-
- okudum
- okuyorum
- okumak istiyorum
-
youreads puanı (8.39)
hermann hesse'nin, buddha'nın yani siddhartha gautama hayatını konu alan , budizm felsefesinin içrek yönlerini işleyen ve yazarın en ünlü eserleridir. roman kahramanı siddhartha, tıpkı buddha gibi bir prenstir. gerçek bilgiye ulaşmak için babasının uzun süreli direnişine aldırmayarak sarayını, gençliğini ve ailesini geride bırakarak ormanlara çekilir. gezgin bir dilenci olarak yaşamını sürdürdüğü uzun bir dönemin ardından buddha ile karşılaşır ve aralarında uzunca bir sohbet geçer. buddha ona, budizm'in içrek yapısını ve felsefi derinliğini anlatır. uzun meditasyon denemelerinden sonra aradığını tam olarak bulamamanın verdiği bıkkınlıkla hedefine götürecek aracı değiştirerek bir kente yerleşir ve ticaretle uğraşmaya başlar. ileri yaşlarında içindeki boşluğun baskısıyla birlikte yaşadığı kadını, varlığını henüz bilmediği çocuğunu ve edinmiş olduğu tüm servetini geride bırakarak yeniden kaçınık yaşama geri döner.
siddharta daha sonra bir ırmağın kıyısında kayıkçılık yapan -insanları ufak bir para karşılığında karşıdan karşıya geçiren- yoksul bir kayıkçı olan vasudeva'nın yanına yerleşir. vasudeva siddharta'ya gerçek bilgiye ve aydınlanmaya ulaşabilmesi için klavuzluk edecektir. romanın sonunda siddharta ırmakta gerçek bilgiyi bulur ve aydınlanır. romanda açıklanmaz ama vasudeva, sanskritçe'de "ırmak tanrısı" anlamına gelmektedir.
-
arayışın kitabı olarak adlandırılıyor fakat bence öyle değil. insanın belirlediği hedef karşısında aslında en büyük engelin istediği şeyi ulaşmak, isteğinin onun önündeki en büyük engel olduğunu anlatmak isteyen bir kitap. felsefesi çok derin gelebilir fakat üzerinde biraz kafa yorunca hayatımızın her alanında bu gerçeğin yer aldığını fark edebiliyoruz. bakmakla görmek arasındaki farkı anlamak da diyebiliriz. -
kitabın felsefi derinliğinden, öğretisinden çok etkilendiğimi söyleyemem. zaten metafizik konulara da hep mesafeli duran biriyimdir.
fakat üslup açısından siddhartha ve hermann hesse'nin bendeki yeri başkadır. kitabı okuyana kadar yalın anlatım, sade dil gibi ifadeleri olur olmaz kullanırdım. siddhartha'daki duruluğu, saflığı gördükten sonra başka bir kitap için henüz yalın bir anlatımı varmış diyemedim. yukarıda değinildiği gibi insanın içini huzurla doldurması bundandır sanırım. -
geçen ay oda arkadaşımın çok ısrar etmesi üzerine hermann hesse ile tanıştım. aldığım bu eserinin nobel edebiyat ödüllü olması bir yandan beni sevindirse de bir yandan da tedirgin olmama sebep oldu. çünkü yıllardır kulağıma fısıldanan ve bende önyargı oluşturmasına sebep olan şey nobel edebiyat ödüllü kitapların anlaşılmasının zor, okunmasının ise sıkıcı olduğuydu. lakin ben bu önyargıyı siddhartha sayesinde yıkmış bulunmaktayım. inanılmaz bir sekilde sade bir üslupla ve bir o kadar da sürükleyici bir roman kaleme almış alman yazarımız. yani ben çok beğendim sayın yazarlar. neyse devam edeyim.
can yayınlarının 36. baskısını kitapçıda incelerken arka kapağındaki henry miller'in kitapla ilgili görüşü oldukça dikkatimi çekmişti. şöyle yazmış yazar :" genel olarak herkesçe kabullenilmiş buddha imgesini aşan bir buddha yaratmak, daha önce eşine rastlanmamış büyük bir başarıdır. siddhartha, benim gözümde, kutsal kitap'tan kat kat üstün bir ilaçtır..." anlaşılacağı üzere kitap doğu gizemciliği, buddha ,kabala,budizm ..vs.den bahsediyor. yine eğer arka kapağını okumaya devam ederseniz yazarımızın bu kitapta ortak bir din yaratmaya çalıştığını anlayacaksınız. velhasıl bu tür içerikli romanlara merakım da fazlaca olduğundan kitabı kısa sürede bitirdim. ki zaten romanın şiirsel bir üslupla ele alındığını söylemiştim. belli ki hesse'nin amacı düşüncelerini biz sevgili okuyucularına kolayca benimsetmekti. evet artık içeriğinden bahsedebilirim.
