1. berbattır. evde her zaman büyük boy valizlerin vardır, bir de büyük karton kutuların. bardak takımı fincan takımı kisaca takım olan hiç bir eşyan takım değildir. mutlaka bir ara bir yerlerde kırılmıştır. bir süre sonra umursamazsin zaten, yenisini de almazsin.

    bazı yerler erken soğur kar gelir yollar kapanır, bu devirde kardan yol kapalı kalir mı yok artık dersin ama kapanir hem de haftalar sürer. bazı yerlerde ise kasım ayı gelir ve sen hâlâ tişörtle gezersin. bir başka bölgede; büyükşehirde sana romantik gelen, korunakli evinde kahve eşliğinde! camdan izlediğin yağmura lanet edersin çünkü evini su basar sel olur araban çamura saplanir ve yağar sürekli yağar güneşi unutturana kadar yağar.

    5 kmlik iki köy arasındaki yola 5 ayda asfalt dökülür ama senden baska kimsenin garibine gitmez çünkü buralarda hep böyledir.

    yiyecek içecek işi ise tam bir komedi durumudur. en son yaşadığım yerde yeşil erik ve bal kabağı yoktu mesela. bir gün pazara gittim teyze kereviz var mı dedim. bana bir ot demeti uzattı. teyze dedim kereviz hani şu yamru yumru kahverengimsi şey, ha dedi biz onu yemeyiz sapından yemek yaparız, ondan yok dedi. turp da öyle sapını dogruyorlarmis ama hiç değilse onu kökü ile birlikte satiyorlardi.

    istedigin an kitap alabilmek, tiyatroya gitmek, sinemaya gitmek çok çok lüks, elektrik, su, doğalgaz, internet ise lüksmus diye düşünürsun.

    kısaca oturun oturduğunuz yerde, macera aramayın.