1. onca kul arasından neden ben anlatsana biraz..
    howl
  2. acaba bizim de üstümüzde sims gibi, öz bakımımızı gösteren yeşilden kırmızıya dönen bir bar olsa nasıl olurdu..

    player name: god
    password: i beg your pardon?!
    howl
  3. hocam orda mısın ?
  4. cümlede bir yanlışlık var ama ne olduğunu bulamadım.böyle soruların bilinci var da sorulmak istiyorlarmış gibi bir anlamı var sanki.
  5. şeytan insanın varlığını ve büyüklüğünü kabul edip ona iman etseydi, dünyada kötülük diye bir şey olmayacak mıydı?
  6. malum sözlük ortamlarında hangimizin daha ateist olduğumuzu yarıştırıyoruz. sonra birbirimizi oylayıp safları sık tutuyoruz. ya da bana öyle geliyor. din ve vicdan özgürlüğünü savunduğunuzu varsayarak kendi inancımla ilgili bu sorulara kendimce inandığım bir iki cevabı yazmak isterim. ayet paylaşacağım doğal olarak. allah'ın zahir ve batın sıfatları arasında gidip gelen birinin merak ettiği soruları içeren başlık. diğer yorumlar da "var mısın yoksun?" temalı. tabii din bunu kaldırmaz. yani şüpheyi. bu yüzden belli bir noktada deist veya agnostik olarak bu sorular sorulabilir. çünkü kimse şüphe ile allah'a ulaşamaz ön kabulü vardır dinde. dön içine. emredildiği gibi dosdoğru ol ve izle. "hak şerleri hayreyler, arif anı seyreyler. zannetme ki gayreyler. mevlam görelim neyler? neylerse güzel eyler."

    peki yaratıcı bizi bıraktı mı? burada tanrıya sorulan bir soruyu cevaplama ahmaklığına düşmeden kendimce bu konuda düşündüklerimi yazdığımı tekrar belirtmek isterim. herhalde kitabından olduğu için yanlış düşünüyorsam da çok da uzağa düşmemiş olur yorumum. demiyor mu hu, "rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da." diye. ben sana şah damarından daha yakınım dediğini bilmiyor muyuz? siz bana bir adım gelirseniz ben size on adım gelirim diyor. nerede okudum hatırlamıyorum ibni haldun, erzurumlu ibrahim hakkı veya feridun attar olabilir. her neyse. doğru hatırlamamakla birlikte aşağı yukarı şöyle birkaç cümle vardı:

    karanlık gecede herkes uyurken ellerini açıp dua ederken "ah" dedin de işitmedim mi? kardeşlerin aklından geçenleri bilse yanında oturmazlar. oysa ben günahları örtücüyüm. yine de dönmeyecek misin bana?

    benim de sormak istediğim şeyler var ama sanırım şimdi sırası değil.
  7. iki tanrı için iki soru hazırladım.

    allah:
    ad, lut, semut kavimlerini neden helak ettin ?
    şimdi tekrar değerlendirirsen; peygambere inanmama, dişi deveye su vermeme, eşcinsel ilişkide bulunma gibi sebeplerle kadın-erkek, çoluk-çocuk demeden, taş ve ateş yağdırarak tüm kavmi yok etmenin uygun bir davranış olduğunu düşünüyor musun ?

    zeus:
    neden sinirlenince o zavallı ölümlü insanlara yıldırım atıyorsun ? biraz sinirlerine hakim olmak senin gibi tüm evrenin yöneticisi için daha mantıklı olmaz mı ?

    bu arada hanginiz müsaitse bir ateşli kayanızı-yıldırımınızı alırım.

    saygılar
  8. derdin ne senin? aslında biraz sonra anlatacaklarım senin arp çalan samimiyetsiz meleklerin arasında dünyayı ve dünyadakileri gözetmediğinin bir nevi kanıtıdır.

    bir yaşında tekir kedim var, sözde günahsız. bir haftadır damla damla kan işiyor ve çektiği acı dolayısıyla bilincini yitirmek üzere. hayır, bunu anlayabiliyorum. doğayla ve götürdükleriyle savaşmanın mümkün olmayışını kabul edebiliyorum. ama mucize bunun neresinde?

