1. ben bu vedalaşma işine ne olumsuz bir anlam yükleyebildim ne de işteş sayabildim. vedalaşılmaz, veda edilir benim için. giden gider, kalan gidene veda eder lügatımda. hem öyle olumsuz da değildir bence veda etmek, her güzel şey için teşekkür edebilmeyi, kıymetli olduğunu fark ettirebilmeyi, eteğinizdeki taşları dökebilmenizi sağlar...fırsat verilmediğini, veda edemediğinizi, fark etmeden sizden gidildiğini düşünsenize bir de? hangisini seçerdiniz? eteğinizdekilerle yol almak daha ağır gelmez miydi?
    mesut
  2. vedalaşırken söylenen iki kalıp var.
    "allaha ısmarladık" ve "güle güle"
    artık yavaştan unutuldu bunlar ama özünde o kadar anlamlı sözler ki. durun da bir düşünün. sizi uğurlayan (uğurlamak !) kişi "güle güle" git diyor, siz de "allaha ısmarladık" bir daha ki görüşmemizi diyorsunuz.
    bu güzelliklerin yanında bye bye/goodbye yavanlığı nedir yahu?
    (türkçe'yi sevme ve yaşatma derneği eş başkanı shebumi)

    (not:nickin niye türkçe değil dingil diyecekler için; abicim bu bi felsefenin adı, oturgaçlı götürgeç mi diyeydim, tarifi bi paragraf sürüyo)
  3. en acı vereni de vedadan sonra bir daha asla onu göremeyeceğini bilmektir. illa bir kişiye olmasına gerek yok en basidinden büyüdüğün eve, okuluna, komşularına bile son kez veda ettiğini bilmenin ağırlığı dünyanın en iç sızlatan yüklerinden biridir. ölümün de en kesin veda oluşu bu önermeyi kanıtlar belki de.

    duygusal olarak güçlerine en çok imrendiğim insanlar birilerini ve bir şeyleri gerektiğinde siktir edip vedalaşabilenlerdir. bende bu işlemiyor nedense, silip atamıyorum, bir daha göremeyeceğimi kabullenmenin yükünü sırtlayamıyorum.
    jole
  4. vedalaşamadım, son görüşmemiz olduğunu bilmiyordum, bilseydim sarılırdım, dünyanın kabuğunu iyileştirecek kadar sıkı sarılırdım, bilmiyordum, vedalaşamadım, vedalaşamadık.
  5. neredeyse bir iki haftadir hemen hemen her gun yaptigim eylem.

    butun eski, yeni, kustugum, kusmedigim kim var kim yok herkesle vedalasiyorum. vedalasmak eylemi onceden bana hicbir sey ifade etmezdi ama suan hayatimin donum noktalarini olusturuyor. gercekten gerceklestirmesi en zor is.

    duygusal bi insan olarak vedalar karsisinda en ufak bir duygu belirtisi gosteremiyorum. icimde birikiyor hissediyorum. bi yerde cok fena patlayacagim -yuksek ihtimalle ucaga binmeden ya da bindikten sonra olacak- bir sure kendime gelemeyecegim gibi geliyor..

    yolda gordugum yavru kediye kopege bile aglayabilen ben, yillarimi gecirdigim insanlara veda ederken sadece burnumda bir sizi oluyor..

    son olarak;

    ".. herkese selam, sana hasret.."
  6. bu sözcük bana hep aynı filmi ve şu replikleri hatırlatır:
    gitmek cesaret ister ufaklık,
    gidecegin yer neresi olursa olsun.
    sevdiklerinle arana mesefe girince,
    varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz.
    vedalaşmak da zor iştir biliyo musun ?
    oturursun geminin kıçına.
    bakarsın sevdiklerine gittikçe ufalırlar ufalırlar kaybolurlar,
    o zaman anlarsın işte
    vedalaşmak asıl kalana değil gidene koyar.
  7. hiç sevmediğim eylem.her seferinde o kötü duygu nasıl yayılıyorsa, vedalaşılan kişiye olan sevgiyi o an öyle bir artıyor ki daha fazla üzmekten başka bir işe yaramıyor.hele bir de bir daha ne zaman buluşacağınız meçhulse...
  8. hayatta beceremediğim şey, yani vedalaşırken bile görüşürüz derim, bir daha görmeyeceğini kabul etmek biraz fazla ağır.
  9. kimi zaman oldukça tatmin edici olan bir eylemdir. gideyim, bir elmas gibi gideyim, ne yerde külüm ne gökte dumanım kalsın dersin ve veda edersin. yakarsın tüm gemileri, tarık bin ziyad'a bir selam verirsin. vedalar, yeniliklerin de habercisidir, hissedersin.
  10. en sevdiğini en sona bırakmaktır.