• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.44)
sen aydınlatırsın geceyi - onur ünlü
cemal, manisa'nın akhisar kasabasında babasıyla yaşayan ve kendi berber dükkanlarında çalışan bir adamdır. kendi halinde gibi görünen cemal'in içine bir sıkıntı çöker, kendisi bile ne olduğunu bilemez... öte yandan hemen hemen herkesin birbirini tanıdığı bu kasabada, gayet sıradan gibi görünen insanların olağanüstü güçleri vardır. kimi zamanı durdurur, kimi duvarların ardını görür, kimi ölümsüz. ama hiçbiri de süper kahraman değildir. herkes her şeyi bilir ve normal hayatına devam eder...
onur ünlü'nün son filmi fantastik ve absürd dram türleri arasında gidip gelen bir yapıya sahip. oyuncu kadrosunda leyla ile mecnun ve şubat dizilerinden de tanıdığımız ali atay, ahmet mümtaz taylan, damla sönmez, serkan keskin, nadir sarıbacak, cengiz bozkurt, demet evgar, ercan kesal ve tansu biçer gibi önemli isimleri barındıran filmin senaristliği de yine onur ünlü'ye ait. eflâtunfilm'in yapımcılığında kotarılan film özellikle görsel yönü ve siyah-beyaz çekimi ile ilgi çekiyor.


  1. izlerken sürekli "niye ki" tepkisi verdiğim, karakterlerinin ağır atmosferde derinlikli gösterilip oldukça yüzeysel işlenmesiyle "kitabı kapağıyla yargılama" lafını olumsuz bir şekilde örnekleyen film.

    "ateş eden adam" ve filmin sonu haricinde hoşuma giden pek bir şey bulamadım. olaylar, sürekli mutsuz gezen insanların kopuk iletişimleriyle geçip gidiyor çünkü. tumblr'daki "kitap, kedi, kahve" üçlüsü ne kadar derinse, bu film de benim için o kadar derin.

    yine de "sanatsal çalışma girişimi" olması nedeniyle bir saygı duyuyorum. tamamen yabana atmış değilim.
  2. onur ünlü kimdir, absürd film nedir bilmeden gittiğim; havasız,tozlu bir salonda , rahatsız koltuklarda izlediğim muhteşem sanat eseri.
  3. mreyte ya mreyte, sonu, gri tonlarında çekilmesi ile pekişmiş atmosferi ve ilginçliklerle dolu olmasına rağmen mutsuz hayatları ele alması sebebiyle kendine has bir vuruculuk taşıyan film.

    filmde sürekli bir "beni siz delirttiniz" havası var ama bu bağ asla net bir şekilde kurulmuyor. geçmişten yeterince detayla hiç bahsedilmediği için, olaylar hep köksüz kalıyor. böyle olunca da senaryonun tamamı "böyle dedim, böyle oldu" tadında kalıyor.

    absürt komedi denen şeyi, yani leyla ile mecnun'dur, gintama'dır, günlük hayatta arkadaşlarla yaptığım esprilerdir severim. o bağlantısızlık beni güldürür. fakat bunu uzun süre boyunca, ortada hiçbir bağ sunmadan, üstüne o bağla bağlanmış olması gereken bir kurguyla, yani esprinin aksine anlık yanıp sönmeyen bir şeyle yapınca, ben tat alamıyorum. sürekli "öncesi?" diye sorarak, sonraki sahneyi bekledim. sonra? sonrası yok...