1. selektör : gelişmiş ülkelerde "yol veriyorum sana" anlamı taşırken , ülkemizde , hatalı olarak " hoop ben geçicem" anlamı taşır.
    flaşör: gelişmiş ülkelerde tehlike anında kullanılırken, ülkemiz'de hatalı olarak "5 dakika işim var" anlamında kullanılır.
    sinyal: gelişmiş ülkelerde mutlaka kullanılan manevra işaretidir. ülkemiz'de hatalı olarak pek kullanan yoktur. zaman zaman yine hatalı olarak "solla geç ilerisi boş" anlamında da kullanılır.
    sis farı: normalde yeri aydınlatan siste yakılan ekipmandır. bizde , hatalı olarak "şekil" görünmek amaçlı , gözü kör edecek ayarda , siste görüşü tamamen öldürecek renkte kullanılır. birde arka sis lambası var ki , neyse .
  2. -çok basmanın iyi şoförlük sayılması.

    örnek; mobeseler var, cart diye kesiyorlar cezayı, normalde de basmam da şehir içinde 60 yapıyosam en fazla, mobeselerin olduğu yerde 50yi geçmiyorum. işte o mobeseler varken dahi sellektör tacizi yapanlar var.

    -sinyal kullanmaz kimse, kullanırsa da sadece anayollarda kullanılır. ara yollarda, mahalle içlerinde kullanmaz genelde bizim insan. bu kullanmayanların da %99u anadolu çomarı.
    ben yaya görünce bile adamlar şasırmasın diye sinyal veririm, millet trafikte vermiyor.

    -yol kısaltmak için ters yöne (tek yöne) girmek.

    bir keresinde yayayım, bir cadde ve caddeye açılan tek yön yol var. cadde kaldırımı bitti, caddeye açılan tek yön yolun üzerinden yürürken, ters yöne girerken nerdeyse beni ezecekti bir adet dallama. durdu yol ağzında araba da.
    12 yaşımdaydım bir de. durdum tip tip baktım, 45 yaşlarında bir öküz, yanında da andaval karısı. kadın camı açtı "ne bakıyon evladım?" dedi. (yolun karşısına geçtim, arabanın sağına daha yakındım.)
    hiç bişey söylemeden arabanın önünden dolaşıp tek yön işaretini gösterdim "ananıza montelesinler bunu o zaman görürsünüz belki!" diyip bastım deparı :)

    saçma sapan bir konu hakkında iyi konuştum he.

    edit: imla
  3. araçlar için kırmızı ışık yandıktan kısa süre sonra yayalar için yeşil yanar ya, ha o yeşil yanana kadar geçilmeye çalışılır.

    yayalar içi kırmızı yandıktan kısa süre sonra araçlar için yeşil yanar ya, ha yayalar için kırmızı yanınca geçilmeye çalışılır.
    dkare
  4. sinyal vermemek tabii ki. galiba şöyle bir mantık güdüyorlar;

    her hareketimi haber vermek zorunda mıyım? madem usta şoförsün, ne zaman döneceğimi sen tahmin et. yayalar mı? bana ne onlardan.

    sinir harbi, evet.
  5. x: aaa remzi abi mi şu

    diyerekten birbirine korna basarlar, yan şeritlerdeyse birbirlerine yaklaşırlar. garip bir ülkeyiz.
  6. sürücüler için söylüyorum; yaya geçitlerini takmamak. gerçi bu hata mıdır bilemem. bilerek yapıyorlar çünkü.
    bugün en az üç dakika yaya geçidinden karşıya geçmek için bekledim. baktım olacak gibi değil, kendimi yola attım ve öyle geçtim. artık buna bir çözüm bulunmalı diyorum ve sözü size bırakıyorum..
  7. döneceği yere bi 10 metre kala en soldan en sağa geçen sürücüler var altımda jeep olsa altıma alırım öyle sinirleniyorum :)
  8. ön koltuklara çocuk oturtmak bunların başında gelir. nasıl bir fantazi ürünü olduğu konusunda hiç bir fikrim olamamakla birlikte can'ım dedikleri varlığa yapılacak en kötü muamele.. bunun farklı bir versiyonu da çocuk arka koltukta oturtulsa da camlar açık bir vaziyette sarkıtılmaya maruz kalması. son derece tehlikeli hareketler bunlar. trafik polisinin geçtiği yerde ceza kesmek değil; direkt hapis cezası yazması gerek oracıkta. ^:bak yine sinir bastı.^
  9. Trafikle ilgili temel olarak türkiye'deki hataları 3 ana başlık altında toplayabiliriz.

