1. 90'larla birlikte başlayan televizyonun hayat içerisine fazlaca girmesi sonucu ünlülerin magazinel hayatına özendirmelerle başlamış sosyal medyanın gelişimi ile kendini tavan noktasına ulaştırmıştır.

    evet hepimiz birer şöhretiz. olmasak da öyle hisseder olduk

    özellikle ortadirek ailelerin yakaladığı "benim çocuğum kusursuz" hastalığı olarak başladı, kapasitesi yetersiz değil, az çalışıyor diye kandırıldık, müzikte başarılı, bir resim yapıyor inanamazsın diyerek şişirildik.

    hepimiz lisede basketbol takımını sırtalayan adam değil miydik? üniversitede müzik grubu kuran ama yeteneksiz diğer grup elemanı tarafından ötelenmedik mi? tiyatro yapıp en iyi rolü biz kesmedik mi?

    hayır.

    ancak böyle olduğuna inanmak istedik. televizyonlar moda dergileri bize öyle öğretmişti. aynı orda yer alan ünlüler gibi bir ışık yanacak ve biz şöhret olacaktık.

    olamadık.

    popülerlik değişti e devir de değişti, herkesin minik birer pop magazin ürünü olabilmesi için facebook ortaya çıktı. ne kadar çok beğenilmeye aç, takdir edilmeye aç olduğumuzu farkettik. kitapları okumak yetmedi en güzel kısımlarını kopyala yapıştır yaparak okuduğumuzu söyleme ihtiyacı hissettik. şair olduk yazılarımızı paylaştık. eline fotograf makinesi alan gördüğü ilk bahar çiçeğinin arkasına yatıp doğru ışığı aradı. bunların hepsinin nedeni kendimi iyi hissetmemiz, kendimiz için bir şeyler yapmamız değildi.

    beğenin bizi.

    sonra iş iyice çığrından çıktı. 90lardan büyüyüp ergenliği ve beğenilme hastalığını atlatanlar (bazılarımız kaldı oralarda) hayatın acımasızlığı ve şöhret olmayışı ile yüzleşti kabullendi. sıradan hayatında sıradan ailesi ile devam etti. evet kardeşim şimdi senin çocuğunda yüklenin çocuğa sıradan hayatı olsun diye doğurmadınız.

    peki ya büyüyen nesil, onlar için durum daha vahim, okumak artık zor. video, fotograf yoksa lüzumsuz. herşey bir karede açıklanabilir. iki satırda anlatılabilir olmalı. daha fazlasına tahammülleri yok.

    en kötü badirelerinde bile çek fotografını koy sosyal medyaya insanlar senin ne kadar aşk acısı çektiğini beğensin
    trafik kazası mı geçirdin,
    bir yakınını mı kaybettin hemen koy fotografını yorumlarında insanlar sana acısın.

    her birey beğenilmenin ve yarım kalmış şöhretinin altında eziliyor. her kadın prenses, her erkek şampiyon olmanın peşinde debeleniyor. ego şiştikçe büyüyor hayal kırıklıkları. ego şiştikçe daha fazla beğeni istiyor.

    nasıl bir twitter fenomeni bile olamazsınız değil mi?

    ben mi?.. evet bu yazısı beni beğenin diye yazdım.