• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (7.33)
uzayda piknik - boris ştrugatski ve arkadi ştrugatski
"uzayda piknik", sovyet bilimkurgu yazınının dünyada en çok okunan yazarları ştrugatski kardeşlerin en ünlü romanıdır.dünyadışı bir uygarlıktan gelen konuklar, yeryüzünün gelişigüzel birkaç köşesinde yol kenarında piknik yapar gibi bir an konaklayıp gitmişler, ama geride bıraktıkları artıklar, olağandışı teknolojilerinin inanılmaz ürünleri, uğrak yaptıkları yerlerde insan yaşamını, toplum ilişkilerini alt üst etmeye yetmiştir. insancı amaçlar, kar ve güç tutkusu, yarışmacılık, silahlanma çılgınlığı, hastalıklı bir toplumda bireylerin çaresizliği ve karanlıkta doğruyu arayışları, ştrugatskilerin işlediği ana temalardır.


  1. öncelikle bu kitaba sadece bilim-kurgu penceresinden bakmak haksızlık olur. bilim-kurgu tabanlı toplumsal bir deney gibi. bence iki kısım da yarım kalmış. ne felsefesini bitirebilmiş ne bilim-kurgu olarak doyurabilmiş. biraz araştırınca 650 sayfalık bir basımını buldum orjinal dilinde. acaba bizim okuduklarımız sadeleştirilmiş hallerimi bilemedim. sonuçta buna pek çok edebi eserde rastladık. belki de eksik gelmesinin nedeni budur , bilen bir arkadaş aydınlatırsa sevinirim.

    gizemsiz bir gizeme sahip kitap. pek çok cevaplanmayan soru , anlaşılmayan kavram var ama kitap bunu önemsemiyor. yani o gizemler okur için gizemli gelmiyor. daha çok insan psikolojisine , insanlığa , sisteme , topluma ve düzene odaklanmış bir kitap. dediğim gibi bilim-kurgu sadece bir taban. yine de uçan arabalarımız filan var.

    Red karakterini çok sevdim , açık sözlülüğü , esirgemeden küfür edişi , kızına ve eşine olan bağlılığı , kahraman olmayışı , kendisini çok fazla düşünen bir birey olmayarak tanımlarken kendi içerisinde girdiği tartışmaların altın değerinde olması. çok güzel işlenmiş bir karakterdi.

    bunun dışında benim için kitabın doruk noktası doktor pilman ile noonan'ın barda girdiği tartışmaydı. insanlığa ve sisteme dair çok güzel cümleler sunuyordu. örnek vermek gerekirse ;

    "akıl insan faaliyetinin insanı hayvanlardan ayıran bölümüdür. Anlıyorsun di mi, herşeyi anlayan ama konuşamayan bir köpekle sahibini ayırdetme çabası. aslında bu saçma tanım çok daha zekice tanımlara temel oluşturur. yukarıda değinilen insan faaliyetlerinin keskin gözlemlerine dayanan tanımlar. örneğin ; akıl canlı bir yaratığın akıldışı ya da doğa dışı eylemlerde bulunma yeteneğidir. "

    devam edelim

    " bir piknik. Gözünün önüne bir orman getir, bir kır yolu, bir çayır. Bir araba kır yolundan saparak çayıra giriyor, arabadan bir grup genç, ellerinde şişeler yemek sepetleri, transistörlü radyolar ve fotoğraf makinalarıyla çıkıyor. Ateş yakıyorlar, çadır kuruyorlar, müziği açıyorlar. Sabah olunca da gidiyorlar. Gece boyunca olup biteni dehşet içinde izleyen hayvanlar, kuşlar ve böcekler , saklandıkları köşelerden çıkıyorlar. ne görüyorlar ? Otlara dökülmüş benzin ve yağ. Etrafa saçılmış eski bujiler, kullanılmış filtreler. Paçavralar , yanmış ampuller ve unutulmuş bir ingiliz anahtarı. Gölün üzerinde yağ lekeleri ve tabii her zamanki abur cubur: Elma koçanları, çikolata kağıtları, kamp ateşinden arta kalan kömürleşmiş parçalar, teneke kutular , şişeler , birinin mendili, birinin çakısı, yırtık gazeteler, bozuk paralar, başka bir çayırdan toplanmış solgun çiçekler "

    bu benzetme neden kitabımızın adının " uzayda piknik " olduğunu açıklıyor sanırım ama emin olamadığım nokta var. Uzaylıların yaptıkları ziyaret için uygun olduğundan mı ? yoksa insanların dünyaya yapmış oldukları ziyaret yüzünden mi ? sanırım bizim dünyada ki varlığımız.

    ayrıca bu satırları okurken aklıma istemsizce matrix'ten mr. smith'in şu sözleri geldi.

