• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.82)
the danish girl - tom hooper
danimarkalı bir ressam olan einar wegener'in geçirdiği cinsiyet değiştirme sürecini ve bu süreçte yine bir ressam olan karısı gerda wegener ile olan ilişkisi konu alınıyor. film, david ebershoff'un 2000'de yayınlanan aynı isimli biyografik romanından uyarlama.


  1. insanın kendisini sevmemesinin, kabullenememesinin dünyanın en zor şeylerinden biri olduğunu görmemizi sağlayan film. ağlamaya hazırlıklı gitmek lazım. genel olarak çok beğendim, birçok açıdan mutluluğu sorgulamamı sağladı. beğenmediğim tek kısım duygu değişimlerinin iç çatışmaların daha çok gerda'nın bakış açısıyla incelenmesiydi. sürece daha çok einar/lili cephesinden bakmayı tercih ederdim.
    patik
  2. kim ne derse desin son yıllarda yapılmış en iyi filmlerden biri. izlemeden önce film hakkında çeşitli platformlarda okuduğum yorumlar o kadar olumsuzdu ki, neredeyse filmin kötü olabileceğine inandıracaktım kendimi ancak eddie redmayne gibi bir yetenek için bile izlerdim o filmi.
    beğenmeyenlerin genel olarak homofobik ve/veya transfobik kişiler olabileceği görüşündeyim, aksi takdirde bu kadar duygu yüklü bir filmin beğenilmemesi bir miktar zevksizlik gerektiriyor. filmde konu o kadar güzel işlenmiş, olay örgüsü izleyici ile o kadar güzel bütünleştirilmiş ki resmen soluksuz izlenen filmlerden birisi bu film. üstüne eddie redmayne ve alicia vikander ikilisinin muhteşem performansları da eklenince bence oscarı kesinlikle almalıydı. spoiler vermemek adına çenemi daha fazla açamıyorum maalesef ancak ben filme bayıldım, bir şekilde ucundan kıyısından dar görüşlü olmayan herkesin de beğenebileceğini düşünüyorum. eddie redmayne'i zaten severdim, bu performansından sonra arka sokaklarda oynasa yine izlerim.
  3. eddie redmayne^:eddie redmayne^'ın sergilediği oyunculuk tek kelimeyle harikaydı. zaman zaman rolün erkek oyuncu tarafından canlandırıldığını unutacak duruma gelmenize sebep olacak kadar iyidi. ayrıca görüntü yönetmenin de çok iyi iş çıkardığını belirtmek gerek.

    bu arada en iyi erkek oyuncu oscar`ına en çok hak ettiği yıllarda uzanamayan leonardo dicaprio^:leonardo dicaprio^'ya oscar verilmesine sebep olan academy üzerinde oluşturulan mahalle baskısının eddie redmayne'ı oscar'dan ettiğini söylemek yanlış olmaz herhalde. kaderin cilvesi dedikleri bu olsa gerek.
  4. ben gerda'nın fedakarlığına daha çok hayran kaldım filmde.

    !---- spoiler ----!

    lili'nin bencil kararlarına ki hakkıdır kendinden esirgenmiş bir hayata kavuşuyor kendisi, gerda'yla ilgilenmemesine rağmen büyük bir aşkla sevdiği adamın yanından ayrılmayan bir kadın pek bulunmaz. filmin sonunda lili'nin "böyle bir aşkı hak edecek ne yaptım?" demesi de gerda'ya duyduğu minneti ifade ediyor zaten.

    !---- spoiler ----!
  5. filmi izlerken bazı anlarda einar'ın ve gerda'nın yaşadığı yüzyıla göre ne kadar çağdaş ve cesur olduklarına inanamıyorsunuz. 1900'lü yıllardan günümüze öncülük eden ve mutlaka izlenmesi gereken bir kendini buluş hikayesi. öncelikle lili elbe ve eşi gerda wegener'ın yaşanmış öyküsünde, izleyene lili'nin iç dünyasından çok gerda'nın aşkının daha iyi aktarıldığını düşünüyorum. zaten olaylar daha çok gerda üzerinden gösteriliyor. kocasını kaybetme pahasına da olsa, ona gerçek ve sınır tanımayan bir sevgiyle bağlı olan, bu güçlü kadının kocasına aslında hep olduğu kişi olmasında ettiği yardımlar izlerken beni gözyaşlarına boğdu. çünkü bence filmde lili için ve hayatı için ağlanacak veya üzülecek hiçbir şey yok. lili hep kendisiydi ve sonunda muhteşem gerda'nın da yardımıyla aynada kendini görmeye başladı. lili mücadelesini verirken umutlu ve hakikati yaşamanın verdiği mutlulukla doluydu. özgürlük mücadelesi veren ve bunu sonuna kadar hak eden insanlardan yalnızca biri. tarihteki ilk cinsiyet değişim ameliyatını geçiren kadın.
    oysa gerda büyük çıkmazlar, bencilliller, fedakarlıklar, doğrular ve yanlışlar arasında kapana kısılmıştı. sevgiyi ve doğruyu seçerek eşini o güzel tablosunun rüzgarında bıraktı. lili'yi özgür bıraktı, gökyüzünde süzülen güzel lili'sini.

