-
- okudum
- okuyorum
- okumak istiyorum
-
youreads puanı (8.89)
"yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan jose mauro de vasconcelos'un başyapıtı şeker portakalı, "günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü"dür. çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, dokuz yaşında yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran vasconcelos'un çocukluğundan derin izler taşıyan şeker portakalı, yaşamın beklenmedik değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan küçük zeze'nin başından geçenleri anlatır. vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu romanı 'yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını' söyler."
-
zezé ile portakal ağacının hikayesini okuyup da sevenler için kitabın 2012 yılında filmi çekildi. filmi henüz izlemedim ama eminim zezé'nin düşlerini beyazperde de paylaşmak hoş olacaktır.
(bkz: meu pe de laranja lima - marcos bernstein) -
benim çocukluk zamanımda tanıdığım birçok ilkokul öğrencisine okutulan, okumamın üzerinden uzun yıllar ve kalın kitaplar geçmesine rağmen şimdiye kadar beni ağlatmayı başarabilen tek kitap. ah zeze ah!
maalesef ki şeker portakalı çok bilinirken devam kitapları olan güneşi uyandıralım ve delifişek hakettikleri ilgiyi göremiyor. tavsiyem o kitapların da okunması ve okutulması. hatta mümkünse kitapları zeze'nin kitapta olduğu yaşta okuyun / okunmasını tavsiye edin. yani şeker portakalı'nı 10-11, güneşi uyandıralım'ı 13-14, delifişek'i ise 16-17 yaşında tercih edin. -
çocukluğumun en özel, en unutulmaz kitaplarından birisidir. zeze benim hayatımdan hiç çıkmadı. her sene okuduğum, vazgeçemediğim bir arkadaşım oldu. bazen sırf ağlamak için bile okuduğum oldu. neden ağlıyorsun sorusuna " gözüme toz kaçtı demek" yerine "yüreğime zeze dokundu" demek daha gerçekçi. -
hala biri bana bu kitabın neden yasaklı olduğunu anlatmadı. anlatılanları da ben anlamıyorum. anlamayacağım da.
çocukların da yüreği var. -
'' insan yüreğinin bütün sevdiklerini içine alabilmesi için çok büyük olması gerektiğini bilmelisin .. ''
hafızam beni yanıltmıyorsa ,kitabın sonlarına doğru okuduğum beni yaralayan sayısız cümlelerden biriydi. ilk okuduğumda yedi yaşımdaydım ,ikinci okumam yirmi dört yaşıma gelir ,ikisinde de aynı şeyi hissetmiştim ,yaştan bağımsız içimde cam kırılmasını engellemeyen nadir kitaplardandır. -
küçükken okuduğum, okurken de göz yaşlarına boğulduğum kitaptır. hayata, arkadaşlığa ve yalnızlığa dair çok şey anlatır, bir çocuğun gözünden üstelik. öylesine içten öylesine naif bir anlatımı vardır ki, zeze oluverirsiniz okurken, kaç yaşında olduğunuzdan bağımsız. eğer bir gün çocuğum olursa mutlaka okutacağım kitaptır. güzeldir, çok güzel. okuyun, okutun efendim! -
"bir daha yaramazlık yapmayacağıma, küfür etmeyeceğime, "kıç" bile demeyeceğime söz veriyorum portuga'm!!!"
evet, yanlış hatırlamıyorsam kitaptan en çok içime işleyen söz bu.
o kadar çok okudum ki küçükken, neredeyse okumayan kişileri eksik sayacağım. duygusal eğilimlerimi edinmede üzerimde fazlasıyla tesir etmiş bir kitap.
kalp bir kas gibidir, çalıştıkça kuvvetlenir. daha yeni ve daha şiddetli duygular kalbin hissedebilme potansiyelini artırır.işte bu kitap, kapasite sahibi bir kalp için hızlandırılmış gelişim programı niteliğinde. -
çocukken okunan kitapların insanın zihnine nasıl kök saldığını görmemi sağlamış kitap. ne mutlu ki henüz düşüncelerime milyonlarca paslı çivi çakılmadan önce okumuşum. zeze'nin hayata bakışı bugün benim "basitlik mükemmelliğe en yakın biçimdir" bakışıma etki etmiştir. çocuk düşüncesinin saflığını ve aynı zamanda giriftliğini muhteşem bir dille anlatmıştır vasconcelos. -
"olup bitenleri çocuklara niçin anlatmalı?" diye soran kitap.
1975 baskısını edinme ayrıcalığına sahip oldum.
bir ara müstehcenlikten yargılanmıştı. belki kırk kere okuduğum halde şimdi düşününce o müstehcenlik ifadesini bir türlü bulamadığım kitap.
"kıç" diyordu zezé, portuga da "kaide"yi öneriyordu. bu mu ki müstehcen.
ha bir de şarkı sözü vardı, zezé'nin söyledikçe babasından dayak yediği.
olay buysa bizim reşat nuri'nin kitaplarının da bi gözden geçirilmesi gerekiyor bence. -
insanı acayip derecede duygulandıran, bir çocuğun tüm içtenliğini ve samimiyetini hissettiren bir kitap. muhakkak okuyun.