• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.00)
sosyal isyancılar - eric hobsbawm
e. j. hobsbawm'ın bu incelemesinin orijinal adı olan "bandit" sözcüğünün sözlük karşılığı: haydut, eşkıya, yolkesen. oysa yazar bu sözcükle tarihin belirli dönemlerinde, özellikle kapitalist ekonomiye geçiş dönemlerindeki toplumlarda ortaya çıkan ve çoğu kez politik rol oynayan kanundışı insanlarla ilgili bir genellemeyi yansıtmak istemiştir. bunun yanı sıra bu insanların ortak özelliklerini göz önünde bulundurarak onların nesnel bir sınıflandırılmasını yapabilmek için de toplumdaki konumlan, sınıfsal kökenleri, oynadıkları politik rol, yaşadıkları tarih dönemine göre, bu kanun dışı kişileri ayrı ayrı kavramlarla açıklamıştır. biz bu kavramları dilimize mümkün olduğu kadar aslına uygun ve aynı özellikleri yansıtacak şekilde aktarmaya çalıştık. bu arada bandits sözcüğüyle yapılmak istenen genellemeyi de arapçadan dilimize giren eşkiya sözcüğüyle karşıladık. bu sözcük aslında 'şaki' kelimesinin bir çoğulu olmakla birlikte yapısı türkçenin çoğul kalıbına uymadığından tekil gibi kullanılmaktadır. dilin yapısına bir uyum olarak kabul ettiğimiz bu yanlışı bilerek benimsedik ve eşkiya sözcüğünü 'lar' ekiyle bir kez daha çoğaltarak incelemede geçen bandits kelimesini 'eşkiyalar' olarak dilimize aktardık. amacımız kavram kargaşalığı yaratılmaksızın incelemede belirtilen her tip kanun dışı insanı aynı açıklıkla dilimize aktarmaktı. (açıklama bölümü s.7)


  1. "kederli olduğumuz doğrudur.
    çünkü hep hüküm giydik. efendiler
    kalem kullanır, biz silah; tarlalar
    onların dağlar bizimdir."

    hobsbawm, "bandits" bizdeki çevirisi ile "sosyal isyancılar" adlı kitabında ilkin "sosyal eşkıyalık nedir?" sorusunun cevabını veriyor. "köylü sınıfının dramı" olarak karşımıza çıkan sosyal eşkıyalık, "tarihte en yaygın ve en evrensel toplumsal olaylardan biridir. tarımsal kapitalizme geçiş zamanında bulunan bütün toplumlarda görülür."

    birbirinden çok farklı olan kent ve köy toplumları göz önüne alınınca, devlet otoritesinin zayıfladığı, yanlışların düzeltilmesinin istendiği, toplumsal karışıklık ve gerilimin yaşandığı, ekonomik krizin görüldüğü ve halkın yoksul düştüğü bir dönemde; köy coğrafyası unsurlarından dağ, yüksek ova ve ormanlarda bölgesinin sınırlarını çizen sosyal isyancılar, "mevcut düzenin restore edilmesi" amacıyla tarih sahnesinde görülür. bu doğrultuda "sosyal bir eşkıyanın kendi bölgesindeki ve hatta başka bölgelerdeki köylülerin -toprak ağaları hariç- ürünlerini yağma etmesi düşünülemez." (s.12) devlet otoritesi ve feodallerin gözünde yasa dışı bir köylü, bir "düzen" bozucu, bir eşkıya iken; sosyal isyancı, kendi köylüsünün gözünde bir kahraman, adalet savaşçısı ve öç alıcıdır. adaletsizliklerin önüne geçerek halkın özgürlüğüne gidecek yolda onlara liderlik eder.

