1. yaşadığımız yaşamın bir simülasyon olduğunu ve simülasyonun içindekilerin bunun bir simülasyon olduğunun farkında olmadıklarını ileri süren görüş.

    aç gözünü, matrix, tron gibi bilim kurgu filmlerinde yıllarca materyal olarak kullanılmıştır.

    aslında önemli olan soru bu simulasyonun kim tarafından hangi amaçla yapıldığı. çünkü yaşadığımız evrene bir "gerçeklik simülasyonu" demememiz için ortada hiçbir sebep yok. evrendeki bazı sebebi bilinmez kısıtlamalar (öyle ya sonuçta bu bir yazılım) da bu görüşü desteklemektedir. bu sınırlamalardan bazıları şöyle:

    Işık hızı: teoriye göre bir fotonun hızını ifade eder. evrende ışığın kendisi dahil bu hız sınırını geçemez. evrende bir maddenin sahip olabileceği en yüksek hızdır.

    Planck sabiti: evrende ölçülebilecek en kısa uzunluk. tüm maddellerin uzunluğunun bu sayının tamsayı katları olması gerektiğini savunan bir tanım. varsayım.

    mutlak sıfır: maddenin ulaşabileceği en küçük sıcaklık. (mutlak sıfır bir sınırlama mıdır ki diyenler için 1 2)

    ve benzerleri şeklinde devam eder...
  2. tapındıkları üst aklın kontrolünde gökyüzünden sarkan ipler ile kaderleri şekillendirilen ahşap kuklalar üzerinden simülasyon argümanı'na dair söylem geliştiren; görsellik, anlatım ve metin olarak doyurucu animasyon filmi:

    (bkz: strings - anders ronnow klarlund)
  3. abi
  4. oxford'lu araştırmacılar tarafından çürütüldüğü öne sürülen argüman.

    argümanı kısaca açıklayayım öncelikle. gerçek evren diye bildiğimiz şeyin aslında simülasyondan ibaret olduğunu ve bizim bu simülasyon içinde yaşadığımızı öne süren süren bir argümandır. tarihte buna benzer pek çok düşünce ortaya atılmış olsa da bu argüman, olaya felsefi açıdan daha çok bilimsel açıdan bakar ve olayı mantık çerçevesine oturtur.

    ilk yorumda bahsedilen belgeselde verilen örnek aslında bu durumu çok iyi açıklamaktadır. sims oynundaki simlerin kendilerini birer birey olarak gördüklerini, ve evreni o oyun dünyası olarak bildiklerini varsayın. bizim de yaşadığımız durum aslında tam olarak bu. yani bu argümana göre. matrix filmi de yine güzel bir örnektir.

    peki bu argümanı nasıl çürüttüklerini söylüyorlar? herhangi bir bug bulunmasıyla ispatı yapılabilir mesela. ama ne bulduk da çürüttük? aslında bir şey bulamadık. yapılan bir hesap sonucu imkansız olduğu düşünüldü. hesap da şuydu. evrenin çok küçük bir kısmının simülasyonunu yapmak için ne kadar büyük bir işlemciye ihtiyaç duyulduğuna dair bir hesaplama yapıldı. çıkan sonuç ise evrenin sahip olduğundan daha fazla atoma sahip bir işlemciye ihtiyaç olduğuydu.

    peki bu sonuca bakarak "tamam, simülasyon olma ihtimalimiz yok" diyebilir miyiz? bence hayır. sebebi ise şu. biz evrende bile çok genç bir gezegende çok genç bir canlı türüyüz. bildiğimiz evrende bile bizden binlerce kat gelişmiş medeniyetler olabilir. ve henüz 50 yıl önceki bilgisayarlarımız bile devasa boyutlarda olmasına rağmen çok basit işlemleri yapabiliyorlardı. şu anda ise küçücük aletlerimizle pek çok işlem yapabiliyoruz. yani demek istediğim, yaptığımız bu hesaplamayla dalga geçebilecek uygarlıklar olabilir. bizim "şu kadar büyük bir işlemciye ihtiyacı var" dediğimiz bilgisayarı cebe sığacak boyutta bile yapabilirler.

    medeniyetimiz henüz çok başlarda. henüz (bkz: tip1 uygarlık) seviyesine bile ulaşamamışken, bence hala her şeye şüpheyle bakmalıyız.
    jimi