    45 yaşında bir annem var. 35 yaşında (yazıyla otuzbeş) bypass ameliyatı oldu. kardeşi ise, yani dayım 37 yaşında. doktorlar sağlıksız bir yaşamın yanında genetiğin çok ciddi bir etken olabileceğini söylediler ki özellikle dayım stressten çok uzak bir insandır. velhasıl yaşam mucizesi bütün acımasızlığı ve umursamazlığıyla nesilden nesile acı, kusur ve kötü bir hayat naklediyor. mucize bunun neresinde?

    24 yaşındayım. insanoğlunun gezegene zarar verebilecek kapasiteye sahip olmadığını fakat gezegendeki yaşamın hayalarına sağlam tekmeler attığını düşünen birisiyim. hayatım boyunca yaşam mücadelesinin maddi bir boyutu olduğunu reddettim. lise bitti, ben bittim. 2 yıl geçti dedim askere gideyim, değişiklik olur. mecburum da zaten. aldım ceketimi gittim cebeciye. "askerliğe elverişli değilsin" dediler, "hem savaşta hem barışta". tamam dedim, eyvallah. sebebine gelince bir ara gerçekten çıldırma noktasına gelmiştim. bu bana bahşedilen yada benim sonradan geliştirdiğim bakış açısı ile alakalıydı. herkesin ve herşeyin yerine acıyı ben çekiyordum. ilgimi çekenler; intihar eden üçüncü eşler, kalaslarla mahalle mahalle kovalanan sokak köpekleri, yetimhanelerde büyükleri tarafından tecavüze uğrayan çocuklar, sadece kira ve faturalar için 12 saat çalışan beden işçileri, 20 yıl sonra bu çalışkan bedenleri toprağın altında kemirecek olan iğrenç böcekler, değil sevişmenin konuşmanın bile anlamını (artık) kavrayamayacak olan çocuk gelinler, sağınak yağmurun altında annesiz, kardeşsiz, çaresiz ve allahsız! bir yavru kedinin çığlığı ve söylemekten çekindiğim yüzlerce bokluk. aklımdan çıkaramadığım ve bir anlam-neden temelli yaşam prensibine uydurmaya çalıştığım bütün bu olaylar beni günde 15 saat uyutan seroquele yönlendirdi. hayır, ben sızlanmıyorum. neticede öyle yada böyle her türlü yaşanmazlığın ardından insan çıkıyor. fakat insanlardan kendisine platonik bir aşık yaratıp çıldırtan bu kafayı yemiş varlığın mucize diye kafamı sikmesine de dayanamıyorum.

    eğer bir yaşam mucizesi başka bir yaşam mucizesini acıya ve ölüme boğabiliyorsa, eğer hiç birşey hiçbir canlıyı yaptığı şeyden alıkoyamıyorsa, evrende herşey ancak cansız ve devasa bir taşın dayanabileceği kadar (o da bir süre) acı ile doluysa mucize bunun neresinde dostum?
  9. hikmetinden sual olunmaz.

    lakin dünya gitgide işin içinden çıkılmaz bir hale geliyorken fişi çeksende bitse gitse diyorum artık, acının,mutsuzluğun, haksızlığın ne kadar kötü diyebileceğimiz olayların artık kol gezdiği bir dünyada daha nolabilir diye merak ediyorum cidden nasıl gelecek bu dünyanın sonu,

    daha çok sorum var, zaten biliyorsun da işte o güne saklıyorum kalanını da.

    nasip..
  10. 1. is there anybody out there?
    2. neden beni suretin olarak yarattın?