1. zekayı geliştiren bir tür tahta oyunu. bu oyunda çok başarılı olanlarla karşılaştığınızda, sizin anlam veremediğiniz saçma hamlelerin, ileride nasıl da kabusa dönüştüğünü görüyorsunuz. her hamlenin size katkı sağlaması gerek. tabi bunun anlamı taş yemek değil. derece yapmış, avrupa, dünya turnuvalarına katılmış kişiler, hep bizim "saçma" dediğimiz hareketleri yapıyorlar. saldırabilecekken taş geri çekiyorlar. bunun amacı oyunda savunmayı güçlü kurmak. çünkü siz savunmanızı yaptığınızda, karşı taraf delmek için açık verecek, düşünmeden oynayacak.

    kurslarda size savunmayı ve fırsat bulduğunuzda en kısa yoldan kritik darbe vurmayı öğretirler. veya yenilecek durumdayken çok güzel açıklar bulup karşı darbe atmayı.

    satrançta türkiye başarılı sayılır. diğer sporlarda başarılı olamayıp bunda başarılı olmamızın tahmin ettiğiniz gibi sebebi antrenman kolaylığı. basketbol, futbol gibi sporlarda antrenör ve uygun ortam sağlanması gerekirken, satrançta evde oturan adam, sadece internetten öğrenmesiyle bile derece yapabilir. ama bu oyunda tek önemli şey zeka, ve bunun gelişmesi de pek mümkün değil. zaten 10-15 yaşlarında bir çocuk, koskoca adamları yenecek kadar potansiyele ulaşıyor. ülkemizde ise şaşılacak düzeyde zeki çocuklar var. her konuda olduğu gibi disipsizlinlik, tembellik ve umursamama olmasa, dünya çapında çok başarılı olacağımız bir spordur satranç.
  2. keşke etrafımda birileri olsa da oynasam. bilgisayarla ya da internetten gerçek rakiplere karşı oynanılabilse de ben satranç tahtası ile oynamak istiyorum.
  3. daha çok kuzene gittiğimde onunla oynadığım oyun. ilkokulda babamla çok oynardık ama hiçbir zaman iyi olamadım o yüzden de tam olarak sevemedim. sevmiyorum diyemem aslında ama böyle aşırı eğlenerek severek de oynamadım pek nötrüm. bi de öyle 3 5 hamle sonrasını hiç düşünmeye uğraşmadım dan dun carpe diem tadında oynadım hep belki de ondan.
    wtf
  4. çocuklar için youreads köy okulu kütüphanesi için setinin önerisi geçince oynamayı pek bilmesem de üstüne biraz düşündüğüm oyun.

    !---- spoiler ----!

    hayatımızdaki bir sonraki hamleyi, karşımızdaki insanın tam olarak nasıl düşündüğünü,ne zaman mat olacağımızı bilemezken, en azından oyun içinde bunların düşünülerek/pratik yapılarak öngörülebilir hale geldiği, daha başka faydaları da olan bir aktivite.

    !---- spoiler ----!

    öğrenmek, öğretmek lazım.
  5. son günlerde merak sardığım muazzam oyun.
    ankara'da tartışabileceğim, beraber oynayabileceğim bir satranç kulübüne üye olan varsa lütfen mesaj atsın.
    kurslarla görüştüm fakat benim yaşımda kazık gibi adamlara eğitim vermiyorlar. açıkçası ben de turnuvalara katılmaktan ziyade bir komünitenin üyesi olabilmek için çabalıyorum. satranç oldu oldu, olmazsa briç atarım emekli albaylarla.
  6. aslında pek farkında olmasam da çevremde çok oynayan varmış, muhtemelen kendim oynamayı pek tercih etmediğimden. ayrıca çanakkale'de antre cafede oynayanları sıklıkla görebilirsiniz bu arada, gelin, tanışın, oynayın efenim.
    kimbo
  7. rivayete göre ortaya çıkışı şöyledir:

    hindu bir adam leclac, satranç oyununu keşfeder. oyun hindistan'da çok tutulur. günün birinde hindistan2ı kuraklık vurur, insanlar açlıktan ölmektedir. aynı dönemde iran ise bereketli zamanlar yaşamaktaydı.

    leclac satranç tahtasını alıp iran'ın yolunu tuttu. hükümdarın huzuruna çıkıp oyunu anlattı. hükümdar oyunu çok sevdi. birkaç kez oynadıktan sonra leclac'a ödül vermek istediğini söyledi. leclac önce "aman efendim ne gerek var, biz insaniyetlik vazifemizi yaptık!" dediyse de sonunda hediyeyi kabul etti.