    1) Saygısız, yaşadığı toplumun bir ferdi olduğunun farkında olmayan sürücüler. Bu konuda fazla yorum yapmaya gerek yok. zaten bir çoğuna diğer youserlar değinmiş. batılı bir ülkede ehliyet sınavı sorularının yarısından çoğu iki tekerlekli taşıtı yolda görünce nasıl desturlu gideceksinle ilgilidir. yaya kaldırımdan yola adımını attığında yayaya yasaklı bölge bile olsa tüm trafik durursa bir gün bu ülkede bu madde ile ilgili sorunların çoğu ortadan kalkmış olur. burada bana hak vermeyip "ya o da geçmesin gitsin yaya geçidini kullansın işte" diyorsanız siz de sorunun bir parçasısınız. 80 yaşında dede/nine şaşırmış yolda gidiyor, sizin de büyüğünüz olabilir.

    2) Denetim ve cezaların yetersizliği: Polislerimiz oldukça pasif. güvenlik için gerekli bütçeyi devlet yeterince sağlamıyor. ABD'de yollarda bir sürü polis görürsünüz, sürekli devriye halinde hata bulma peşindedirler: makas mı attınız en az bir gece kim olursan ol o kelepçeler takılacak ve bir gece kodestesin, garanti. polise el kol hareketleri lagaluga tartışmaya mı girdin-> asfalt öpülecek, kelepçe + bir iki gece kodes, şanslıysan vurulmadan hakim karşısına çıkarılırsan yüklü bir para cezası + kilisede bulaşıkları yıkamak sokakları süpürmek - ama ama benim çok param var vereyim parasını gideyim -> al lan şu süpürgeyi başla bakalım. ben farım yanmadığı için bana ceza kesen polis memuruna: böyle pusuya yatıp benim gibi kurallara saygılı hafif kusurlu vatandaşın parasıyla kotayı dolduracağınıza trafikte terör estirip gerçekten tehlike yaratan pislikleri neden yakalamıyorsunuz (ABD örneğini vererek) dediğimde gerçekten kendisini haklı çıkartan bir cevap almıştım. Oğlum ABD'de polisin 3000 cc arabasının deposu sabah akşam fulleniyor, bana 10 tl'lik benzin koyup bilmem şu kadar ceza kesmem isteniyor demişti. bir de aynı anda ard arda ödenmemiş 3 tane trafik cezan mı var?->kodes + hakim aynı hikaye. böyle olunca sıkıysa kuralları çiğne bakalım.

    3) belki de en önemlisi şehirlerimizi ve yollarımızı güvenli bir sürüş (daha da önemlisi güvenli bir yaşam) için düzenlemiyor olmamız. insanların yaşadığı yerlerle iş merkezleri iç içe (neresi downtown, midtown, suburban belli değil). avrupadan gelerek istanbulu uçaktan gözlemlemiş bir misafirim 600 yıldır bu şehre yerleşememişsiniz demişti. aklıma gelen bazı örnekler: ana yollardan sağa dönüşlerde kavisler makul ölçülerde değil. ana yollara tali yollardan çıkarken de benzer şekilde emniyet şeridi uygulaması çok nadir. bir yol en az üç şerit olmalı orta şeritler sola dönüş için güvenli bekleme alanları olmalı fast lane değil. şehirlerimiz ızgara şeklinde (güneş kursu şeklinde bile değil lan) düzenlenmediği için saçma sapan kavşaklarla dolu. kontrast açısından neden hala sarı şerit çizgisi tercih edilmiyor anlamış değilim. kontrolsüz kavşaklarda çok fazla kaza oluyor neden mi? çünkü çok saçma bir kural var sağdakine yol vermek ve ötesi karmaşık bir düzen var. doğrusu nasıl mı olmalı: kavşağa gelen herkes durmalı (4 teker duracak), ilk duran ilk geçer ne güzel ve basit değil mi? şehirler ve yollar saçma sapan inşa edilince (planlanmış diyemiyorum bile) insanlar da gitmek istediği yere ulaşabilmek için agresifleşiyor ve saygısızlık daha da artıyor (madde 1). hız sınırı da tam bir muamma. şu tabelaları açıkça ve daha sık koyunda kaçla gideceğimiz belli olsun ama değil mi? bir çok yerde devletimiz hız tabelası koymaktansa pusuda yatmış radar koymayı daha karlı buluyor sanırım.

    Aklıma gelenler bu kadar. bence acilen tüm paydaşları içine alan bir trafik reformuna ihtiyacımız var.

    edit: haber bağlantısı
  10. kaldırıma araç parketmek.baktı park yeri yok adam otomobili değil bildiğin kamyonun yarısını kaldırım üzerine çıkarıp parkede bu ülkede sanki normal bir şeymiş gibi.