• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (7.40)
the killing of a sacred deer - yorgos lanthimos
kutsal geyiğin ölümü, yönetmenliğini yorgos lanthimos'un gerçekleştirdiği, 2017 çıkışlı gerilim filmidir. filmin ilk gösterimi, 22 mayıs 2017'de 2017 cannes film festivali'nde gerçekleştirildi ve burada en iyi senaryo ödülü'nü kazandı.


  1. film ekiminde gösterilen, kasım ayında da vizyona girecek olan caanım lanthimos filmi. bir şaheser geldiği yönünde yorumlar var, film ekiminde izleyemediğim için her türlü spoiler'dan, hatta trailer'dan dahi kaçıyorum. o yüzden filmi izleyene dek şu bilinen, filme de adını veren iphigenia'nın hikayesi ile devam edeyim:

    iphigenia; eski yunan mitolojisinde kral agamemnon ve kraliçe klytaimestra’nın kızı. truva seferine çıkan agamemnon, aulis yakınlarına geldiğinde rüzgar kesilir. komutanlarından biri agamemnon’a, bu cezanın kutsal geyiği öldürdüğü için başlarına geldiği, karşılığında kızı iphigenia’yı tanrı artemis’e kurban etmesi gerektiği yönünde telkinde bulunur. agamemnon için truva’yı almak bir şeref meselesidir; ancak kızını da tanrı’ya kurban etmek bir baba için kolay bir iş değildir. sonunda, agamemnon karısına iphgenia’ya iyi bir kısmet bulduğunu, onu evlendireceğini söyleyerek kızını alır, tapınağa götürür ve öldürtür.

    iphigenia kurban edildikten sonra hava değişir. agamemnon, muzaffer bir komutan olarak yurduna döndüğünde ise karısı öç almak için onu beklemektedir. agamemnon karısıyla saraya girer ve bir daha çıkamaz. klytaimestra kızının öcünü almış, kocasını öldürmüştür.

    başka bir anlatışa göre ise agamemnon kızını artemis’e kurban edeceği sırada tanrı kıza acımış, onun yerine bir geyik göndererek onu kurtarmıştır. artemis, iphigenia’yı taulis’teki artemis tapınağına götürüp rahibe yapar. bu tapınağa yabancıların girmesi yasaktır, içeri giren sağ çıkmaz. bir süre sonra iphigenia’nın abisi orestes, kardeşini aramaya taulis’e gelir, iphigenia onu tanır, tapınağa girdiğini gizler. daha sonra iki kardeş, tanrıların da yardımıyla taulis’ten kaçar ve yurtlarına dönerler...falan filan...
    mesut
  2. caanım lanthimos hollywood'a kurban gidecek.

    filmi hiç düşünce ile (evet, hiç), sebep sonuç ilişkisi kurmadan, akışa kaptırarak izlerseniz belki bir oluru var. hatta gerilmek, az buçuk keyif almak da mümkün. ama daha fazlası değildi, benim için. lanthimos için sebep sonuç önemli değildir, nedenlerde boğulmaz, mantık aranmaz demeyin, kalbinizi kırarım :p lobster'da ne çok şey bulmuştuk o nedenlerden bağımsız, o mantıksızlık içinde, değil mi?

    filmin ilk bölümü, ruhsuz, kameraya oynarcasına donuk diyaloglarla sunulan burjuva steril aileye yönelik eleştirinin güzelliği ve lanthimos filmi olmasından hareketle yükselen beklentiyle birlikte ikinci yarıda çok daha fazlasını bulacağınız umudunu veriyor...oysa durum bunun tersi. film bence oldukça zayıf bir senaryoya sahip, burjuva eleştirisini kadim bir yunan hikayesine yedirmeye çalışan, eli ayağı çok dolaşmış, eleştirisi kayıp bir filme evriliyor. batılı toplumlara bu eski mitolojik hikayeler belki bizlere geldiğinden çok daha fazla çekici geliyordur, bilemiyorum. ancak durum buysa bile burjuva toplum eleştirisini de, bu hikayeleri de çok daha naif, çok daha estetik göndermelerle izlediğimiz filmler görmüştük (bkz: michael haneke) . lanthimos'un bu filmi o ustaların at koşturduğu kulvarda değil.
    mesut
  3. temel taşları yunan mitolojisinden, çarpıcı, hırpalayıcı bir yorgos lanthimos filmi. oyunculuklar, açılar, müzikler hepsi de ortalamanın çok üzerinde.

    !---- spoiler ----!

    jestsiz ve mimiksiz, aşırı duygulardan uzak, tertemiz, camdan bir fanus içinde yaşıyormuş hissi veren bir aile filmin odağında duruyor. yönetmen, kusursuz bir aile izlenimi veren bu insanların gerçekleşip gerçekleşmediğinden emin olmadığımız bir hatanın neticesinde ölümü enselerinde hissetmeye başlamalarını ve çok yakında duran, olasılığı yüksek ölümün söz konusu olmasıyla bu mükemmel aile illüzyonunun yok oluşunu, birbirini çok seven bu şahane ailenin birbirlerine karşı verdikleri hayatta kalma savaşını yüksek dozda gerilimle sergiliyor.

    Fantastik öğelerden yoksun olarak başlayıp bir noktadan sonra gerçek ötesi bir hal alan filmin yapısından ilk başta hoşlanmayıp, yadırgasam da zaman geçtikçe bu tercihin muazzam olduğunu düşünmeye başladım. Film, bu haliyle insanın düşünce akışını bulandırıyor, sıra dışı duyguları hissetmenize vesile oluyor. "Hayatın doğal akışına aykırı" yapısı aslında filmin güçlü yanlarından.

    Yönetmen diğer filmleriyle benzer şekilde aykırı bir işin peşinde. Adalet, vicdan, eşitlik gibi değerinin ya da doğruluğunun tartışmaya çok da açık olmayan kapsayıcı kavramları yıprartıyor hatta dağıtıveriyor. Sona doğru giderken insanoğlu en birincil, en ilkel güdüsüyle, hayatta kalma arzusuyla kalıveriyor.

    yönetmenin aile üzerinden toplumu, birey üzerinden aileyi eleştirmelerine diğer filmlerinden aşinayız. bu filmde de batılı orta üst sınıf bir aile üzerinden günden güne modernleşen toplumların bir eleştirisini görmek mümkün. her gün ölümle burun buruna bir kalp cerrahının ve ailesinin ölümün kendilerine dokunamazmışçasına yaşayışları; gelişmiş makinaları, üst düzey tıbbi olanakları ile tüm bilinmezleri bilinir kılabileceklerine olan inançları ile her şeyin kontrol altında olduğu fikrine sahip bu modern ailenin günün birinde saçma sapan, açıklanamaz bir ihanet oyunu, bir kehanetle parçalanıyor oluşu; bu bilinmezliği tanrısallaştırarak ya tanrısallaştırmadan aydınlatmak gibi bir yola girmeye tenezzül bile etmeyen yönetmenin duruşu da bilhassa hayranlık uyandırıcı.

    !---- spoiler ----!

    tüm yorgos lanthimos filmleri gibi izlemeye ve bir süre üzerine düşünmeye değer bir film. şiddetle tavsiye ediyorum. trailer