1. ben ve benim gibi birçok youser'ın yaptığı eylem. valla okunmuyor, sıkılıp yarısında bırakıyoruz. derdinizi kısaca anlatın arkadaşlar, uzun uzun ziyan oluyor yani..
  2. kısa yorumlarda ilk bir kaç cümle, uzun yorumlarda ilk paragraf ilgimi çekerse yorumun tamamını okurum genelde. eğer o an zamanınız yoksa veya yorum bir hayli uzunsa, favorilere ekleyip daha sonra da okuyabilirsiniz.
    ulgan
  3. paragraflara ayrılmışları okunur ama kalas gibi yazılanlar, ı ıh.
  4. insanlara 2 tane boş satır yetmiyor diye 4e çıkardık ama hala kullanmayanlar var.
    lütfen insan gibi paragraf düzeni yapın, aralara

    * *

    gibi şeyler koyun ki biz de okuyabilelim uzun yorumları

    imla:edit
  5. kendisini, bir kitle adına temsil edecek dirayette görenlerin, uzun adam sendromuna yakalandıklarını üzüntüyle belirtmek isterim. kültür ağı olarak tanımlanan yerde kültürü, hap şekilne getirilmiş haliyle tüketmek isteyen fast foodcu arkadaşların uzun yorum okuma zorunluluğu gibi bir şey de yok diye biliyorum.

    dikkat çekmek isteyen minik bir trolsen başardın^:swh^ aksi halde ihtimaller dahilinde (bkz: narsisistik kişilik bozukluğu)
  6. her konuda makale yazan arkadaşlara sesleniyorum; onları insan okuyacak ( lan :swh)

    özenle kullanınız ; (bkz: space tuşu)

    bir konu az çok kendini belli eder. utanmas tuvalet terliği hakkında 3 cilt ansiklopedi yazacak işsizler var aramızda. yahu gidin enerjinizi başka şeye harcayın.

    uzun yazınca ( her konuda ) bilgili görünmüyorsunuz. bilgili, akıllı adam kısa lafla çok şey söyleyendir.
  7. ilgi alanına göre ve yazının akıcılığına göre değişmektedir. fularlı hakimiyetinde olan sözlükte egolar tavan olduğu için, kimse bir başkasını yardıra yardıra edebiyat parçalamasını çekememekte, tahammül edememektedir. inci sözlüğe döndüğü iddia edilen forumun, inci sözlük tarzı yaratıcı ve esprili başlıkları ve yorumlarını tek solukta okuyanlardanım. ama rubidyum başlığı altında yazılan yüz satırlık yazıyı okumuyorum. bu benim "ergen", "lümpen" yada "incici" olduğumu göstermez. bu sürreal memlekette az biraz kafa dağıtmak istediğimi gösterir.
  8. meramını iki satırda anlatmayı beceremeyen beceriksizin tekiyim evet. elimden geldiğince de okunabilir kılıyorum, en azından olur da bir iki kişi okuyup merak eder ya da ilgi çekici bulurlarsa konuyu yaşanmışlığımdan istifade ederler diye.

    zira okumayı sevmiyoruz ama buradaki arkadaşlarımın genel olarak sevdiklerini biliyorum ben. yazılanları da zevkle okuyup her okuduğumu değerlendirmeye çalışıyorum. keşke daha bilgilendirici olabilsem diyorum bazen, daha doluca yazsam. kendi kelimelerimi de kullanmaya gayret gösteriyorum bu arada.

    tühh yaa yine uzun yazmışım:(
  9. şahsen en ilgi gören yorumlarım genelde en uzunları oluyor. feedback değişiyor ama kısalara oranla çok daha fazla geribildirim verdiği kesin. bu sebeple youreads'da var olduğunu düşünmediğim durum.
    bozuk
  10. peşin uyarı: uzun ama ziyadesiyle uzun bir yazı olacak; o yüzden ya bu cümleden sonrasını okumayın ya da sonuna kadar okuyacak kadar sabırlı olun lütfen. eğer yazarken konuyu dağıtmışsam ve haddimi aşmışsam affola.

    uzun yazmayalım arkadaş. eyvallah! eğer seyahat halindeyken mavi montlu güzel bir kız gördüysek ve hülyalındıysak, hiç yazmayalım hatta. zira böyle bir mevzu hakkında tek satır yazmak bile abesle iştigaldir. ancak, söyleyecek sözümüz ve daha da önemlisi yazacağımız konu hakkında bilgimiz varsa, lütfen tuş takımına eziyet edene kadar yazalım.