kitap, siddhartha ismindeki genç bir brahman'ın gerçek bilgiye ulaşmak için babası istemese de her şeyini geride bırakarak gezgin bir dilenci (bkz: samana) olarak yaşamını ormanda sürdürmeye karar vermesiyle başlar. ki baş kahramanımız bu kararını gerçekleştirir ve arkadaşı govinda ile uzun bir süre samana olarak yaşar. lakin siddhartha böyle bir hayatın onu hedeflerine götürmeyeceğini anlar ve govinda ile birlikte gota'nin (bkz: buda) yanına gider. fakat baş kahramanımız gota'nın öğretisini kabul etmez. ama bu demek değil ki doğruluğundan şüphe duysun. aksine doğru olduğunu kabul eder fakat bu öğretinin sadece gotama için geçerli olduğuna inanır ve kendi deneyimleriyle buda olmak amacıyla oradan ayrılır. arkadaşı govinda ise gotama nin yanında kalmıştır. meditasyon denemeleriyle uzun bir sure daha uğraşan siddhartha artık sıkılmış olsa gerek
kente yerleşmeye karar verir ve orada bir kadına aşık olur. ardından ticaretle uğraşır ve böylece insanlarla kaynaşma fırsatı yakalar. ilk başlarda onları yadırgamış olsa da zamanla onlar gibi olmaya özenir.. ki öyle de olur .orada da aradığını bulamayacağının farkına vardığında yakında çocuğu olacağından haberi olmaksızın o kenti terk eder.
siddhartha daha sonra bir ırmağın kıyısında kayıkçılık yapan vasudeva'nın yanına yerleşir.
orada çok huzurludur lakin hayat her zaman güzel değildir. öyle ki sevgilisi çocuğuyla birlikte siddhartha'nın yanına gelmeye karar verir. irmağın kenarına yaklaştığında kendisini yılan sokar ve malesef ölür. ( işte buraları okurken ağlayabilirsiniz:(
) zavallı siddhartha artık çocuğuna bakmak zorundadır ve bundan sonra yapacağı her şeyi çocuğu için yapmaya karar verir. lakin çocuk şımarık ve isyankardır ayrıca babasından da nefret ediyordur. en sonunda oradan kaçmayı başarır. siddhartha başta pesinden gitmek istese de vasudeva ona engel olur kendisi de zamanında sırf bildiği seyi yapmak için babasını acımasızca nasıl terk ettiğini hatırlar. neyse ki (bundan sonrası vikipediden alıntıdır :/) "vasudeva
siddhartha'ya gerçek bilgiye ve aydınlanmaya ulaşabilmesi için kılavuzluk eder. romanın sonunda siddhartha ırmakta gerçek bilgiyi bulur ve aydınlanır. romanda açıklanmaz ama vasudeva, sanskritçe'de "ırmak tanrısı" anlamına gelmektedir." -
dünyevi zevklerin insanı doğasından, gerçeklerinden uzaklaştırdığını fikrini gözümüze sokan , her insanın okuması gereken bir eserdir .
“bilgi bir başkasına aktarılabilir, bilgelikse hayır.bilgelik keşfedilebilir,bilgelik yaşanabilir,bilgelik el üstünde taşıyabilir insanı,bilgelik mucizeler yaratabilir ama bilgelik anlatılamaz ve öğretilemez.” -
ingilizce olarak okuyacağım kitaptır. gerisini okuduktan sonra yazalım. -
eszamanli okumalar vesilesi ile basladim. ogretilerinden bagimsiz olarak uslubu okuyucuyu gayet icine ceker bir kitap. oyle bir yerindeyim ki gidip siddhartha'ya iki tokat atmak ve "kendine gel" diyerek omuzlarindan sarsmak istiyorum. -
sık sık durup not aldirtan bir başucu kitabi. kitap her şeyini arkada bırakıp bir çok farklı yol deneyer bilgiye ve iç huzura ulaşmaya çalışan bir adamı konu alır. -
bookmorning.com siftahını bu kitaptan yaptığı alıntı ile uzun yolculuğuna başlamıştır. ne diyelim iyi oldu çok da güzel iyi oldu taam mı
!---- spoiler ----!
when siddhartha left the grove, where the buddha, the perfected one, stayed behind, where govinda stayed behind, then he felt that in this grove his past life also stayed behind and parted from him. he pondered about this sensation, which filled him completely, as he was slowly walking along. he pondered deeply, like diving into a deep water he let himself sink down to the ground of the sensation, down to the place where the causes lie, because to identify the causes, so it seemed to him, is the very essence of thinking, and by this alone sensations turn into realizations and are not lost, but become entities and start to emit like rays of light what is inside of them.
slowly walking along, siddhartha pondered. he realized that he was no youth any more, but had turned into a man. he realized that one thing had left him, as a snake is left by its old skin, that one thing no longer existed in him, which had accompanied him throughout his youth and used to be a part of him: the wish to have teachers and to listen to teachings. he had also left the last teacher who had appeared on his path, even him, the highest and wisest teacher, the most holy one, buddha, he had left him, had to part with him, was not able to accept his teachings.
