1. evde ses olsun diye televizyonu açık bırakan bir toplumuz. çok nadir de olsa izlemeyenler vardır. keşke hepimiz öyle olsak. artık gerçekten hiç bir katkısı olmayan saçma diziler, talk show olduklarını iddia eden rezil programlar ve felaket tellalı gibi kötü haberden başka birşey vermeyen haberlerle dolu televizyon.
    sadece vakit öldürme aracı.
  2. yaklaşık 14 yıldır benim bu.

    misafirlikler veya ailemle yemek yemek haricinde (onlar tv'siz yapamaz) 14 yıldır tv izlemiyorum.

    insanın akıl sağlığını korumasında, geleceğe umutla bakmasında etkilidir tv izlememek.
  3. ülkece iğrenç bir karanlığa doğru koşar adım ilerlerken en doğrusunu yapan insandır. yapılması gereken de budur. kültürsüz, bilgi birikimi olmayan ve tv kanallarında empoze edilen düşüncelerde yuvarlanıp giden bir nesil yetişiyor. tüm hafta boyunca izledikleri dizideki asıl oğlanın asıl kızı öpüp öpmeyeceğini düşündüklerini biliyorum. dünyadan bihaber yaşayıp gitmeleri de bir hayli üzücü. bizim ülkeye, dünyaya, insanlığa, doğaya faydalı bireyler yetiştirmek zorundayız. tamam izle televizyonunu günde 1 saat ama tüm gün önünde oturulmaz ki yahu. bir kitap oku, ufkunu genişletecek bir film izle, dil öğren..
    wcsit
  4. ben değilim. ancak izlediğim programlar popüler kültürle alakası olmayan tamamı bilgilendirici ya da zihin açıcı programlar. misal bir aralar sürekli denk gelmeye çalıştığım trt1'deki doğadaki insan programı. trt'nin yapmış olduğu en güzel işlerden. ancak zannetmiyorum çok izleyeni olsun. sevmeyiz öyle şeyleri toplum olarak.

    bir diğeri de cem seymen'in cnntürk'teki para dedektifi programı. adamcağızı 100 kişi dinlese, izlese ülke için inanılmaz bir yatırım olur. çünkü kendisi ithalattan dem vurup ihracata, yerel çiftçiye değer verme peşinde. bunu da diğer ülkelerle örnekliyor.

    yani diyeceğim televizyon izlemek zararlı değil yahut zaman kaybı da değil. ne izlediğiniz önemli. kitap okumak gibi bu. kahraman tazeoğlu okumak var attila ilhan okumak var. önemli olan sizin seçtikleriniz, yöneldikleriniz.
  5. eckhart tolle' nin "var olmanın gücü" kitabının bir bölümünden "televizyon" isimli, konu ile ilgili güzel bir yazı umarım aydınlatıcı olur.


    televizyon seyretmek, dünya üzerinde milyonlarca insan için en sevilen boş zaman doldurma yöntemidir. ortalama bir amerikalı altmış yaşına gelene kadar hayatının yaklaşık on beş yıllık zamanını televizyon karşısında geçirmektedir. diğer birçok ülkede de rakam yaklaşık olarak aynıdır.
    birçok kişi televizyon seyretmeyi rahatlatıcı bir şey olarak görmektedir. kendinizi yakından gözlemlerseniz, düşüncelerinizin yavaşlayıp azaldığını, çok uzun süre izlemeye devam ettiğinizde, zihninizin hiç bir düşünce üretmediğini görürüsünüz. sadece artık sorunlarınızı hatırlamamakla kalmaz, aynı zamanda kendinizi geçici olarak özgürleştirirsiniz de; bundan daha rahatlatıcı bir şey olabilir mi?

    yani televizyon izlemek içsel boşlık yaratır mı? şu anda var olmanızı sağlar mı? ne yazık ki hayır. uzun süre boyunca zihniniz hiç bir düşünce üretmese bile, televizyondaki programın düşünce sistemine uyumlu durumdadır. yani televizyonun sağladığı kollektif zihne katılmıştır ve onun düşüncelerini düşünüyordur. zihniniz sadece düşünce üretmemek açısından pasif durumdadır.

    ama televizyon ekranından gelen düşünceleri ve imgeleri sürekli olarak yutmaya devam eder. bu, sizi alıcılığınızın güçlendiği trans benzeri bir pasif duruma sokar ve hipnozdan pek farkı yoktur. televizyonun kamuoyu görüşlerinin oluşmasında kullanılmasının en önemli nedeni budur ve insanlar sizi o durumda yakalayarak mesajlarını verebilmek için milyonlarca dolar öderler. kendi düşüncelerinin sizin düşünceleriniz haline gelmesini isterler ve genellikle de bunu başarırlar.

