• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.67)
tabutta rövaşata - derviş zaim
tabutta rövaşata, rumelihisarı civarında yaşayan evsiz mahsun'un gerçek ve ibret verici hikayesini anlatıyor. mahsun, soğuk gecelerde ısınmak için araba çalıp sabaha kadar gezdikten sonra çaldığı arabaları yıkayıp temizleyerek eski yerlerine bırakmaktadır. bu tür riskli bir ısınma metodunun faturasını sürekli oarak karakoa alınıp dayak yiyerek ödemektedir. eroinman bir kıza duyduğu platonik aşk onun giderek karanlık bir hal alan yaşamını çok kötü yönde etkileyecektir. montpellier, torino ve san fransisco başta olmak üzere bir çok festivalde ödül alan film, çok küçük bir bütçeyle ve kısa zamanda kotarılmış olmasına rağmen büyük bir beğeni toplamayı başarmıştı. tuncel kurtiz ve ahmet uğurlu'nun üstün performanslarıyla göz doldurduğu film, yurtdışındaki festivallerde en çok ödül olan türk filmi oma özelliğini taşıyor.


  1. tuncel kurtiz'in efsane repliğini barındıran film .

    Kahveci: Tayfan değil, dostun değil, akraban değil ne diye arka çıkıyosun bu adama, anlamayamadığım nokta bu.
    Reis : kaç şeker ?
    Kahveci : şekersiz içiyorum .
    Reis : hımmııh . babam taksiciydi . bi gece saat üç ya da dörtte bir sokaktan geçmek zorunda kalmış . (cıgaradan bir nefes çeker ) yirmi sene önce .dar bi sokakmış . karanlık, ancak bir tek aracın geçebileceği dar bi sokak . sokağın ortasında bir masa varmış . masanın başındada bir adam . n’apıyormuş biliyor musun ? çorba içiyormuş. işkembe ya da kelle paça. sarımsaklar sirkeler . (cigaradan asılır ) biberler (bir daha asılır cıgaradan)
    kahveci : meğer baban bir sirke düşmüşte haberi yok.
    reis : tam bi masa . her neyse , babam taksiden inmiş, adama n’apıyosun demiş, adam hiç cevap vermemiş , çekmiş tabancayı ...bang.
    kahveci : bang .
    reis : o yüzden ne zaman dar bir yola girsem, o yolda bir masa masada da çorba içen birini görsem geri vitesine alıyorum .
    ee
  2. ahmet uğurlu'nun oyunculuğuna hayran bıraktığı filmdir. günümüzde baklavalı vücutlarını sergilemeyi oyunculuk zanneden bir güruh var. dış güzellik yetenek ve duygudan yoksun olduğunda ortaya kalıcı ve insanın içine işleyen bir iş çıkmıyor.

    filmde mahsun'un sevdiği kız tuvaletten çıkmadan önce bir saçını tarama sahnesi var ki pek çok söze bedel. bu sahnede bir adamın bir kadına duyduğu bütün güzel duyguları anlatmaya bir tarak darbesi ve bir hüzünlü bakış yetmiş.

    filmin adı mahsun'un hayatını anlatmaya oldukça uygun. evsiz barksız, kimsesiz, parasız bir adamın yaşam mücadelesi de tabutta rövaşata atmaya benziyor. bu ne kadar imkânsızsa onun hayatı da imkânsızlıklarla dolu. gece ısınmak için araba çalacak kadar çaresiz.

    murathan mungan, üç aynalı kırk oda kitabında der ki: "kim kimin kimsesi olabiliyor ki? herkes önünde sonunda kendi kendinin kimsesi oluyor." filmdeki mahsun da sonunda "kendi kendinin kimsesi" olmaya çalışıyor.

    yeryüzünde bu kadar insan varken kimse bu kadar yalnız ve çaresiz bırakılmamalı diye düşünüyorum.
  3. hayatımızı yaşarken hayatlarını fark edemediklerimizi anlatan
    izbe yaşamları damıtan
    buram buram istanbul ve gerçek kokan bir film.
  4. "yalnız seni alabildim.. seni diğerlerinden ayırdığım için özür dilerim ama izin vermiyorlar artık hiçbir şeye izin vermiyorlar."
    izin verilmeyen tüm duygular için söylenmiştir kanımca. ne zaman bir şeylere yenilsem bu sözü hatırlarım.
  5. çok başka film. izlerken defalarca boğazımı düğümlemiştir ve istanbul her zaman gridir.

    ve mahsun..

    (bkz: ama arkadaşlar iyidir)
  6. tabutta rövaşata, derviş zaim’in, iksirini sonraki filmlerinde tutturamadığı, yoksula ve yoksunluğa yazılmış bir tarifnamedir. oyuncularının ücret almadığı, zaim’in tabiriyle ‘gerilla’ tarzı çekilmiş, baba zula’nın nameleriyle, rumeli hisarı civarında, yoksulu, mülkiyetsizliği ve nihayetinde şehrin kötü çocuğunu anlatan bir filmdir.
  7. hoşnutsuz bir şekilde izleyip bittiğine üzüldüğüm filmdir. insanı içine alır.
  8. eroin bağımlısı kadın rolünü oynayan ayşen aydemir, ödül alacağı gün hayatını kaybetmiştir. neden bilmiyorum ama bu olayı öğrendiğimde boğazım düğümlenmişti, nedeni sanırım insan olduğum için.
  9. gerçekten çok daha fazla gerçek bir film. bir şekilde yaşamın kıyısında ordan oraya sürüklenmiş bir hayatı ve ona benzer hayatların sürüklenişini anlatıyor. şehir yaşamının her zaman fırsatlar getirmediği, fakirlik ve amaçsızlık içersindeki insan yaşamının düzenin çok da umursamadığı bir noktada muhteşem başarı hikayelerine dönüşemiyor her zaman bir insanın öyküsü. üstelik azla yetinmeye çalışan adama, bu yaşam nefes almayı bile lüks haline getiriyor. bir yerden başlayıp düzelir mi düzelmez mi böyle hayatlar onları düşünüyor insan.