• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (9.38)
Yazar oğuz atay
tehlikeli oyunlar - oğuz atay
kişinin kendiyle savaşmasını ve yenmesini, kendini dönüştürmesini hayati bir sorun olarak algılamaya çağıran, çarpıcı ve sarsıcı bir roman. romanın baş kişisi hikmet benol, toplumdaki yoğun kargaşanın temelinde yatan gerçekliği araştırırken, gerçeklerle içtenlikle ilgilenmenin toplumu yönetenlerce tehlikeli görüldüğünü seziyor ve 'oyun oynuyormuş gibi' ilgilenmenin ve yaşamanın yollarını araştırıyor. ve hem 'tehlikeli' hem de 'oyun'la dolu bir yolda gidebileceği son noktaya kadar ilerliyor... (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. türk edebiyatının mizahi gücü en yüksek romanı, özellikle hikmet benol'un köylüleri anlattığı kısım müthiştir:

    "...bundan baska, ülkemizin dört bir yanı, köylülerle çevrilidir. köylülerle çevrili ülkemizde birçok ürün yetişir. çeşitli iklimlerin kaynaştığı ülkemizin akdeniz bölgesinde maki denilen kısa boylu, tıknazca fundalıklar yetişir. sulak bölgelerde ormanlar yetişir, pirinç yetişir. ayrıca, bir de güneşi olan bölgelerde meyva yetişir. ülkemizde, eski çağlardan beri birçok medeniyet yetişmiştir; ülkemiz, birbirine benzemeyen birçok medeniyetin beşiği olmustur. bu beşikte birçok medeniyet sallanmıstır, birçok medeniyeti uyutmusuzdur. en son kurulan medeniyet ekmek medeniyetidir. bu medeniyetin sürekli oluşunu sağlamak için, ülkemizin birçok yerinde, buğday yetişir. fakat, ülkemizde en çok yetişen, köylüdür. köylü, bütün iklimlerde yetişir. köylünün yetişmesi için, çok emek vermeğe ihtiyaç yoktur. köylü bozkırda yetişir, yaylada yetişir, ormanda yetişir, dağda yetişir, kurak iklimde yetişir, ovada yetişir, sulak iklimde yetişir. çabuk büyür, erken meyva verir. kendi kendine yetişir, kendi kendine meyva verir. biz köylüleri çok severiz. şehre gelirlerse onlardan kapıcı ve amele yaparız. "
  2. kitabı ilk eline aldığında her kitapta olduğu gibi insanın içinden bir oturuşta okuyup bitirmek gelir fakat okudukça daha geç bitsin diye kendini kandırmadan edemezsin.kitabı bırakıp bırakıp tekrar dönersin , sehpanın üstüne koyup etrafında bir kaç tur atar tekrar eline alırsın fakat aklına koymuşsun bir kez bitireceksin o kitabı bitirmeden rahat edemeyeceksin ama bitirdikten sonra bitirdikten sonra büyük bir boşluğun içine düşersin sonra, sonra oturur hüsamettin albayınla niye bu kadar erken bitti diye tartışmaya tutuşursun ...

    '''kelimeler, albayım, hangi anlama geliyor?'' ''efendim?''
    ''kelimeler! albayım. hangi anlamda kullanıyoruz onları? ''hangi
    kelimeler hikmet?'' sizi neden yanımda dolaştırıyorum bilmem ki?

    ''bütün kelimeler. genel anlamda __kelime.''

    ''ne demek istiyorsun oğlum?''

    ''kelimeler canım işte. mesela kelebek.''

    ''ne kelebeği?''

    ''kelebek canım, bildiğimiz kelebek.'' ellerini açtı, kapadı.

    ''ha, o kelebek mi?''

    ''kelimenin aslı mı nereden __geliyor?''

    bu soruya tutunalım hiç olmazsa: ''evet''

    ''bilmiyorum.''
  3. en sevdiğim kitaptır. 3 sene evvelki kötü ruh halimle beraber harmanlanmış, daha da bir etkilemiştir beni okurken. şimdi okursam aynı etkiyi alabilir miyim bilmiyorum ama ileride çoluk çocuğumun adını oğuz koyma sebebim bile olabilir bu kitap.
  4. bilerek bitirmediğim kitaptır. bir dönemime arkadaşlık etmiştir. o dönemlere dönmekten korktuğum için mi bitirmiyorum bilmiyorum. sanki kitap bitince bir devir kapanacak. kapansın istemiyorum.

