-
park yüksek. ve çıkar gibi bir evden
çıkıyorum dışarıya onun loşluğundan
düzlüğe ve akşama. rüzgara,
bulutların da değdiği aynı rüzgara,
aydınlık ırmakların ve çarklı değirmenlerin,
usulca öğütüp dururlar göğün kenarında.
şimdi ben de bir eşyayım onun avcunda,
en ufacık bu göklerin altında. -bak:
bu bir gökyüzü mü?:
kutlu açık mavi berrak,
hep daha duru bulutlar sokuluyor ona,
ve bütün beyazlar birbirine geçiyor altında,
ve üstünde o ince, büyük bozlak,
sıcak dalgalanarak sanki kızıl renk üzeri,
ve hepsinin üstünde bu sakin ışınları
batmakta olan güneşin.
şaşılası yapı,
kendi içinde devinen ve kendince tutulan,
şekiller kuran, dev kanatlar, katman katman
ve yüksek sıradağlar önce ilk yıldızlardan
ve birdenbire, işte: bir kapı bunca uzaklara açılan,
belki yalnız kuşların bildiği...
çeviren : yüksel pazarkaya