• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (4.50)
Yazar luis bunuel
son nefesim - luis bunuel
"son nefesim"i, luis buñuel'in dehasının ve bilgeliğinin yazınsal ispatı olarak tanımlamak yanlış olmaz. kitap bunuel'in hayatından yola çıkarak bellek üzerine düşüncelerini kapsayan bölümle başlıyor. "yarı biyografik" olarak nitelendirdiği kitapta, espritüelliği ve iyimserliğiyle deneme tadında bir eser sunuyor sinemaseverlere. doğumundan başlayarak sinemayla ilk karşılaşmasını, madrid'deki öğrencilik yıllarını, paris'e gidişini, gerçeküstücülüğe geçişini, yönetmenliğe başlayışını, ispanya iç savaşı'nı, amerika ve meksika'daki yaşamını sade ve akıcı bir dille anlatıyor. aşklarının ve düşlerinin yer aldığı sayfalar ise kitabın eğlenceli bölümleri... kitabın sonunda, bunuel'in yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği filmler künyeleriyle sıralanıyor. kitap genel olarak sinemaseverlere hitap eder gibi gözükse de hem yönetmenin kullandığı dille hem de bellek, ölüm ve din (çoğumuzun bildiği üzere buñuel bir tanrıtanımazdı) gibi "derin" konulara dair fikirleriyle tüm okurlar için çok ilgi çekici bir kitap.


  1. aynı zamanda uzun söyleşiler sonunda buñuel'in kitabı yazmasına da yardımcı olan yazar jean-claude carrière şöyle demiş kitap için:

    "luis'in kitabında beni etkileyen şey, birçok ülkeye ve birçok kültüre yayılmış bu uzun yaşamın içerdiği zenginlik ve çeşitlilik olmuştur. bir yaşam ki ortaçağdan modern zamanlara dek ulaşmış. gerçeküstücülükten geçen, ispanya iç savaşı'nı yaşayan, oradan hollywood'a ve meksika'ya kadar uzanan bu yaşam, yalnızlık ve nüktelerle sürmüş, dostluk ve düş gücüyle sarmalanmış. kimi zaman melankolik de olabilen bu iyimser ermişin bakışı, günümüzün en keskin ve en derin bakışlarına açık kalabilmiş.

    kitapta bana ilginç gelen bir başka şey de, pikaresk bir ispanyol romanı gibi, hayatını molaların ve anekdotların tadını çıkararak, keyifli bir şekilde geçirmiş olması... ama bir an gelir, ansızın durur luis ve yolunun üstündeki bir ağacın dibine oturarak, önemli şeylerden söz etmeye koyulur: şarap, tanrı, düşler ve ölüm gibi. sonra kalkar ve güneşin aydınlattığı yoluna devam etmeye koyulur.

    yaşadığı çalkantılı yüzyılda, kimi zaman muzırlıkları da olan şaşırtıcı bir serüveni sergileyen bu kitap, daima geçerli olmuş kalıcı bir yanıtı da içermektedir: yaşamın dizginlerini elimizde tutabilmemiz için ihtiyacımız olan tek şey, sağlam moral değerlere sahip olmamızdır.

    peki ama, bizi biz yapan unsurlar nelerdir? işte, bu ezeli ve ebedi soruya yanıt olabilecek bir girişim. bu kitap, herkesin yaşamında olduğu gibi, rastlantı ve özgürlük arasında dengesini bulmuş bir yaşam serüveninin gizlerine ve yazgısına tanık ediyor bizi..."

    "bin dolara yapmayacağım bir filmi bir milyon dolara hiç yapmam diyen" sinemanın peygamberlerinden luis buñuel'in hikayesini kendinden dinlemek gibisi olamaz bence. kitaptan bir alıntıyla bitireyim şimdilik:

    "başlangıcından itibaren geçen yirmi veya otuz yıl boyunca sinema, halk için uygun ama hiçbir sanatsal geleceği olmayan, sıradan bir panayır eğlencesi gibi değerlendirilmişti. hiçbir eleştirmen bu konuyla ilgilenmedi. 1928 veya 1929 yılında anneme ilk filmi yapmak istediğimi açıkladığımda şok geçirdi, neredeyse ağlamaklı oldu. sanki ona 'anne, ben palyaço olmak istiyorum' demiştim! aile dostumuz olan bir noterin de araya girmesiyle ve sinemadan küçümsenmeyecek miktarda kazanabileceği, hatta italya'da çevrilen o büyük tarihi filmler gibi önemli yapıtlar ortaya çıkarılabileceği ciddiyetle açıklandıktan sonra ikna oldu. ama hiçbir zaman da para ödeyerek bir film görmediği de bir gerçektir..."