1. gaziantep ve hatay mutfağını es geçmemek gereken durumdur.
    eale
  2. bu kadar büyük önermelerde bulunmak için bahsi geçen milletlerin tarihini, kültürünü, coğrafyalarını ve hepsinin birbiriyle olan etkileşimlerini de çok iyi bilmek gerekir. zira dünya bir bütün, kültürler adeta bir matruşka. kimin kimden etkilendiği meçhul. kimin kimden etkilenip üzerine yeni bir şeyler koyarak özgünleştiği de meçhul. gerçek ve güzel olan ise her fırsatta birbirinden nefret ettiklerini haykıran toplumların hayatta kalış biçimlerinden en az birinin ortak olması.
  3. aslında bakarsanız sekülerizmle doğrudan ilintili bir mevzudur bu. laik türk cumhuriyeti olduğumuzdan beri arap hayranlığı ve arap karşıtlığı ile varlık gösteriyor olmamız bazı kültürel öğelerin türklükten atılmasına ya da müslümanlıkça gaspedilmesine neden oluyor. mesela sufilikte bahsi geçen yemek ritüelleri vardır. hü'ler çekilir okunur dualar edilir. adabı vardır kaşıkları kazanları, aşçıbaşının heykeli bile dikilmişliği vardır. 2-3 saatlik yemek seansları da vardır. matbah'ın kudsiyetinde yemek de vardır. dergaha gelen ciddi zamanını mutfakta geçirir. yemek kültürünün düşünemeyeceğimiz kadar incelikleri vardır. velhasıl sufiliği, mevlanayı türk kültüründen çekip atalım mı? rumdur, farstır mı diyelim.

    bence türk diyarının her öğesi bizimdir. ne islamcılarca gasp edilmesi ne de sekülerlerce reddedilmesi doğru değildir. toplumun tarih birikimi bir takım zümrelerin tekelinde olamaz. anadolu insanının inanç kültürü de yemek kültürü de, doğumdan ölüme kadar her türlü ihtiyacı karşılayacak donanımı da bulunmaktadır. sahip çıkarsak deniz derya buluruz.
    abi
  4. kesinlikle hatayın antakyasını rüyasında bile görmemiş olan bir kişinin düşüncesidir. haberi yok ki antakyaya bir gelse 5 saat yemek sofrasından kalkamayacak...