    dolayısıyla, televizyon seyrederken, asıl eğiliminiz düşüncenin üzerine çıkmak değil altına inmektir. televizyon bu açıdan alkol ve bazı ilâçlara çok benzer. zihninizi belli bir ölçüde rahatlatırken, çok ağır bir bedel ödersiniz; bilinç kaybı. o ilâçlar gibi, televizyonun da güçlü bir bağımlılık yaratma özelliği vardır. televizyonu kapatmak için uzaktan kumandaya uzandığınızda, bunun yerine bütün kanalları dolaşmaya başladığınızı görürsünüz. yarım ya da bir saat sonra, hâlâ izlemeye devam ediyor, hâlâ kanallar arasında dolaşıyorsunuzdur. kumanda üzerinde parmağınızın basmadığı tek düğme, kapama düğmesidir.

    hâlâ iziliyor olmanızın en muhtemel nedeni, izlemeye değecek kadar ilginç bir programın yayınlanması değil, genellikle izlemeye değecek bir şey olmamasıdır. bir kere saplanıp kaldığınızda, programlar ne kadar sıkıcı, anlamsız ve önemsiz olursa, o kadar bağımlı hale gelirsiniz. eğer ilginç olsaydı, düşüncelerinizi kışkırtırdı, zihninizi tekrar düşünmeye zorlardı ve dikkatinizi sabit bir noktada tutmazdı.

    programın içeriği 'eğer belli bir kalitesi varsa- bazen televizyonun uyuşturucu, hipnotize edici etkisini ortadan kaldırabilir. birçok kişiye fazlasıyla yararlı olan bazı programlar vardır ki, izleyenlerin hayatlarını daha iyiye doğru değiştirmiş, kalplerini açmış, onları daha bilinçli insanlar haline getirmiştir. hatta bazı komedi programları 'her ne kadar anlamsız gibi görünseler de- farkında olmadan insan egosunun bir karikatürünü göstererek ruhsal bir amaca hizmet edebilirler. bize hiç bir şeyi fazla ciddiye almamayı, hayata hafif bir şekilde yaklaşmayı ve hepsinden öte, gülmeyi öğretirler. gülmek, iyileştirici olduğu kadar özgürleştiricidir de.

    ama televizyon kanallarının çoğu, tamamen egolarıyla kontrol edilen insanlar tarafından yönetilmektedir ve dolayısıyla televizyonun gizli amacı, sizi hipnotize ederek kontrol altına almak, yani sizi bilinçsiz kılmaktır. yine de televizyonda hâlâ keşfedilmemiş muazzam bir potansiyel vardır.

    her iki üç saniyede bir değişen hızlı görüntülerden oluşan programlar ve reklamlar izlemekten kaçının. çok fazla televizyon ve özellikle de bu tür programları seyretmek, bugün dünya üzerinde milyonlarca çocuğu etkileyen dikkat dağınıklığı, zihinsel bozukluklar gibi birçok sorunun kaynağıdır. kısa bir dikkat süresi, bütün algılarınızın ve ilişkilerinizin sığlaşmasına neden olur. ne yaparsanız yapın, bu durumda hangi işi gerçekleştirmeye çalışırsanız çalışın, kalitesi düşük olur, çünkü kalite için dikkat gereklidir.

    sık sık uzun sürelerle televizyon seyretmek, sizi sadece bilinçsiz kılmaz, aynı zamanda enerjinizi kurutur ve sizi pasif yapar. dolayısıyla, rastgele seyretmek yerine seyredeceğiniz programları dikkatle seçin. bunu yapmaya gayret ettiğinizde, programı izlerken vücudunuzdaki canlılığı hissedin. zaman zaman solunumunuzu kontrol edin. görsel duyunuzu tamamen kontrol altına almaması için belli aralıklarla bakışlarınızı ekrandan kaçırın.

    sesi gereğinden fazla açmazsanız, televizyonun işitsel duyunuzu etkisi altına almasına izin vermemiş olursunuz. reklamlar sırasında televizyonun sesini kısın. televizyon kapadıktan hemen sonra yatağa girmeyin ve daha kötüsü, sakın televizyon seyrederken uykuya dalmayın.
    eckhart tolle