    !---- spoiler ----!

    onlarda yalnız kaldılar. deniz kıyısındaki evi tutmadıkları için, kimse denize girmek için mayosunu alıp, onlara gelmedi. bahçeleri olmadığı için, içkimizle gelip bir sofra kuramayız mehtaba karşı, dediler. ayrıca, onlar mutlulukların yalnız yaşamak istiyorlarmış, sevgi öyle söylemiyor muydu, bırakalım yaşasınlar, dediler. bırakalım istedikleri gibi yaşasınlar. ve bıraktılar.

    !---- spoiler ----!
  5. her cümlesi birer aforizma niteliğinde olan oğuz atay' ın ilk okuduğum romanı.

    !---- spoiler ----!

    "fakat allah kahretsin! insan anlatmak istiyor albayım, öyle budalaca bir özleme kapılıyor. bir yandanda hiç konuşmak istemiyor tıpkı oyunlarda ki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. fakat benimde sevmeye hakkım yok mu albayım? yok. peki albayım. bende susarım o zaman, gecekondumda oturur anlaşılmayı beklerim. fakat albayım, adresimi bilmeden nasıl bulup anlayacaklar? sorarım size, nasıl kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. bir yandan da gözucuyla ölümümün nasıl karşılacağını seyretmek istiyorum. tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan, bir yandan da kılına zarar gelsin istyemiyor. küçük oyunlar istemiyorum albayım. kelimeler, kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor... ''

    !---- spoiler ----!
  6. tutunamayanlar'da da benzeri bir etki yaşamıştım. kitabı bitirip derin bir analiz ve ohh bitti memnuniyeti değil daha çok okuma anında lezzet yaşatıyor ve bir şekilde bitmesin istiyorsun. tutunamayanlar ile kıyasını doğru bulmuyorum ama belli başlı göndermeler olduğu için önce tutunamayanlar sonra tehlikeli oyunlar'ı okumakta fayda var.
  7. hayalimdeki günleri bile böyle küçük hesaplarla geçirdim işte albayım. aklımın içini örümcek ağları sardı; kafamın sandalyelerinde elbiseler, gömlekler, çoraplar birikmeğe başladı; kurduğum hayaller, bir bekar odasının dağınıklığına boğuldu. düşüncemin duvarlarına resimler asmak istediğim halde bir türlü olmadı. belirli noktalara biriken eşya, odanın çıplaklığını daha çok ortaya çıkardı.

    yazar bu eserinde fenafillah mertebesinden halkı selamlamıştır. selamı alanın vay haline...
  8. tutunamayanların gölgesinde kalmış ve ( ne yazık ki) çok bilinmeyen oğuz atay romanı.yukarıda denildiği gibi bence de atayın asıl şaheseridir. atay tehlikeli oyunlar üzerinde 3 yıl gibi bir süre çalışmış.tutunamayanlar üzerinde şüphesiz daha fazla çalışmış. ama tutunamayanlar ilk kitap; yani atayın o güne kadarki tüm düşüncelerinin yoğun bir şekilde ilk kez yazıya aktarılışıydı.belki itiraz gelebilir daha öncesinde de yazıları oldğuna dair ama eski yazıları özellikle (bkz: pazar postası) nda isimsiz yazıları da vardı.ama tutunamayanlar'da örgütlenmiş düşüncelerinin yazıya aktarılmasındaki karmaşıklığı göze çarpıyordu atay'ın .hatta ismini hatırlayamadığım bir yazar atay hakkında '' aklına geleni yazmış bu romancı'' şeklinde bir şeyler söylemişti.oysa tehlikeli oyunlarda bu karmaşık yapı hiç düzeyine iniyor,yazılan her kelime duvara konulan bir tuğla misali ilerliyor.türlü türlü kelime oyunları yapıyor oğuz atay yine bu romanında.maalesef tehlikeli oyunlar da tutunamayanların akıbetini paylaştı ilk yıllarında.kitapçılarda en alt raflarda duruyordu tehlikeli oyunlar.ve bence bugün de değeri tam bilinmiş bir oğuz atay eseri değil.
    dlg
  9. teknik ve yazım dili açısından benzerini -oguz atay kitapları haricinde- bulmanın pek mümkün olmadığı şahane kitaptır. hikmet benol'un yalnızlığı, son yemeği ve sonu etkileyicidir. oğuz atay'ın neden bir efsane ve bildiğim en yalnız adam olduğunu, hikmet benol'de bir kere daha görmüşümdür.
  10. "bütün gün evde oturup adaletin gelmesini beklemekten usandım. ben önce davranmak istiyorum."