1. 1- kitabın "eğlenceli" bir şey olması gerektiğinin düşünülmesi: ben bunu ta 1. sınıfta fark etmiştim. vallahi etmiştim. kitaplardaki karakterler hep gülüyordu. kendi kendime düşünüyordum acaba karakterlerin mutsuz olduğu kitaplar da var mı diye.

    sorun şu ki; bizim 1-8. sınıf arasındaki tüm öğrencilerimiz kitabı bir eğlence aracı olarak görüyor. kitap dediğin okurken tv dizisi gibi sarmalı ve eğlendirmeli gibi bir algı yaratılmış. bu olay bazı beceriksiz türkçe öğretmenlerimizle harmanlanınca 1. vitesten 5. vitese geçen otomobil etkisi yaratıyor. adam 8. sınıf. okuduğu kitaplar fantastik, ağır olmayan, varsa bile çok çok az melankoli ve felsefe barındıran kitaplar. eyy sen o çocuklara dan diye suç ve ceza okuyun gelin diyen öğretmen, derdin nedir? "klasikler sıkıcıdır" önyargısını oluşturan şey bu işte. aslında elinde bir şaheser var, anlayacak donanım yok. zevk alamıyor dolayısıyla. sonra da soğuyor.

    2- kitapların nitelik değil nicelikle değerlendirilmesi: yine okullardan örnek vereceğim. hatırlıyor musunuz o "bu ay kaç kitap okudun?" sorusunu? o soru bunun kaynağıdır. nietzsche'den okunan 100 sayfanın vampirli kitaplardan okunan 100 sayfaya denk olduğunu düşünen bir güruh yaratmıştır bu soru. öğretmene ikisi de "bir" diyor, e iyi o zaman. zaten öğrenci mantığı. ödev varsa yapılabilecek en kötü biçimde yapılır. şu sayfa başına 3 cümle yazan kitaplardan al oku, hımppffs bugün de 200 sayfa kitap okudum diye gez sonra. kitap okumayı sayfa ile ölçmek ne?

    bunun bir diğer versiyonu da klasikleri alıp okumayan tiplerdir. diğerinden daha iyi gibi durur ama değildir. hanım kızımız (bkz: dönüşüm - franz kafka) kitabını almıştır, okumuştur (bir günde). yaa "çok güzel çok derin" diye ölmektedir. sorsan ne anlatmak istiyor diye, bilmez. instagram profiline bakarsın, 20 fotoğrafın ana unsurudur ama o kitap. soran olursa okudum de işte anlamaya ne gerek var... değil mi... bu da şekilciliğin bir başka boyutu.

    bir başkası da şato için çok sıkıcı beni sıktı, beğenmedim demişti. yapma ya? kafka dansöz mü lan? adamın derdi seni eğlendirmekti sanki yazarken. adama bak. şato gibi bir kitap eğlenmek/zaman geçirmek için okunur mu? harry potter mı bu?

    sen okuma diyeceğim de, okuyun be.