    kitap okuma alışkanlığı olmayan ve ya kitap özeti okuyan insanların projelendirdiği bir gençlik yetiştirilmeye çalışılıyor bu ülkede. okumayan insanın yazacak neyi olur ki? okumayan insan, düşüncelerini yazıya da dökemez ve maalesef artık konuşurken bile kendini ifade edemez hale gelir. teknolojik imkanları kullanıp şeffaf ekranlardan başkalarının yazdıklarını okurlarda, kendi başlarına kurdukları iki cümlede akım diyecekken bokum derler, o ayrı mesele.

    zaten son zamanlarda bizler ciddi iletişim sıkıntısı içerisindeyiz ve genellikle bu durumu şu şekillerde ifade ediyoruz:
    1) “türkçe esnek bir dil efendim nereye çekerseniz oraya gidiyor.”
    2) “ben onu demek istemedim.”
    3) “beni yanlış anladınız/beni anlamamışsınız.”
    4) “siz türkçe bildiğinizden emin misiniz?”
    .
    .
    .
    ve böylece uzayıp gidiyor. oysaki sorun dilimizi bilmememizden ileri geliyor. hadi dil bilgisi kurallarını geçelim-ki bu yazıda bile kaç tane hata var kim bilir?- ama kelimelerin anlamlarını bilmiyor insanlar. adam “hayvan gibi çalıştım” diyor. yahu adam, karınca gibi çok çalıştım dersin, buna kim itiraz eder? karınca çalışır kardeşim, hem de çok çalışır. tembel hayvan ya da “slow lorry” (ingilizce'sini kullandığım için özür dilerim) çok mu çalışır?

    yazı, sanatın pek çok dalında, bilimde ve siyasette tarihe bir iz bırakabilmenin yegane yoludur. “söz uçar, yazı kalır” diye boşuna dememiş eskiler.

    arkadaş, bu ülkede bir yaşar kemal var ki; adam 12.000 farklı türkçe kelime kullanarak bir roman yazmış ve bunu nesillerdir hayranlıkla okuyoruz. bir ahmet hamdi tanpınar var ki; “huzur” adli eserini 10.000 farklı türkçe kelime kullanarak yazmış. simdi gidelim bu iki rahmetli şahsı bir şekilde diriltelim ve diyelim ki: “ya üstadım ne demeye bu kadar farklı kelime ile bu denli uzun yazdınız?” bilmem ki tepkileri ne olurdu?

    yazın kardeşim yazın. ama okuyun önce ki yazacak malzemeniz bol olsun. varsınlar size, x kişinin şu kitabını okumuşsun da ondan aktarıyorsun, senin kendi düşüncelerin değil desinler. okuyarak ve yazarak bilgilendirin insanları.

    iki kelimeyi yan yana getirip “enter” tuşu ile alt satıra geçen sözüm ona “türkiye sevdalısı” ama ayrıştırıcı sözde gazetecilerin üslubunu da; ortalıkta kalpağı ile dolaşıp yazdığı ve konuştuğu anlaşılmayan ve her kıbleye eğilen ruh hastalarının üsluplarını da; pasaj pasaj başka kitaplardan çalıp, ardından kendi ülkesine sallayarak nobel edebiyat ödülü alan zerzevatların üsluplarını da örnek almayın. hele ki tarihe gömülmüş şanlı bir imparatorluğu zerre idrak edememiş sözde ecdat sevdalısı ama ecdadının ne dilini ne de kendisini anlayamamış, din ve osmanlı tüccarı zavallıları hiç örnek almayın.

    kendiniz olun yazarken, kendiniz gibi yazın ama yeter ki yazın. çünkü yazarken kullanacağınız üslup, şekil ile ilgilidir ve edebi bir metin yazmıyorsanız pek önemsizdir ama gayeniz görüşlerinizi aktarmak ve kendinizi ifade etmekse, kendini ifade edebilmenin en iyi yolu, kanaatimce en yalın biçimde yazmaktan geçer.

    son olarak; konuyla alakalı olacak bicimde teknolojinin zararlarından bahsedeyim ki derdimi tam olarak anlatabileyim. efendim, ben biraz yaşlandığım için olsa gerek; görsel ve işitsel malzemeye dayalı bilgi paylaşımlarını tatminkar bulmuyorum. kütüphanelerde ansiklopedi kurcalayarak büyüdüğümüz ve bilgisayar ile üniversite sıralarında tanışabildiğimiz için olsa gerek, okumadan anlayamıyorum ve ya o görsel malzemeler yetersiz hazırlanıyor olacak ki ben hala okumayı tercih ediyorum. okuyabilmem için de birilerinin yazması gerekiyor ve mümkünse uzun uzun yazsınlar ki ben “ito integrali” ile “leibniz integrali” arasındaki farkı iyice idrak edebileyim. birilerinin bir zamanlar dediği gibi-“hap gibi, hap”-olmuyor bu bünyede efendim.

    okumuyorlar diye yazmayalım mı? eksi alacağız diye yazmaktan vaz mı geçelim yani?