    hükümdardan, satranç tahtasının ilk karesine 2 buğday tanesi koyup, diğer her kareye de ikişer katı kadar buğday koyulmasını çıkan miktar kadar buğdayın kendisine verilmesini istemiş. hükümdar gülüp, "oğlum isteye isteye bunu mu istedin lan?verelim sana bir çuval buğday uğraştırma bizi allah'ın açı hahaha!" demiş. leclac hesap yapılıp verilmesinde ısrar etmiş. hükümdar adamlarına emir verip istenilen buğdayın verilmesini istemiş.

    satranç tahtasının ortasına gelindiğinde iran'ın tüm ambarları boşalmıştı. leclac aldığı buğdayı ülkesine götürüp halkını kıtlıktan kurtarmış

    kıssadan hisse: üslü sayılar bilmeyen yönetici ülkeyi ne hale sokuyor...

    (bkz: 2*64)
  8. hayatla özdeşleştirilebilen nadir oyunlardandır. birde şu hikayesi vardır. beğenerek okurum her seferinde.

    satrancı bulduğu söylenen bir bilge kralın karşısına çıkarılmış. kral "satrançın methini duydum, bana satrancı öğret" demiş. bilge krala satrancı tüm ayrıntıları ile öğretmiş. bilge kralın huzurundan ayrılırken kral "bana güzel bir oyun öğrettin, seni memnun etmek isterim. dile benden ne dilersen" demiş. bilge birşey istememiş önceleri fakat kral çok ısrar edince "pirinç isterim" demiş. "satranç tahtasının ilk karesine 1 pirinç, ikinci karesine ise 2 katı pirinç, üçüncü karesine 2 katı şeklinde sürekli 2 ile çarpılarak konulsun" demiş. kral önce şaka yapıyor sanmış. sonra bilgenin ciddi olduğunu anlayınca alaycı bir tavırla "verin şuna bir avuç pirinci gitsin" demiş. vezirler saymaya başlamış. aradan saatler geçmiş kralın huzuruna telaşla gelmişler. "saygı değer efendimiz ambarda pirinç kalmadı" demişler. kral şaşırmış. ne kadar pirinç vermeleri gerektiğini sormuş. vezirler 18,446,744,073,709,551,615 tane pirinç verilmesi gerektiğini söylemişler.

    hikayeyi bitirmeden biraz araştırma yaptım onuda yazayım. tarım uzmanları 1000 buğday tanesinin yaklaşık 31 gram geldiğini söylüyor. pirinç taneleride 570 milyar tondan daha çok buğdaya karşılık geliyor. bir karşılaştırma yapabilmek için 2016 dünya üretiminin 500 milyon ton olarak beklendiğini göz önüne getirelim. 500 yıldan fazla yetecek kadar pirinç demek. bilge gerçekten bilge biriymiş. ^:swh^
  9. belli ki son yorumu yapan arkadaş pawn sacrifice filmini izledikten sonra çok dolmuş ama bu oyun türkiyede para kazanmak için zaten düşünülemez.parayı aptal insanları eğlendirip kazanırsın ama türkiyede aptal insan satrançtan ne anlasın neyse.

    satranç oynamaya ilkokulda sınıf öğretmenim sayesinde başlamıştım.oyunu öğrendikten sonra aldığınız ilk galibiyetin verdiği o haz duygusu tarif edilemez.rakibinizi zekanızla pert etmiş oluyorsunuz ki ben ilk galibiyetimi hiç unutmam, her sınıfta sürekli herkesi tartaklayan sert çocuk vardır ya işte heh hatırladın onu... ben onu yenmiştim çok büyük bir zevkti bana bunu yaşattığın için teşekkürler piyon teşekkürler vezir ve diğerleri...

    şimdilerde en son ne zaman oynadım hatırlamıyorum bile çok acı.satrançtan geriye tek bir anım kalmış.benim gibi biri çıkarsa eğer her zaman herhangi bir yerde oynayabiliriz.

    edit: son yorumu yapan arkadaş hatasını anlayıp silmiş sanırım şu an ki son yorumdan bahsetmiyorum karışıklık olmasın..
  10. felsefesi oynamaktan daha eğlenceli. oynamak doğru olmadı sanki. neyse.
    kuz