1. hep boyun eğmekle karıştırıldığını düşünürüm. arkadaşlar üst yorumlarda bu düşüncemi net bir şekilde yazıya dökmüş sağolsunlar.

    bu saygı-boyun eğme ilişkisinin etkilerini en çok okulda hissediyorum. hocalarıma bazen yanlış davrandıklarını, haksızlık yaptıklarını ya da dersi eksik, kötü işlediklerini söylemek istiyorum ama söyleyemiyorum. düzgün bir üslupla bunu söylesem bile bana verecekleri cevap "saygısız" olacaktır.
    halbuki ben hocama duydugum saygıyı düşüncelerimden ziyade üslubumla göstermiş olacaktım. ama o hoca!

    bir de özel günlerde yapılan şu meşhur konuşma vardır ya; "sayın rektör, sayın dekan, kıymetleri hocalar ve sevgili öğreciler bla bla bla" işte hepinizin bildiği bu ezber cümlesi milli bayramlarda ya da okulda yapılan herhangi bir kongrede önce sunucu tarafından sonra da bildiri sunan hoca veya öğrenciler tarafından sürekli tekrarlanır. peş peşe her biri aynı cümlelerle başlar konuşmalarına. peki bu sıralama neden? saygı! hiç de saygı değil efendim. bal gibi ünvana, koltuğa boyun eğmek. ben öğrenci arkadaşlarımı rektörden daha çok seviyorum, onlara daha çok saygı gösteriyorum. konuşmama önce onları selamlayarak başlamak istiyorum. olamaz mı? olamaz. neden? çünkü rektör, öğrenciden önce gelir, gelmeli. saygısızlık yapmış olurum.

    geçtiğimiz ay okulumda son bildirimi sundum. danışman hocama da bu ezber cümlelerle giriş yapmak istemediğimi söyledim. baktı biraz yüzüme. bu kalıp cümleye benzer yeni bir kalıp cümle kurdu. biraz daha farklı ama aynı kapıya çıkıyor sonuçta. "bunu söyle bari" dedi. "tamam" dedim. al işte yine boyun eğdim. "hayır hocam sizin kurduğunuz bu cümleyi de söylemek istemiyorum" diyemedim. "bu cümle de pek farklı değil" diyemedim. diyemezdim. saygısızlık yapamazdım.

    "sevgi neydi?" diye sorduğumuz gibi "saygı neydi?" diye de sorsaydık keşke.
  2. size cevap verecek seviyede olmayan insanlar tarafından, genellikle yaş farkı kullanılıp -karşı çıkmanız durumunda çevrede hiç sorgu sual olmaksızın ayıplanabileceğinizi göz önüne alarak- bu argüman ortaya atılır.

    yalnızca güneşin etrafında birilerinden daha fazla tur attığı için yaşça küçüklerden saygı bekleyen insanları asla anlayamayacağım. saygı çabayla kazanılır, hiçbir şey başarmadan, hayata veya çevresine yeni bir şey katmadan, durduğu yerde büyük saygılar bekleyen insanları anlamak mümkün değil.

    elbette her insan belli ölçüde ve resmiyette çevresine ve diğer insanlara saygılı olmalıdır. ama sırf saygı toplumda önemli bir yer etmiş, sorgulanmayan, olmazsa olmaz olarak görülen bir olay diye bunu suiastimal etmeye çalışan insanlara karşı durulmalı. saygı kavramı öznel bir şekilde şekillendirilip, sorgulanmalı.
    jole
  3. insanın kendisi de dahil bütün varlıklara gerekli özeni göstermesidir. varoluşlarını, yaşamlarını, yaşayış biçimlerini, hayatta kalma güdülerini kabullenmektir.
  4. genellikle kutsal kabul edilen bir kavram ya da toplumun büyük yüzdesi tarafından sevilen bir kişi, benimsenen bir düşünce hakkında eleştiri yaptığınızda, susmanız için ortaya atılan içi boşaltılmış bir kelimedir.
  5. yüz yılın en büyük yalanlarından sadece bir tanesi. demokrasi gibi bir şey...
  6. istenmez, hak edilir!
    hubot
  7. saygı herkesin talep ettiği bir şey. şahsen benim de saygısızlığa hiç tahammülüm yoktur. ama saygısız insanları geçmelidir, saygı duy diye diretmemelidir. ercüment çözer gibi.
  8. "hürmet, kendinden saymamaktır. gene de iyidir".
    oğuz atay
    saygının bir türü hürmet ..
    yaşlılara hürmet başarılı olanlara veya doğru olana saygı duymak gerekiyor çoğu zaman karıştırılarak kullanılıyor bu kavramlar ..
    belit
  9. her hücresinde dünya varlıklarının tezahürünü gören insanın tüm dünya varlıklarına minnetinin ifadesidir.
    (bkz: beni sizler var ettiniz)
    abi
  10. ahlaki kuralların farkındalığa yansımış halidir.