• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.29)
the help - tate taylor
'new york times en çok satanlar’ listesinde bir numara olan ve hakkında çok konuşulan kitaptan uyarlanan 'the help' 3 cesur kadının şehirdeki katı kuralları ve yerleşik davranışları aralarında gelişen alışılmadık bir arkadaşlıkla nasıl bozduklarının hikayesi anlatılıyor...1960’lı yılların mississippi’sinde üç farklı ve sıra dışı kişilikleri canlandıran bu cesur kadınlar, kendilerini tehlikeye atan ve toplumsal kurallara karşı gelen gizli bir yazı projesi sayesinde alışılmadık bir dostluk kurarlar. beklenmedik bu ittifaktan, önemli bir kardeşlik doğar. hepsi, onları tanımlayan sınırları aşma cesaretini kendilerinde bulur ve bu sınırların bazen aşılmak için konulduğunu fark eder. bu, şehirdeki herkesi değişen zamanlarla karşı karşıya getirmek demek olsa bile...dokunaklı, esprili ve umut dolu bir film olan 'the help', değişim yaratabilmekle ilgili evrensel bir hikaye...


  1. kathryn stockett romanından uyarlama, türkçe'ye duyguların rengi olarak çevrilmiş, 1 oscar sahibi 2011 yapımı film.
    xama
  2. okullarda ders niteliğinde izletilmesi gereken didaktik ve eleştirel türden müthiş bir abd yapımı film. insanlığın en kusurlu kalmış noktasına; ırkçılığa ve ayrımcılığa hiçbir absürt abartı ya da şiddet olmadan olduğu gibi değinilmiş. her sahnesinde de boğazım düğüm düğüm izlemişimdir.

    !---- spoiler ----!

    filmde de görüldüğü gibi çocukların asla bilmediği ırkçılık; siyahi dadılarına olan sevgi bağları çocuklar büyüdükten itibaren yerini o sevgi bağını göz ardı edip yeniden annelerinin sahip olduğu ayrımcılığa bırakacaktır. yani insan aslında bütün bu karanlık öğretileri sonradan ve çevre baskısıyla öğreniyor. bu çevre baskısını özellikle skeeter'ın annesinin hizmetçiyi işten kovmak istemese dahi başkan kurulu masasındakilerin ona baskı yapması sonucu zorunda kaldığını görüyoruz.

    toplumsal normlar, her ne olursa olsun iyiyi kötüden ayırt etmeyi, öğretileni sorgulamayı ve eleştirmeyi unutturmamalı. her insan hayalleriyle, kendi seçtiği yoluyla benlik kazanır. ki ne zaman benliğinden vazgeçmek zorunda bırakılırsa işte o zaman tutsak olmuştur. filmin sonunda yazarlık hayaline kavuşan, özgürlüğüne bir nebze ulaşan aibileen'in yolunda tertemiz bir sayfa açılıyor, gözyaşları ve buruk gülümsemesiyle iç içe. uzun zamandır bir filmden, dahi senaryodan bu kadar etkilenmemiştim. ve bu kadar insanlık adına utanmamıştım.

    filmde geçen birçok vurucu replik var ve aslında benim için filmin ana fikrini oluşturan replik şudur;

    "tanrı kasırgayı gönderirken deri rengini ayırt etmez"

    !---- spoiler ----!
  3. !---- spoiler ----!

    "düşmanını sevebilirsen, zafer senindir zaten."

    "tanrı düşmanlarımızı sevmemizi söylüyor. bu çok zor. ama işe gerçekleri söyleyerek başlayabiliriz."

    "ben olmanın nasıl bir şey olduğunu kimse sormamıştı bana. bu konuda gerçekleri anlattığım an, özgür kaldığımı hissettim."

    !---- spoiler ----!
  4. türkiye'den bakınca siyahlara tüm şiddeti yaşatmış ırkçı hareketleri ne anlamak mümkün ne de tam olarak yorumlamak. dolayısıyla bu filmdeki gibi çok da suya sabuna dokunmayan bir tonu, şiddeti göstermemeyi, hikayenin odağını ise kadınların altın günü muhabbetleri ve kısır çekişmelerine hapsetmeyi seçen anlatımlar bizim gibi izleyici koltuğundakine batmaz. ama aslında en hafif tabirle "yetersiz" bir anlatı.
    mesut