• izledim
    • izliyorum
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
this is us
jack ve rebecca ile onların çocuklarının yer yer komik ama çoğunlukla dramatik hikayelerini izleyeceksiniz.


  1. 2016/2017 sezonunda yayımlanmakla pek çok kişinin ilgisini çekmiş, üstelik en iyi yeni drama dizisi seçilmiş aile draması. benim açımdan da ağlamaktan boğazımda yumrunun eksik olmadığı, göz pınarlarımın dolup dolup boşaldığı, aman allahım bu nasıl dizi beh dedirten dizi olmuştur.

    bir çiftimiz var jack ve rebecca. bu çiftin ve çocuklarının hikayesi anlatılıyor bize. ama nasıl samimi, nasıl gerçekmiş gibi, sanki senin benim hepimizin hikayesiymiş gibi. öyle güzel diyaloglar öyle ince tespitler var ki işte hayatın aynası diyorsun. zaten her insanın anne-babası, kardeşi, dostları ya da patronu ile sorunları olmuştur. bu sorunları gerçekten samimiyetle yansıttığı için beni çekmiş sezon finaline kadar da bırakmamış dizidir. evet dram olması nedeniyle bolca ajitasyon vardı diyebiliriz, ama dram bu be. zaten elalemin çektiği derdi kederi anlatıyor ağlatmadan içimizi sızlatmadan nasıl olacaktı ya. neyse sonrasını spoilerla anlatmam lazım dayanamıcam. izlemediyseniz spoilerı hiç okumayın.

    !---- spoiler ----!

    dizideki favori karakterlerim jack ve kate.ama bir randall var ki sormayın.

    jack'ten başlayayım. jack gibi bir erkek, böyle bir koca var mı dünyada? varsa nerede? böyle bir mükemmel erkek profili imkanı yok uyduruk türk dizilerinde bile çizilemezdi. bırak çoluğu çocuğu evlenmeyi eşcinsel kadını evlenmeye üstüne 5 çocuk yapmaya da ikna eder bu adam.öyle bir şey.

    kate. 36 yaşında obez. tüm hayatı obezliğinin getirdiği sosyopsikolojik sorunlar yetmezmiş gibi hep ikiz kardeşinin kişisel asistanı olmakla geçmiş. kate yaralı kilo vermek daha mutlu olmak istiyor ama başarısız önce psikolojik sorunlarının üstesinden gelmesi gerek. sonunda 36 yaşında aşkı buluyor kate. büyüyünce kate gibi olmak istiyorum ama ben.

    rebecca, dizide neredeyse muhteşem sevgili, ev hanımı, anne olarak tanıtılıyor ama ben o kadar da bayılmadım. belki de içten içe kıskanmışımdır bilemiyorum şimdi. kadını beğenmeyen taş olur taş.

    arkadaş bu randall beyaz bir aile tarafından evlat edinilen bir siyahi. sanırsınız öyle böyle dert çekmemiş. yoo gayet de göz bebeği gibi büyümüş ama büyürken yaşadıkları öyle anlatılıyor ki sen kahroluyosun. 36 yaşında öz babasını bulabiliyor. o bulduktan sonra yaşadıkları yok mu. yaktı içimizi parçaladı be. başkasının derdi beni bu kadar germemişti yemin ediyorum. ağlamaktan helak oldum ulan.

    !---- spoiler ----!

    ayrıca unutmadan belirteyim dizinin müzikleri tek kelimeyle muhteşem. hepsi çok güzel seçilmiş parçalar. her bölümde çalan parçayı tek tek tek bulup arşivime indireceğim. yapacağım bunu.
  2. hayatın içinden tatlı mı tatlı, hüzünlü mü hüzünlü dizi.
    ikinci sezon final yaptığından beri çarşamba günlerimde bir şeyler eksik.
    jack pearson bir ütopyadır.
    üstte de denildiği gibi müzikleri hakikaten arşiv yapılası.
  3. "amma cinayet çözdük, gerildik biraz da dingin bir şeyler izleyelim." diyerek başladığımız uzun soluklu aile draması. henüz ilk sezonu bitirmişken söyleyebilirim ki dizi türünün güzel bir örneği, "ya bizim ülkede neden böyle şeyler çekemiyorlar?" dedirtecek kadar başarılı.

    genellikle diyaloglar üzerinden ilerleyip giden dizi iki farklı zamanda akıyor. bu da diziyi sıkıcı olmaktan alıkoyan unsurlardan biri, yani eş zamanlı olarak 2 -bazen 3- farklı hikayeyi seyrediyorsunuz. yer yer dramın suyu çıkacak gibi olsa da anlatımı abartısız ve samimi, hepimizin hayatından hoş detaylarla süslenmiş sanki.

    şu ana kadar çekilmiş 3 sezon var ve dizi devam etmekte. sezonlar da, bölümler de uzun uzun. dizi stokunu bitirmiş aile draması severler kaçırmasın derim. trailer
  4. çekirdek yiyerek seyretmelik dizilerden. fena değil ama heyecanı yok.
    abi
  5. sıcacık bir dizi. sevginin gücüne inandırıyor. güvenmeyi mümkün kılıyor. nolur nolur böyle bir aile kurabileyim diyorsunuz izleyince.