• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
Yazar önder kulak
theodor adorno kültür endüstrisi kıskacında kültür - önder kulak
elinizdeki çalışma, theodor adorno’nun eleştirel yaklaşımı ışığında bir yandan kültür endüstrisini açımlamaya ve sorgulamaya çalışırken, diğer yandan okuru beğenilerimizi tartışmaya çağırıyor. kültür endüstrisinin kıskacında yaratılan kültürün, bireyin özgün beğenilerini yansıtamayacağını savunarak, bir başka seçeneğin mümkün olduğu sonucuna da varıyor.

elbette günümüzde kültür endüstrisinin internet ve dijital oyunlar aracılığıyla kazandığı etki ve yaygınlaşma, dahası endüstriyel kültürün tüketicilerinin aynı zamanda üreticileri haline gelmeleri adorno tarafından tahayyül bile edilemezdi. elbette, bunlar televizyonun ulaştığı nokta gibi adorno’nun düşüncelerini doğrulamakta ama aynı zamanda çizdikleri sınırları zorlamaktadırlar. bundan dolayı, adorno’nun felsefesinin bahsedilen değişimler ve yeni formlar bakımından tekrar değerlendirilmesi son derece kritiktir.

önder kulak’ın çalışması, kültür endüstrisi fenomenine dair adorno’nun eleştirileri üzerine bir rehber kitap olma niteliği taşıyor.


  1. önder kulak, adorno felsefesinin zirvesine (bkz: negatif diyalektik) yavaş yavaş çıkarken, weber'dan marx'a, cicero'dan baudrillard'ya kadar bir çok değerlendirme, ideoloji ve eleştiriyi, kültür endüstrisini anlatmak/anlamak için kullanıyor.

    kültür endüstrisi nedir? kültür nedir? nasıl oluşur? neleri kapsar? neleri kapsamaz? nasıl işler? kültür, nerede bir meta haline dönüşür ve sosyolojik açıdan bu dönüşümün sebep sonuç ilişkileri nasıl nihayetlenir? yapıt bundan nasıl etkilenir? ... gibi sorular sorulur ve cevaplanmaya çalışılır.

    "popüler kültür" ve auschwitz incelemeleri ile toplum/birey kavramları irdelenir.

    dönem dönem mutlaka okunması ve yalnızca adorno ile sınırlanması gerekmeyen bir rehber niteliği taşırken, mutlaka okunması gereken bir kaç eseri de buraya ekliyorum;

    hapishanelerin doğuşu - michael foucault
    ücretli emek ve sermaye - karl marx
    artı değer teorileri - karl marx
    tüketim toplumu - jean baudrillard
    görme biçimleri - john berger (belgeseli mutlaka izlenmeli)
    g. - john berger
    yedinci adam - john berger
    picasso'nun başarısı ve başarısızlığı - john berger
    minima moralia - adorno
    negatif diyalektik - adorno

    antik yunan filozofları
    batı felsefesi tarihi - bertrand russell
  2. "modern toplumun insanlara refah ve mutluluk getirdiğini söylemek zordur. örneğin üretim metaları alanındaki büyük gelişim, makinelerin bireyleri tahakküm altına almalarıyla sonuçlanırken. tüketim metalarındaki üretim fazlası ve çeşitlilik bireyleri tüketime bağımlı kılmıştır. bu koşullar altında bireyin olanaklarını özgürce gerçekleştirebildiğinden bahsetmek olanaklı değildir. daima bireyden hareket eden aydınlanma düşünürleri belli ki bir yerlerde yanılmışlardır. örneğin üretim koşulları belki de bacon’ın yeni atlantis’inde hayal ettiğinden (2006, 3. 25-33) bile fazla gelişmiştir, ancak sonuçlara bakınca modern toplum bir ütopyadan çok bir distopyayı andırmaktadır şimdi." (sf 85)

    elbette bazı arkadaşlar tüketmeden yaşayamamanın (meta fetişizminin) neden tüketilen metalar ile ilgili olduğunu sorgulayacaklardır. bu soruya kitap, adorno'nun totalite ve şeyleşme kavramı üzerinden cevap verir;

    spoiler------
    adorno toplumu, insanlar arası bir ilişkiler ağı, yani tek tek bireylerin belirli bir ilişkisellik oluşturarak kurdukları bir toplam ya da yapı olarak niteler (2010b, s. 29, 44, 48, 55). bu nitelemede toplum ve birey “birbirine dönüşümlü kavramlar” (adorno & horkheimer, 2010b, s. 63) olarak ele alınır. başka bir deyişle toplum, ne tek tek bireylerden ayrı bir gerçekliktir, ne de bireylerin tesadüf eseri bir araya gelmelerinin bir sonucudur. toplum tam anlamıyla bir ilişkiler ağıdır. bu ilişkiler ağı, “bireyleri pozitif biçimde kendi içine” alabileceği gibi, negatif biçimde “onları ezerek şekilsiz ve istenen kalıba sokulabilecek bir kitleye” de çevirebilir (adorno, 2007a, s. 146). bu her iki durum da toplumda birer olanak halinde bulunur. bir anlamda “varlığını topluma borçlu olan birey”, karşılaştığı olumlu-olumsuz toplumsal ilişkilere bağlı olarak, kendi olanaklarını gerçekleştirebilir ya da bu olanakları aşınabilir ve birey adım adım kendi otonomisini yitirebilir (adorno, 2004, s. 261; 2007a, s. 161). bu sonuncusu, söz konusu ilişkilerin belirli bir totalite oluşturduğu anlamına gelir. totalite, örneğin kapitalist toplum gibi bir sınıflı toplumda ortaya çıkar.

    toplum tek tek bireylerin -belirli bir ilişkisellik çerçevesindebir araya gelerek oluşturdukları bir bütünlüktür. totalite ise sözü edilen bütünlüğün özgül bir formudur. burada toplumsal ilişkilerin bireylere dair farklılıkları mümkün olduğunca dışlayarak, belirli bir benzerlik formu dayattığı bir durum söz konusudur. adorno bu durumu belirli bir tümelin tekili boyunduruk altına alması olarak niteler (2008a, s. 8). bu bir “ortadan kaldırarak aşma değil, tersine bir tasfiyedir; belirli değil, biçimsel olumsuzlamadır. (...)

    ------spoiler

    totalite, kendi tasviye sistemiyle, büyük kapatılma ve auschwitz dogmalarını kurmak, habermas in bahsettigi kamusal alanda, varlığını onamak, bu ilişkiler ağını kontrol etmek için pratik ve nesnesel ilişkiselliğini düzenlemek zorundadır. bu ilişkiselliğini söz gelimi kapitalist bir alışveriş üzerinden kursun diyelim. nesne, öznenin bilgisinden ağır bastığı an şeyleşme başlar. totalite toplumunda bu kaçınılmazdır. zira kendi özgül formu, bireylerin ve birey olmak için kendi "şeylerini" talep edenlerin varlığına kapalıdır. tek ilişkiselliği de bu ve meta fetişizmi üzerinden hareket kabiliyetine sahip olabileceklerin yaşayabileceği (onu onadığı müddetçe, hatta bazen onu onamasina rağmen yine de kaybederek) bir toplumdur.