1. son yıllarda öğrenci sayısında biraz düşme gözlense de, yurtdışında, özellikle amerika'da, türkçe'ye olan ilgi hala devam etmektedir. ayrıca, türkçe'nin eklemeli bir dil olması ve yabancı/ikinci dil olarak öğrenilmesi/öğretilmesi ile ilgili çok araştırmanın olmaması da türkçe'yi akademik camiada cazip yapmaktadır. özellikle, yapılan yabancı/ikinci dil araştırmalarının çoğunu ingilizce, ispanyolca ve almancanın oluşturduğu bir ortamda türkçe farklı yapısıyla biraz öne çıkmaktadır aslında. yabancı dil eğitimi alanında söz sahibi olan tez danışmanlarımdan biri bu dönem verdiği dersin final projesi için dersi alan öğrencilerle birlikte duolingo üzerinden türkçe öğrenmeye başladı. hoca ile birkaç kelime de olsa türkçe konuşmak beni gayet mutlu ediyor. umarım ileride türkçe öğrenen yabancı sayısı artar.
  2. türkçe ile ilgili ilginç bir anım var. daha doğrusu başkasından duyduğum. lise hazırlık ingilizce öğreniyoruz. tabi bizde genç ve heyecanlı ekip olarak sürekli ingilizce konuşmaya çalışıyoruz. ingilizce öğretmenlerinin peşini bırakmıyoruz neyse sene bitti. bizde artık öğrendik lan falan öttürüyoruz okulda. konuşma çabaları sürekli vs. bir gün rehberlik öğretmeni sınıfta ingilizce konuşuyoruz ama anladık ki yok konuşamıyoruz. o zaman bize bir hikaye anlattı.

    bir ingiliz vatandaşı türkiye'ye geliyor 3 sene kalıyor hem çalışıyor hem dil öğreniyor. asıl amacı dili öğrenmek. artık ben bu dili öğrendim diyor ve uçağa binmek için havalimanına geliyor. kontrolden geçerken cüzdanını unutuyor. arkasından ıslık çalıyor güvenlik ve eliyle gel yapıyor. ingiliz anlamıyor. elinde cüzdanla arkasından gidiyor güvenlik. ingiliz diyor ki ben bu dili öğrenememişim geri dönüyor.

    dil öğrenmekle bitmiyor. kültürünüde öğrenmek gerekiyor. bir dile tam manasıyla hak ettiği değeri verebilmek için.
  3. suriye ve ırak'ta savaştan kaçıp türkiye'ye yerleşenlerin sayısının patlama yapmasıyla aslında son yıllarda arttı diye düşündüm.
    ancak yabancı dil olarak öğrenmek olarak görülür mü bilmiyorum, sonuçta yaşamaya çalıştığı yerde bir nevi hayatta kalmak için öğrenmesi gerekiyor.

    halk eğitim merkezleri ve bazı okullar -kayıtlı- mülteciler için türkçe kursları açtı. 6 aylık eğitimden sonra gayet güzel türkçe konuşup yazan ıraklılar tanıyorum.

    ama dediğim gibi "yabancı dil olarak öğrenmek" mi bu bilmiyorum.
  4. teorikte yabancı dil ile ikinci dil arasında biraz fark var aslında. yabancı dilde, öğrenilen dili okul dışında kullanma şansın pek yok. mesela türkiye'de korece öğrenmeye çalışmak koreceyi yabancı dil olarak öğrenmektir aslında. ikinci dilde ise öğrenmeye çalıştığın dili okulda, sokakta, markette...kullanıyorsun ister istemez. kore'de korece öğrenmek buna örnektir. ama tabii teknoloji sayesinde bu kavramların pek farkı kalmadı. türkiye'deki suriyelilerin türkçe öğrenmesi de ikinci dile örnektir. benim yukarıda bahsettiğim daha çok türkçe'nin yurtdışında yabancı dil olarak öğrenilmesi ve öğretilmesi ile ilgili, maalesef öğrenen sayısı çok fazla değil
  5. zordur.

    ama zorluğunun sebebi türkçe'den değil, bizim dil öğrenmeyi de öğretmeyi de beceremeyişimiz.

    açın bakın türkçe dil kitaplarına baştan aşağı gramer kuralı. arkadaş hangimiz dili kurallarıyla öğrendik? hiçbirimiz.