    !---- spoiler ----!

    lili'nin rüyasında annesinin kucağında olduğunu ve ona "lili!" diye seslendiğini anlattığı sahne çok güçlü bir finaldi. gerda'nın ona annesi gibi "lili" diye fısıldaması da insanın içini acıtıyor doğrusu. lili'nin doğuşunu sağlamış ve bir nevi annesi olmuştu çünkü.

    !---- spoiler ----!
    jole
  6. bu senenin en iyi filmlerinden. özellikle eddie redmayne'ın performansı göz dolduruyor. the theory of everything'te stephen hawking'i canlandırmış, filmi tek başına taşımıştı adam. o performansın da üzerine koymuş bence. en iyi erkek oyuncu ödülünü bryan cranston ile birlikte hakettiklerini düşünüyorum.

    !---- spoiler ----!

    filmi izlerken bazı konuları hiç anlamadım yalnız. durmadan kafamda dolandı durdu. "neden?" diye sordum hep. şöyle ki; bir insanın kadın olduğuna inanması, cinsel eğilimini de değiştirir mi? çünkü einar'ın kadın olduğuna inanmasından sonra cinsel eğilimi değişiyor. önceden kadınlara (tabii ki eşine) ilgi duymasına rağmen, kadın olduğuna inandıktan sonra erkeklere ilgi duymaya başlıyor.

    filmde einar'ın geçmişindeki bir olaydan, bir erkek arkadaşını öpmesinden ve babasının yakalamasından bahsediliyor. ama o kadar. sonraki hayatını gizli eşcinsel olarak mı yaşamış acaba?

    !---- spoiler ----!
    ulgan
  7. eddie redmayne ve alicia vikander sergiledikleri oyunculuk ile bütün övgüleri hak ediyor. çok ilginç ve gerçek bir hikaye olması filmi daha ilgi çekici yapıyor. gerda gibi güçlü, halden anlayan ve gerçekten seven bir insan lili'nin şansı aksi durumda lili hücreye kapatılıp ölüme terk edilecekti.
    !---- spoiler ----!

    eddie redmayne rolünün hakkını öyle vermiş ki gerda'nın geceliği ile yatarken gerda'nın o geceliği sıyırdığı sahnede ki tahrik oluşu bence çok gerçekçi olmuş.
    eddie redmayne'a oscar vermeyenler utansın.

    !---- spoiler ----!
  8. eddie redmayne i the theory of everything filminde acayip beğenmiştim. hatta stephen hawking e benzerliği beni şoka sokmuştu. o kadar iyi bi oyunculuk sergilemiş ki o filmde hani napsa üstüne çıkar diye düşünürken danish girl ile karşıma çıktı. konusunu hiç okumadan izledim tabi şaşırdım. beğendim mi evet ama hikayenin gerçek olması ve araştırdığım zaman filme tamamen yansıtılmadığını gördüm. alicia vikander in oyunculuğu da baya iyiydi ki zaten oscar ı aldı. konusu açısından herkesin izlemesi gerek ama önyargısız izleyin o zaman etkileniceğinize eminim.
    !---- spoiler ----!

    eleştirceğim tek nokta kendini farketmesi bir elbiseyle mi oldu yani. o durumu çok iyi yansıttıklarını düşünmüyorum. o duygu geçmedi yani basit kaldı bence. tamam öncesi varmış ama işte bir anda tekrar ortaya çıkması inandırıcılığını kaybettirdi gibi.

    !---- spoiler ----!
  9. izlerken her şeyi bir kenara atıp aklıma takılan tek soru 'gerçekten gerda wegener'ın ki gibi sevgi olabilir mi?'

    ayrıca eddie redmaynenasıl oscar alamaz ya bu rolle o oyunculukla nasıl oscar alamaz gerçekten çok anlamsız adam resmen kadınlığı baştan yazmış resmen leo kurbanı olmuş yazık.
  10. kıyafetler, görüntüler, mekanlar, açılar... o kadar güzeldi ki 2 saat hiç sıkılmadım hatta eddie redmayne kadın olsa bu kadar olur...
    (karısını oynayan hatuna bin çeker o kadar beğendim.)
    bir de filmin konusu var ki yadsınmamalı diyorum...

    8,5/10 verdim gitti...

    not: alicia vinkander'ın oyunculuğu tabii ki muhteşemdi; o aşkı verişi, o duyguyu yansıtışı muhteşemdi, ben sadece güzelliği için bin çeker dedim, yanlış anlaşılmasın...
    ve filmin sanat ve görüntü yönetmenlerine ayrı hayran olduğumu da belirtmek isterim...