    " Bu gezegen üstündeki her memeli çevresiyle kendiliğinden bir denge geliştiriyor.Ancak, siz insanlar böyle yapmıyorsunuz. Bir bölgeye göç edip tüm doğal kaynaklar tükenene kadar çoğalıp duruyorsunuz. Hayatta kalmanızın tek yolu bir başka bölgeye yayılmak. Bu gezegende aynı davranış modelini takip eden bir organizma daha var. Hangisi olduğunu biliyor musun? Virüsler. İnsanoğlu hastalıktan başka bir şey değil. Bu gezegenin kanseridir. Siz vebasınız. Biz de ilacız. "

    işin felsefesine girmeye çok gönüllü değilim. kitaba dönecek olursak , oldukça güzeldi ama dediğim gibi eksik kalmışlığı hissettim.
  2. okurken içinde kaybolamadığım kitap. sanırım gerçekten @uveybaba'nın da dediği gibi yalınlaştırılmış bir basımı okuduk biz. durduk yere sinirlendim şimdi. bir sanat eserine bu yapılır mı ya?

    kitabın konusu gerçekten çok güçlü potansiyele sahip. günümüzde birileri bu kitaptan esinlenip bir film çekse gerçekten iyi iş yapar ve iyi de kazanır. açlık oyunları bile bu kadar olay olduysa o hayli hayli olur.

    !---- spoiler ----!

    İnsanı büyük yapan nedir, diye soruyorsun.
    Doğayı yeniden yaratmış olması mı?
    Kozmik güçleri işe yarar hale getirmiş olması mı?
    Kısa sürede gezegeni fethedip evrene bir pencere açmış olması mı? Hayır!
    Bütün bunlara rağmen varlığını sürdürmüş ve gelecekte de sürdürmeye kararlı oluşu.

    !---- spoiler ----!
  3. youreads kitap grubu vesilesiyle okuduğum, grup vesile olmasaydı da muhtemelen hiç bir zaman okumaya yeltenmeyeceğim bir türün romanı. ama ilginçtir ki kitabı bitirdiğimde memnun olmadığımı, okuduğuma pişman olduğumu söylemem mümkün olmadı. aksine, bu konuda çemberimi genişletmem gerektiğini bir kez daha hatırladım.

    kitaba büyük bir ön yargıyla başladım. söz konusu uzaylılar olunca bol bol ‘dıkşın dıkşın’ çatışma, istila, abartılı kaos hali olacak diye korkuyordum açıkçası. ama pek öyle olmadı, uzaylılar ve insanlık çatışmayı bırakın kitap boyunca karşı karşıya gelmediler bile. kitap süregelen bir çatışma ortamından çok daha farklı bir atmosferi tasvir ediyordu: uzaylılar çoktan gelip gitmiş, insanlığa bir sürü ‘hediye’ ve soru(n) bırakmıştı. neden geldikleri, neden gittikleri, arkalarında bıraktıklarını neden bıraktıkları, hatta bu bırakılanların ne olduğu , bırakılanların insanlığa etkisinin ne olacağı ve sanırım en önemlisi insanlığın bu geriye kalanlardan nasıl bir fayda sağlayabileceği sorulardan bazılarıydı.

    insanlar sorulara en önemlisini cevaplamaya çalışarak başladılar tabii, nasıl fayda sağlanabilir? geriye kalanlar vasıtasıyla yakıta ihtiyaç duymayan araçlardan başlayan geniş bir skalada somut fayda sağlanabilmekteydi -yaşasın gelişmiş uzaylı teknolocisi!!- . ama yetmezdi tabii, ‘bölge’ye ölümcül de olsa girilmeli, geriye kalanlara ulaşılmalı ve nakte çevrilmeliydi. nakit her şeyden daha ilgi çekici ve cazipti. nakte giden yolda ölmek de mübahtı sonuçta. uzaylılar gelip gidedursun dünyalılar onların bile sekteye uğratamayacağı düzeni çoktan kurmuşlardı bile.
    böyle bir durumun gerçekleştiğini varsaydığımızda cevabını insanoğlu olarak veremeyeceğimiz hiçbir sorunun cevabının kurgulanıp sunulmamış olması, uzaylılarca cevabı verilmiş gibi yapılmaması kitabın en hoşuma giden tarafıydı, bilim kurgunun bu kadar gerçek olabileceğini düşünmemiştim. teşekkürler youreads kitap grubu!

    -reklamlar- tesadüf bu ya youreads film grubu olarak bu hafta izlemeyi planladığımız film de tarkovski’nin stalker’ı, katılım göstermek isteyen youserları bekleriz.-reklamlar bitti.-