    dil taklit yoluyla ezber yapılarak öğrenilir. bunu ailemizden bu şekilde öğrendik değil mi? hiç okuma yazma bilmezken de biz türkçe konuşup anlaşabiliyorduk. okulda sadece sesleri yazıya dökmeyi öğrendik. yoksa biz özneyi de nesneyi de yüklemi de biliyorduk. sadece o isimlerle bilmiyorduk hepsi bu. aynı sistemle yabancılara dil öğretmeye kalkınca onlar da öğrenemiyor tabii, bırak adam "kapı aç" desin, illa -i halini anlamak kullanmak zorunda değil. zamanla duya duya, konuşa konuşa ona alışır zaten.

    okuldaki dil eğitiminin kalitesini da-de bağlaçlarının yazımından görebilirsiniz. biz türkçe'yi aileden değil de okuldan öğrenmek zorunda kalsaydık inanın bugün yazmayı geçtim konuşamazdık bile.

    aynı şey yabancı dil öğrenimimizde de geçerli. dayıyıorlar grameri past perfectl'er, passive continous'lar. lan bırak adam 3-5 basit cümle kursun. ama yok, sürekli kural sürekli gramer.

    he bu her zaman böyle olmamış. osmanlı dönemine bakın, tanzimat'a kadar revaçta olan arapça farsça gibi dillerde şiirler, bilimsel kitaplar yazmış birçok türk. arapça diyorum lan, grameri insanı öldüren arapça'da adamlar astronomi, tıp kitapları yazmışlar. diğer türkler de bu kitapları arapça'dan okumuş.

    osmanlı'nın son döneminde galatasaray, istanbul lisesi gibi okul öğrencileri fransızca'dan çatır çatır tercümeler yapmışlar. cumhuriyet'in ilk yıllarında da dil öğrenmek problem olmamış. sonra eğitim sistemini nasıl haşat ettilerse artık akademisyenler bile yabancı dil bilmiyor.

    zor dil diye bir şey yok a dostlar. dandik eğitim sistemi var.
  6. yurtta kaldığım yıllarda lübnanlı bir arkadaş gelmişti odaya. tömer'e başlayalı bir 3 ay falan olmuştu sanırım. bir gün yatağında çıldırmış bir vaziyette ders çalışırken "offf çok zor" dedi kötü ama eğlenceli bir aksanla. anlat yardımcı olalım zor olan ney dedik.

    "neden hatırlamak, hatırlama, hatırladım, hatırladı, hatırlanan, hatırı, hatırda, hatırlayış... vs. var dedi. çok fazla yani neden böyle neden, hatırlamak hatırlamaktır, çok fazla ek var" dedi. aslında dili yetmediği için tam olarak böyle söyleyemedi ama biz bunu kastettiğini anlamıştık. tabi tüm oda kahkahalarla güldük arkadaşımızın bu isyanına. haklıydı kız.

    düşününce hakikaten çok fazla ek var. en çok zorlandıkları nokta dilimizdeki eklerin çokluğu sanırım.
  7. zor ve bir o kadar da anlamsız kalan deneyimdir.okulumdaki yemenli afganistanlı hatta botswanalı arkadaşımdan anladığım kadarıyla türkçeyi öğrenmek hayli yorucu olduğu için genelde ingilizce iletişimi sürdürmeyi yeğliyorlar. ve genelde hepsinin de ortak şikayeti türkçedeki karmaşıklık.yani kurallar zincirinden ziyade kuralları çiğnemenin yaygın olduğu bir dil yapısı.anlamakta zorlandıkları iki konu var birinci ''ğ'' harfinin işlevi ( ee hani türkçe yazıldığı gibi okunuyordu diyorlar) ikincisi ise ismin belirtme hali olan -i yapısının kullanımı. mesela onlar için:
    -kapıyı aç
    -kapı aç
    cümleleri arasındaki farkı anlamak çok güç. çünkü türkçedeki hal ekleri ingilizcedeki ''the'' veya almancadaki hal ekleri gibi net değil ve bu durum onların öğrenme sürecini uzatıyor.
    benim şahsi fikrim ise türkçenin öğrenilmeye değecek bir önemde olmayacak bir dil olması.yani şayet bu topraklarda doğmamış olsaydım 2. dil olarak kalkıp türkçeyi öğreneyim gibi bir saçmalığa girişmez, ayrıca o kadar zahmete katlanmazdım.nasıl ki rusya vatandaşı birisi tacikçe öğrenmek için kendisi yormazsa kendi adıma da aynı şeyleri söyleyebilirim.
    edit: imla