1. “insan bazı kere hatırına gelen hayali tanıyamaz, o kadar güzeldir. zihninden uçan bir fikre
    yetişemez, o kadar yüksektir. kalbinde doğan bir hissi bulamaz, o kadar derindir. bu acı ile feryat koparır yahut pek karanlık şeyler söyler yahut hiçbir şey söyleyemez de kalemini ayağının altına alır, ezer. bunlar şiirdir." demiş abdülhak hamit
  2. sosyal medya kullanıcıları arasında en büyük geyik malzemesi. o geyiğin şiirsel bakışına gurban olun. öte yandan bunu sosyal medya ile bulmuş bedeviler var abartan, siz de azalarak bitin. adama "nasılsın? " diye halini hatırını soruyorum, adam nasıl olayım işte, hayat kısa kuşlar uçuyor! diyor. içimden bukowski fırlamak istiyor "hayat kısa seni de kuşu da düzeyim" diyerek. ama edebimi muhafaza ediyorum. neyse efendim gelelim şiire. hüznün baba ocağı, hissiyatın ana kucağıdır. ve ne demiş koca şair cibran; şiir ruhun ilahisidir.

    şiiri seviniz, kelimelerden bina olan dizelere tutununuz. yalnız itidal üzere ve aklı selim bir şekilde hareket edin, ki şiir ilahisi ruhun ve şair ilahi ruhlu olabilir amma ve lâkin hayat bir düzyazı ve ziyadesiyle imlâsı bozuk. beyhude olmamak için, az şiir, çokça düzyazı.
  3. gözünü daldıran, dünyanı doldurandır şiir. öyleyse şiir kimdir, nedir? şiir sevgilinin elleridir. avucunu çevirip dudaklarına götüren de odur, kuruyup kopan da. şiir ağlayarak uyandığın rüyandır. gerçek olamayacak kadar güzel, bazen de gerçek olamayan, olmayan. kaybedilenlerdir şiir. kestiğin saçların, kuruyan dudakların, düşen gözyaşın. bu saatten sonra şiire şiir denmez, şiir gibi şiir denir.
  4. senin şiire ihtiyacın yok aşk için. yeşile dalmak, kıyıya vurmak için. bak, uzanıyorsun işte çam ağaçları altında; dalları birbirine girmiş, aradan gökyüzü görünüyor.

    ama aşkı göstermeye ihtiyacın var.

    sen dilsizsin. şiir söyler senin yerine sezeni.
    sen körsün. birkaç kelam gösteriverir sana gökteki kuş ağını.
    sen sağırsın. şiir sana onun sesinin nasıl serin su hissi yarattığını anlatır.

    her şiir yazdığımda eksilmem bundandır. kalbimden koca koca parçaları bırakıyorum satırlara. başka türlü anlatılmaz.
  5. kelimelerin anlam ve duyguyla uyumlu, kısa fakat gösterişli dansı.
  6. şiirden umudu kesip, yazmak zorunda olan adamların şair olduğu bir dünya yaşıyoruz. yani bu insanlar için kalan her şey cehennemi yaralarla dolu, üstelik ifade bile edilemiyor.
    ne acı ama.
  7. şiir ve şair hakkında, cahit zarifoğlu esininden:

    "bir rastlantıyla değil, tersine bir özel iradeyle çıkıyor yeryüzüne. barajdaki su, kendine bırakılmış kanallardan akar. insan bütününün arkasında bekleyen şiirin aktığı kanallar değil mi şair? şairler olmasaydı, şiir üzerimizden aşar, hayatı besliyemez, seliyle öldürürdü. -şair şiirin aleti olmalı. çekici. birbirine sahiplik ve uyum düzeni içinde çalışmalı ki şiirin zararlı tortuları yeryüzüne gelmesin. çünkü onun bünyesinde de insandaki gibi ihtiraslar var biliyorum. şair şiirin bu ihtiraslarını arkadaş edinirse, tahtını bırakıp bir sokak kadınının arkasından giden bir kral gibi, halkının başını utanca eğdirir. kötü şair çiviye değil aynaya vuruyor. o zaman kırık parçalar içerisinde çehremizi dilimlenmiş görüyoruz. -diyorum ki şiirle mücadele esastır. ama bunu belli etmemeli. şiirin iyi tabiatı ve iyi zamanında ona çekiç ol ve onu kendi haline bırak."