slower, he walked along in his thoughts and asked himself: "but what is this, what you have sought to learn from teachings and from teachers, and what they, who have taught you much, were still unable to teach you?" and he found: "it was the self, the purpose and essence of which i sought to learn. it was the self, i wanted to free myself from, which i sought to overcome. but i was not able to overcome it, could only deceive it, could only flee from it, only hide from it. truly, nothing in this world has kept my thoughts thus busy, as this my very own self, this mystery of me being alive, of me being one and being separated and isolated from all others, of me being siddhartha! and there is nothing in this world i know less about than about me, about siddhartha!"
having been pondering while slowly walking along, he now stopped as these thoughts caught hold of him, and right away another thought sprang forth from these, a new thought, which was: "that i know nothing about myself, that siddhartha has remained thus alien and unknown to me, stems from one cause, a single cause: i was afraid of myself, i was fleeing from myself! i searched atman, i searched brahman, i was willing to to dissect my self and peel off all of its layers, to find the core of all peels in its unknown interior, the atman, life, the divine part, the ultimate part. but i have lost myself in the process."
siddhartha opened his eyes and looked around, a smile filled his face and a feeling of awakening from long dreams flowed through him from his head down to his toes. and it was not long before he walked again, walked quickly like a man who knows what he has got to do. "oh," he thought, taking a deep breath, "now i would not let siddhartha escape from me again! no longer, i want to begin my thoughts and my life with atman and with the suffering of the world. i do not want to kill and dissect myself any longer, to find a secret behind the ruins. neither yoga-veda shall teach me anymore, nor atharva-veda, nor the ascetics, nor any kind of teachings. i want to learn from myself, want to be my student, want to get to know myself, the secret of siddhartha."
!---- spoiler ----! -
nisan ayı içinde eşzamanlı kitap okuma ritüelimiz nedeniyle okuyup hazmettim. kitabı oldukça beğendim, özellikle sonlara doğru ırmak bölümü çok hoşuma gitti. her yaş grubuna hitap eden bir sadelikte ve siddhartha'da kendimden izler bulmak sevindirdi. herkes kendince bir çıkarımda bulunabilir. ben doğa ile içiçe olma halini sevdim, ırmak ve taş çok şey anlattı. açıkcası bu kitap sadeliği ile herkesin okuyabileceği bir dilde ve uzunlukta. eşzamanlı kitap okumaları ile ilgili düşüncem; biraz daha okumak isteyip, üşendiğimiz tartışmalara açık kitaplardan seçersek daha mı iyi olur acaba diye gruba eleştirimi de bulunarak yorumumu sonlandırıyorum. -
anlatımı sade, anlaşılması kolay, sürükleyici, budizm felsefesini işleyen düşünmeye ve sorgulamaya sevk eden güzel kitap.
varlıklı bir ailenin üyesi olan siddhartha'nın hayatın anlamını bulmak, huzurunu ve hayatı anlamanın vereceği o tatmin duygusundan doğan mutluluğa ulaşmak için cezbedici gelebilecek dünyevi bir çok şeyden vazgeçişi ve hayatın farklı yönlerini farklı açılardan görebilmek adına verdiği düşünsel ve fiziksel uğraş kitabı özgün kılıyor.
siddhartha'nın bu uğraşları ve son kayıkçı olduğu dönemde ulaştığı o nirvana durumunu okumak ilgi uyandırıcı.
!---- spoiler ----!
benim aklımı kurcalayan tam olarak benimseyemediğim ya da anlayamadığım ise; siddartha'nın kanımca tutarsızlık barındıran tavırları. şöyle;
-hayatın anlamını bulan bir bilge olarak- bilge insanın öğretisini öğrenerek değil bilge olunarak hayat anlaşılır ya da anlama ulaşılır dese de- siddhartha, sadece nehrin karşısına geçmek isteyen insanlarla iletişim kurarak sadece kendi huzuru için bir varoluş sergiliyor,
- babası, çocuğu ve sevdiği kadından bir anda vazgeçmesi, birisine sevgi duymak ve bağlanmanın sorumluluğundan kaçmak, salt bir sorumsuzluk içeren sadece kendi iç huzurunu yakalamak için yaşamak,
-çocuğunu kendisine alıştırmak için gösterdiği çabasının, çocuğunun gidişini kendisinin babasına yaptığını hatırlayarak sönümlenmesi gibi sadece kendisi için var olan ve kendi huzuru için neden olduğu ve sorumlusu olduğu olaylardan-kişilerden kaçan bir siddhartha.
tek bir yöne yönlendirilmiş kısıtlı sevgisiyle siddartha, aklında kurduğu ve gördüğüne yüklediği ideal anlamlar peşinde yalnız ve yalınayak yürürken yeri geldiğinde faydalandığı görüngüleri bencilce yadsıyarak tebessüm ediyor.
!---- spoiler ----!