı okuyan arkadaşlarımla konuşurken de incelemelerde karşılaştığım yorumlara yakın bir yoruma rastlamadım. buradan varacağım sonuç şu: kitap kat be kat metaforlarla dolu. her bir karakter, her bir dönem, her bir ilişki, harekete bir anlam yüklenebilir. ama biz okurken bunları ne kadar anlıyoruz, bilemiyorum.
    kendi adıma kitap üzerine yapılan her incelemeyi okuduğumda "nasıl anlayamam?", "hadi ben anlayamadım, arkadaşlarım nasıl anlayamaz?" türünden yakınmalarla daha da çok üzülüyorum. ahmet hamdi tanpınar'la yüz yüze tüm bunları konuşmak isterdim.

    unutmadan şunu da belirtmem gerekiyor ki yazar tarafından kullanılan kelimeler -okumadan önce benim de düşündüğümün aksine- okurken keyif almanızı engelleyecek kadar bilinmedik, duyulmadık kelimeler değil. zaten bir süre sonra yazarın kullandığı dile alışıyorsunuz.
  10. bu ülkenin gurur duyabileceği 10 romandan biri.