1. sadece gösteri değil izlediğiniz!
    bir insanın; içinden onlarca başka karakteri çıkartıp, bunu o büyülü anın içinde, sizin gerçekliğiniz haline getirişini izliyorsunuz sahnede.

    müthiş bir tutku..
    seyirci olup o muhteşemlikleri izlemesi ayrı...
    sahnede olup başka karakterleri doğurma çabası ayrı güzellik.

    ortaokuldan üniversiteye kadarki dönemde en büyük tutkumdu tiyatro.
    ortaokulda istediğim verimliliği yakalayamayınca, lisede daha bir hevesle sarılmıştım.

    elimde tekstler^:tiyatro oyununun metinleri^ ders aralarında yıl sonu gösterisine hazırlanırdım lise birde. baba müsadesi olmadığı için sessiz sedasız hazırlanmış, yıl sonunda öğretmenlerimle birlikte yarım saat dil dökmüştük izin versin diye.
    ilk sahneye çıktığım gün için hatırladım iki şey var mesela.
    onların dışındaki her şey silinip gitti hafızamdan...

    birisi ilk 5 dk boyunca kalbimin yerinden çıkacağını sanmam. -ki sonra geçiyor...^:ama her sahneye çıkışta yine aynı heyecan :)^
    ikincisi bütün oyun boyunca gözlerimin babamı aradığı.
    gelmedi!
    daha kötüsü anneme de müsade etmediğiydi!
    yarım mutluluk..
    ve hatta mutluluk bile olamamıştı yaşadığım...

    bu da böyle bir anımdı işte tiyatro tutkusu ardına düşüp yaşanılan...

    sonra??
    sonrası baskılara yenik düşen ilk gençlik yıllarımın hikayesi..
    sonrasını bir gün, başka bir başlıkta anlatırım belki..
  2. ferhan şensoy, elektriğin bulunmasından önceki tiyatroyu anlatıyor:

    "...elektriğin bulunmasından önce tiyatro mum ışığında oynanıyormuş. o zamanın tiyatro yazarlarının, bir perdeyi bir mumun ömrüne göre yazmaları gerekiyormuş, mum bitmeden o perdenin bitmesi gerekiyor, perde arasında yeni mumlar takılıyormuş. ve sanırım biraz temposuz başlayan oyunlarda, gözü mumda oyuncular, mum bitmeden o perdeyi tamamlayabilmek için, perdenin sonuna doğru gereksiz bir tempo yapıyorlardı. eski dört perdelik oyunlar da tamamen bu mum sorunsalının ürünüdür, yoksa üç tane perde arasına ne gerek var!

    yazar, büfeci değil ki! daha sonra değişimin manifestosu olarak elektrik bulunmuş, yazarlar kafalarına göre yazmaya başlamışlar oyunlarını. üç saat süren oyunlar, arasız oyunlar, yedi saat süren eziyet tiyatrosu örnekleri görüldü, elektriğin bulunuşundan yararlanan ışık efektli oyunlar ve özellikle ışık oyunları moda oldu, ancak muma endeksli racine ve yukarlarda devamlı adı geçen moliere, tiyatro yazarı olarak pek aşılmış değildir..."

    (bkz: eşeğin fikri - ferhan şensoy) ^:değişimin dalgalı denizinde^
  3. ibb şehir tiyatroları bugün biletlerini satışa sunarak seyircisi ile ilk buluşmasını gerçekleştirdi. bilet almak istediğim de büyük bir hızla biletlerin tükendiğini gördüm. ne yazık ki bana uygun gün ve saatte oyun bulamadım ya da daha önceden izlediğim oyunlar vardı ama şekerpare ve fehim paşa konağı'nı herkesin izlemesini isterdim... gerek performanslar gerekse müzikler sizi bir yerden alıp başka bir yere götüren cinsten..

    özel tiyatroların da katkısı ile neyse ki beklemekten kurtuluyoruz fakat daha pahalı olmalarına rağmen, oraya da rağbet hiç de az değil..bir ay sonrasına bilet bulmak çok zor bazı oyunlarda..
  4. şu sıralar can çekişiyorlar resmen. salgın sonrası ilk kapatlılan yerlerin başında oldular. fakat ne bir destek gördüler ne bir yardım-teşvik. en son çıkan bir talimat ile de iplerini çekmişlerdi ki tam bakanlık geri adım atmış açık hava sahneleri için. hayatın eskisi gibi olmadığını anlatan kurumlar biri benim için. fakat hiçbir oyuncu ve emektar bunları hak etmiyor. neden onlara yardımın esirgendiğini anlamıyorum doğrusu. #tiyatromuzyaşasın