1. bende yürürken kitap okuma alışkanlığına dönüşen eylemdir. sürükleyici bir kitap bulduğum zaman elimde taşımamın nedeni bu. sorun şu ki, sık sık yolumu kontrol etmemin hızlı okuma becerisini geliştirirken dikkat dağınıklığına da yol açtığını düşünmeye başladım.

    sanırım lisede merak saldığım dünya klasikleriyle ortaya çıktı bu durum. kısaltılmış romanlardan itinayla kaçıyordum. bana detaylar gerekliydi. karakterlerin duygularını tam olarak hissetmek, betimlemelerin yardımıyla yeni bir dünya yaratmak beni benden alıyordu o dönem. kitabın ilerleyen bölümlerinde nelerle karşılaşılacağını tahmin etme heyecanı sokağa taşmıştı (jules verne romanlarının önemli bir yeri vardı bu süreçte). sonuç olarak yaptığım okumaların beni kültürel anlamda birkaç yaş büyüttüğünü düşünmüşümdür hep.

    işin enteresan tarafı, üniversiteye başladığımda ironik bir şekilde kitaplardan uzaklaşıp kendimi yabancı dizilere kaptırdım, uzun süren bir aranın ardından tekrar normalleşiyorum sanırım.

    geçenlerde okuldan dönüyordum. eminönü'nde tramvaydan indikten sonra kitabımı okuyarak vapur iskelesine kadar geldim. ciddi bir kalabalık vardı. vapur beklerken arkamdan birinin "bak hala okuyor" dediğini işittim. aniden bir panik havası yükseldi bende, biri yine benimle dalga geçiyordu sanırım.

    derken anladım ki tramvaydan birlikte indiğimiz baba, oğluna beni örnek gösteriyormuş. o anda paniğin yerini tarif edilemez bir mutluluk aldı.

    kapılar açıldıktan sonra bir şey söylemeden vapura geçtim, ama gelecek sefer jules verne'i önereceğim.
  2. sanırım kitap okumayı en sevdiğim yerlerden biri. bir de ayrıca metronun o sürekli mırıltısıyla iyice odaklanabiliyorum.

    toplu taşıma araçlarında kitap okumayı seven biri olarak, şu ana kadar en çok kitap okunan araç olarak kartal-kadıköy metrosunu görüyorum.
    ne yalan söyleyeyim çok çok hoşuma gidiyor etraftaki insanların da benimle birlikte kitap okuması. yürüyen merdivende okumaya başlayanınsa hastasıyım!

    geçenlerde 2 yürüyen merdiven arası da kitabıma devam ederken -hani kozyatağı metroda bir kavisli yer var ya- işte orayı dönecekken bir kadınla çarpıştım ay pardon benim hatam falan derken onun da kitap okuyarak yürüdüğünü farkettim. çok hoşuma gitti. ikimiz de gülmeye başladık.

    dün de bir ara başımı kaldırınca farkedip saydım yan yana 4 kişi kitap okuyorduk. elektronik okuyucudan okuyan vardı, eski bir cilt okuyan vardı, bir de bonusumuz yanda kpss testi çözen biri vardı.
    (neyse bu da böyle bir anımdır)

    demem o ki; belki de en güzel, en bitmesin yolculuklar kadıköy metrosu, öyle güzel bir okuma deneyimi...
  3. istanbul içinde, çift katlı otobüslerde de çok güzel olan hadise. metroda, sabah afyon patlamamışken okunan kitabın tadı bambaşka oluyor. şahsen çerez ya da biyografik eserleri (uçurumu kes) metroda okumak inanılmaz rahatlatıcı oluyor.