    "kim eşkıya olur?" sorusuyla yolculuğuna devam eden hobsbawm'a göre "eşkıyalık özgürlüktür." adaletsizlik ve baskıya karşı savaşan ve direnen bu "kanundışılar" kırsaldaki köy halkının malını, canını, emeğini ve geleceğini korumayı otoriteye karşı gerçekleştirirken kendileri de herhangi bir tahrip edici eyleme gitmezler. işte bu gibi eşkıyalar "nobre robber" bize kazandırılan anlamıyla "erdemli eşkıya" olarak anılırlar.

    erdemli eşkıya, yanlışların düzeltilmesini ister, boyun eğmeyi reddeder ve sosyal adaletin sağlayıcısıdır. bu boyutuyla protestonun en ilkel biçiminin temsilcisi olan erdemli eşkıya, kolektif bilincin uyanışıyla bir üst basamağa geçen direnişi köylüler geneline taşıyabilen bir adalet bayrağı, özgürlük ve kardeşlik esasına dayalı bir grubun ana atar damarı, temelde ise adaletsiz iktidara karşı duruş ile politik bir kimliktir. merkezi otoritenin ister güçlü ister zayıf döneminde halka karşı haksız olarak işlenen adaletsiz tutum ve davranışlar; aşırı vergi alımı, uzun yıllar yapılan askerlik, rüşvet, iltimas, zorbalık, parada tağşişe gidilmesi sonucu refah düzeyinin düşmesi ve fakirlik, halkın can, mal ve namusuna göz dikilmesi… hadiseleri ile savaşan erdemli eşkıya, merkezi otoritenin zayıf dönemindeyse derebey, tımar sahibi, mültezim, toprak ağası, vali, sipahi olarak sıralayıp çoğaltabileceğimiz temelde halka adaletsizlik uygulayan tüm kişi ve kişiliklerin karşısında, içinden geldiği halkın ve hakkının yanında yerini alır. kitapta güney amerika’dan anadolu topraklarına birçok farklı coğrafyadan, birçok farklı halktan ortak bir çığlık ile adalet arayan erdemli eşkıyalara bolca örnek verilmiştir.

    erdemli eşkıyayı adi bir suçludan, patolojik eşkıyadan, adaletsizliğinden yakınılan zalimlerden ayıran ve toplumsal protestonun kişi bazında çekirdek unsuru yapan da işte budur: bozulmuş düzenin, kırılmış çarkın, kokuşmuş sistemin, haksız ve adaletsiz olan her şeyin karşısında yer alan ve değişim için, dürüst bir dünyanın kurulması için çabalayan bir dönüşüm içinde seyretmesi ve bu kendisi soyunduğu bu rol ile içsel olarak değişirken yaşadığı toplumdan başlayarak, tüm bu adalet arayışlarının kelebek kanatlarının rüzgarı misali dünyayı dolaşarak onu da değiştirebilecek olmasıdır.

    işte bu yüzden eşkıyalık, evrensel bir simgedir. insanlığın ortak bilinçaltı materyalleri olan ve dünya çapında farklı farklı kültürlerde bir “aynılık” olarak insanlığı birleştiren mitler bunun bir ispatıdır. “mitlerin yansıttığı değerler, eşkıyaların yaşadığı çevrenin çok dışına taşan bir evrensellik taşımaktadır.” (s.117)

    ivan olbracht’ın dediği ve “sosyal isyancılar”da bahsi geçtiği gibi: “ insanın adalete doymak bilmez bir özlemi vardır. bunu ona vermeyen sosyal düzene karşı ruhunun derinliklerinden kopan bir isyan duyar. yaşadığı düzeni, hatta bütün kainatı adaletsizlikle suçlar. içinde her şeyi değiştirebilmek için inatçı bir istek besler. hiçbir zaman elde edemeyeceği tutkusuyla yanar. belki her yaşta, her dinde, her ulusta, her sınıf insan içinde bu önemli sagaların -öykülerin- temelinde bu tutku vardır. (ivan olbracht, der räuber - soyguncu- nikola schuhaj s.76-77)

    pir sultan, köroğlu, dadaloğlu, çakırcalı mehmet efe, ince memed ve nicelerini anlayabilmek dileğiyle…