1. rousseau'dan başlayan, hegel'e uğrayan ve gramsci'de şekillenen bir tarihsellik içerisinde teorize edilen bir kavram. çok kısa bir tanımı yapılacak olsa, toplumda devletin müdahale etmediği yerdir sivil toplum. bunun yanında (en azından günümüzdeki anlamı içerisinde) siyasi bir tavrı da barındırır.

    türkiye'de 70'lerle birlikte popüler hale gelmiştir. popüler hale gelmesinde birikim dergisi çevresinin büyük etkisi vardır. bir şekilde şiar edindikleri veya edinmek zorunda kaldıkları sivil toplumculuk yaftası yüzünden daha ortodoks sol hareketlerin epey hışmına uğramışlardır.

    sivil toplumun ortaya çıkışı tamamiyle batı demokrasi kültürüne özgü bir süreçtir. feodallerin burjuva sınıfı ile yürüttükleri ortaklık ve rekabet koşulları altında ortaya çıkan toplumsal özerkliğe ilişkin kültürün devamıdır. dolayısıyla sivil toplumun bizim gibi ülkelerde zayıf görülmesi, insanların sadece (hep iddia edildiği gibi) umarsızlığından, bilinçsizliğinden ve dindarlığından kaynaklanmaz. bizimki gibi merkeziyetçiliğin sürekli biçimde daim kılınmaya çalışıldığı toplumlardaki otokratik yönelimler ve devletin kendinde her alana müdahale hakkı görmesi, sivil toplum alanının doğal tarihsel süreçler içerisinde ortaya çıkmasını engellemiştir.

    şu da var ki, sivil toplum kuruluşlarının tekrar moda haline geldiği 80'lerden itibaren bu alan giderek sermayenin istilasına uğramıştır; haliyle varsayılan yararlı işlevlerini sürdürme konusunda geleceğinin nasıl şekilleneceği şüphelidir.