1. yaklaşık bir aydır evden çıkmadıktan sonra, dün dışarıya adım attığımda farklı bir dünyayla karşılaştım. martın sağanak yağmurlarıyla karşılaşmayı beklerken yakıcı güneş, kuş cıvıltıları, mavi gök, rengarenk çiçekler, şort ve güneş gözlükleriyle baharın tüm fauna ve florasını görerek şaşırdım. bugün beni ilk defa dışarı çıkardılar ve ben vs vs diye kendimle şakalaşırken aklıma burana şarkılarından o dizeler geldi. salo ya da sodom'un 120 günü'nü izleyenler bilirler, dördüncü çemberde radyodan orff'un carmina buranasının nağmeleri duyulur. şiirin halet-i ruhiyesiyle tezat gözüken cenazevari ezgisi, görüntünün vahşeti karşısında dans eden gençlerin tepkisizliğiyle değişik bir ahenk oluşturur. orff operasının primo vere, ilkbahar bölümünün ilk parçası olan veris leta facies'i (baharın şen yüzü) omnia sol temperat (güneş her şeyi ısıtıyor) ve ecce gratum (işte, hoş) takip eder. beuernin sanıyorum benim yaşlarımda olan anonim öğrencilerinin yazdığı bulunan 254 şiirden biridir:

    veris leta facies
    mundo propinatur,
    hiemalis acies
    victa iam fugatur,
    in vestitu vario
    flora principatur,
    nemorum dulcisono
    que cantu celebratur.

    flore fusus gremio
    phebus novo more
    risum dat, hac vario
    iam stipate flore.
    zephyrus nectareo
    spirans in odore.
    certatim pro bravio
    curramus in amore.

    cytharizat cantico
    dulcis philomena,
    flore rident vario
    prata iam serena,
    salit cetus avium
    silve per amena,
    chorus promit virgin
    iam gaudia millena
    -------------------------
    literal çevirisi şöyle bir şeyler oluyor:

    baharın şen yüzü,
    döner dünyaya
    sert kış, yenik, sürgün edilir,
    çeşitli giysilerle, flora hükmeder
    kutlar onu tatlı şarkıları ormanların

    phoebus yatmış floranın bağrında
    gülücük saçar sarmalanıp çeşit çeşit çiçekle
    zephyr solur nektar kokusunu.
    koşalım can atarak aşkın ödülü için

    şakır tatlı bülbül
    kythara tınılı sesiyle
    neşeli çayırlar güler şimdi muhtelif çiçekle
    kuş sürüsü havalanır aniden
    şimdiden söz verir kızların korosu binbir zevki

    türkçeye çevirince gördüğünüz gibi bir sike benzemese de şiirin esansı anlaşılıyor. peki neden orff efendi bunu yavaş ve kasvetli bir havada bestelemiş?

    sınav için geldiğim okulda eflatunların altından geçtim. yağmurlu havalarda şemsiye satıcıları nasıl hemen türüyorsa, sonrasında salyangozlar nasıl yerden fışkırıyorsa, güzel havaların da temsilcileri arkadaş grupları ve sevgililer her yeri ele geçirmiş. ilgilenmeden kütüphaneye yürüdüm, bir kaç saat boyunca daha önceden bitirmiş olmam gereken okumaları yaptım. sınavdan sonra oturdum bir etrafıma baktım. gece değmemiş sema altında, cıvıltılı bir topluluk: çimlerin üstünde voleybol oynayanlar, koşuşturan küçük çocuklar, selfie çekenler, sırtüstü yatmış anı yaşayan gençler... benim ise ne arkadaşım var ne de sevgilim, bahar gelsin, kış gitsin, zephyr tatlı tatlı essin bana yaramıyor, tam tersine bir şeyleri kaçırdığımı hissettiriyor. carl orff efendiye hak verdim, ben de bestelesem böyle bestelerdim.
    zei