1. "hafıza-i beşer nisyan ile malüldür"

    unutmak kusuru mudur gerçekten insanın? bazı şeyleri unutabilsek daha mutlu olabilir miydik acaba? ya da unutsak ruhumuzda bıraktığı acı da yok olur muydu? unutmak bilinenin/yaşananın yok olması mıydı yoksa üstünün kalın bir toprakla örtülüp yerinin kaybedilmesi miydi? bazı eylemler vardır işte tanımı yapılamaz, hissettirdiği açıklanamaz, düşündükçe binbir soru doğurur. ben de dayanamam sordukça sorarım, düşündükçe düşünürüm.
    neden kitapçının birinde rastgele alıp karıştırdığım bir kitaptaki o şiiri bir türlü hatırlayamıyorum da ruhuma saldığı o tuhaf hissi unutamıyorum, neden sahilde kulağıma çalınan o çok güzel şarkıyı delirecek kadar düşünsem de hatırlayamıyorum, oysa ki çok sevmiştim o şarkıyı biliyorum, ama gözlerimin içine yorgun, çaresiz ve rahatsızca bakan o ambulans görevlisinin gözlerini hiç unutamıyorum, silmek için ne kadar çabalasam da gözümü her kapadığımda onun gözlerini görüyorum? en çok acı veren şey hem unutmak hem de unutamamak oluyor. acımı unutmak istiyorum, sanki üstümdeki tonlarca ağırlık kalkacak da yaşamaya devam edebilecekmişim gibi geliyor, bir sabah tertemiz ve ıssız bir zihinle uyanıp her şeyi unutsam dünyanın en mutlu insanı olacakmışım gibi geliyor. acılar hafızama ulaşamadan yok olsun, ama o şarkıyı hiç unutmayayım ve o şiiri ezberden okuyabileyim istiyorum. şimdi bunu yazayım ama saniyeler sonra yazdığımı unutayım istiyorum, sanki bunu hiç yazmamalıymışım hissini bununla beraber geride bırakayım.
  2. hatırlanmayan bir şey unutulmaz da. hatırlamak için de unutmak gerekir.

    o zaman...

    öleceğimizi hiçbir zaman unutmamak, onu her seferinde tekrar tekrar unutarak gerçekleştirilir.

    o zaman neymiş: önemli olan ölümü unutmamak değil onu özümsemektir.

    özümsenen şey ne unutulur, ne de hatırlanır. her zaman sizinle birliktedir. "ben"inizin bir parçasıdır.

    unutma ve hatırlama kendimizden soyutladığımız şeyler için geçerlidir. alınır veya verilir, kaybedilir veya bulunur. zamansallığı vardır. oysa bir şeyi anlamak için onu "an"a hapsetmek gerekir. an ise sonsuzdur, zamanı yoktur.

    ben bir gün öleceğimi hatırlamıyorum. bir gün öleceğimi unutmuyorum da. zaten bir şeyi anlarsanız o sizin bütün eylemlerinize nüfuz eder, sizi değiştirir ve dönüştürür. benliğinizin bir parçası olur. bu sebeple bütün eylemleriniz ölümün bilincine bulanır. hal böyle olunca bir daha öleceğinizi unutmamanız gerekmez. zaten varlığınız ölümle kaplanmıştır.

    eski sevgilinizi unutamıyorsanız ona sahip olamadığınız içindir. sahiplik iktidar kurmak değil midir?

    bu yazıyı yazmama sebep olan entry için:

    (bkz: #23865)
  3. hic beceremediğim eylem. insan hic mi unutmaz arkadas, hic mi bir seyi unutmaz. yok unutmuyorum lanet olsun hicbir seyi unutmuyorum.

    eskiden severdim bu yönümü, ne soylesem 'oha tin abutut bunu da mi hatirliyosun, yuh onu nasil hatirliyosun be, pes artik' falan derlerdi hep bana. hani bir seyler hatirlanacaksa eğer hep bana sorulurdu. hosuma da giderdi o zamanlar.

    artik hic sevmiyorum. nolurdu bir nebze olsa unutabilseydim. hani bana soylenmis bir cift sözü, bir davranışı, ne bileyim herhangi bir kucucuk, ufacik herkes icin onemsiz olabilecek bir olayi, kelimeyi, gördügüm eski bir fotografi, isimleri, tarihleri, yerleri nolurdu unutabilseydim.

    hafizama agizlar dolusu küfürler ediyorum simdilerde. cunku unutabilmeyi bilseydim hicbir sey boyle olmazdi bunu da cok iyi biliyorum. hatirladigim her sey agır geliyor artik kafama da bedenime de.

    unutmak ne kadar kötüyse emin olun unutamamak da o kadar kötü.

    ayrica iki entry ustte merc'in yazdigi her seye katiliyorum. unutabilen insanlar kiymetini bilin. unutmanin iyilestirici bir etkisi olmali.
  4. "güçlü bir hafıza , ağır bir cezadır." orhan kemal

    "herşeyi unutmaya hazırım , bir hatırlayabilsem!" ibrahim efendi tabletleri

    iki farklı insan işte.ben üsttekilerdenim.
    herşeyi duymak , görmek , hissetmek iyide birde unutabilsek...