• izledim
    • izlemek istiyorum
  • youreads puanı (8.33)
vesikalı yarim - lütfi akad
vesikalı yarim, 1968 yapımı siyah-beyaz lütfi akad filmi. hüzünlü bir aşk hikâyesini anlatan film, özgün sinema diliyle, türk sinemasının klasiklerinden sayılmaktadır.

film, manav halil'le pavyon şarkıcısı sabiha'nın aşk öyküsünü doğal ve çarpıcı diyaloglarla anlatır. dönemin diğer türk filmlerine göre karakterler ve olaylar, gerçeğe daha yakındır. film, türkân şoray'ın 1958 de başladığı sinema hayatında 1967 yılında çevirdiği ana filmiyle aldığı ödülden sonraki ikinci büyük ödül aldığı filmdir ve oyuncunun gelecekte hem türk sinemasının en iyi oyuncularından biri, hem geniş hayran kitlesine sahip bir yıldız olacağının işaretlerini taşır.

filmin akılda kalıcı unsurlarından biri de, şükran ay'ın seslendirdiği şarkılardır. özellikle, finalde çalan kalbimi kıra kıra şarkısı, filmle özdeşleşmiştir.

önemli özelliklerinden biri güçlü diyalogları olan filmin kimi replikleri de klasikleşmiştir. bunların belki de en bilineni, sabiha'nın halil'e söylediği ve ilişkilerinin imkânsızlığını vurgulayan, "çok eskiden rastlaşacaktık." cümlesidir. (vikipedi)


  1. manav halil anasının gibi gözükür ama safça biridir aslında.

    bu filmdeki pek meşhur "çok eskiden rastlaşacaktık" sözü orhan pamuk'un kara kitap isimli yapıtının da epigraflarından biridir ve bu epigrafın geçtiği bölümde şöyle güzel bir pasajı vardır efendim:

    "çok eskiden rastlaşacaktık... "

    "çok eskiden de rastlaştık," dedi galip, kadının aynadaki yüzüne bakarak.

    "okuldayken aynı sıralarda oturmazdık, ama sıcak bahar günlerinde sınıfta uzun tartışmalardan sonra pencere açıldığında, hemen arkasındaki kara tahtanın karasından aynalaşan camın içinde yansıyan yüzünü şimdiki gibi seyrederdim."

    "hmm... çok eskiden rastlaşacaktık."

    "çok eskiden rastlaştık," dedi galip. "ilk rastlaştığımızda bacakların o kadar ince, o kadar narin gözükmüştü ki bana, onların kırılıvereceğinden korkmuştum. tenin sanki çocukken daha sertti de, büyüdükçe, ortaokuldan sonra renklenerek inanılmaz bir incelikle yumuşadı. evin içinde oynamaktan kudurduğumuz sıcak yaz günlerinde, bizi bir plaja zütürmüşlerse eğer, dönüş yolunda, ellerimizde tarabya'dan aldığımız dondurmalarla yürürken, sivri tırnaklarımızla kollarımıza, üzerindeki tuzu kazıyarak harfler yazardık. ince kollarının üzerindeki küçük tüyleri severdim. güneş yanığıyla pembeleşen bacaklarını severdim. başımın üzerindeki raftan bir şey almak için uzandığında yüzüne dökülüveren saçlarını severdim... "

    "çok eskiden rastlaşacaktık."

    "annenden alıp giydiğin askılı mayonun sırtında bıraktığı askı izlerini, sinirlendiğin zaman saçlarını dalgın dalgın çekiştirmeni, filtresiz sigara içerken ortanca ve baş parmaklarınla dilinin ucundaki tütün parçasını yakalayışını, film seyrederken ağzını açışını, kitap okurken elinin altındaki bir tabakta bulduğun leblebileri ve fındıkları farkında olmadan yiyişini, anahtarlarını kaybedişini, miyopluğunu kabul etmediğin gözlerini kısışını severdim. gözlerini kısıp uzaktaki bir noktaya bakarken başka bir yere gittiğini, başka birşey düşündüğünü anlayınca seni endişeyle severdim. aklının içindekilerin bildiğim kadarını ve daha çok da bilmediğim kadarını korkuyla korkuyla severdim, allahım!"
  2. çok etkileyici bir sigara içme sahnesine ve türkan şoray'ın en güzel haline sahip film.

    bile bile lades demek gibi bu film.sonuçta bilirsin, halil ve sabiha olmaz bir arada. halil evli ve çocukluyken olmaz,olamaz sabihayla. insan umar yine de bir taraftan "ya olursa "diye ama olmaz işte.

    "başımı okşadı benim.kalacak mı?" lafı da son noktayı koydu benim nazarımda.

    kalbimi kıra kıra
  3. senaryosunu safa önal'ın yazdığı, aşkı en güzel anlatan filmlerden biridir.

    halil ve sabiha'nın, cevabının "ya evet derse" olacağını düşünerek sormadığı sorular ise insanın içini burar.
  4. "çok kıymetli bir şey bulursun. sonra bulduğuna pişman olursun. çünkü nereye koyacağını bilemezsin."
  5. internette paylaşılıp durulan ve sanki iki erkek arasındaki bir diyalogmuş gibi algılanan repliğin orijinal halini yazarak bir efsaneyi daha piç etmekten gurur duyuyorum;

    --- spoiler ---

    hanım ablamız adama aşık ama adamın evli olduğunu öğreniyor. hanımımızın yakın arkadaşı da neden yüzüne vurmadın diyor. bu replik bundan ibaret.

    -evlisin, evliymişsin diycektin!
    +diyemem
    -niye diyemezmişsin? korkun neden?
    +ya evet derse

    --- spoiler ---

    zaten filmin en can alıcı repliği üstteki değildir, alttakidir;

    ''asıl şimdi yıktı beni.''
  6. türkan şoray hayranı olarak söylüyorum en iyi filmlerinden bir tanesi.
  7. "sevgi de yetmiyormuş çok eskiden rastlaşacaktık" repliğinin ağırlığını uzun yıllar yüreğimde taşımışlığım var. bir insan ne yaşar da bu cümleyi kurar diye düşünürdüm ki bir ay kadar önce bu cümleyi kuracak bir diyalog yaşadım. gerçekten sevgi de yetmiyormuş..
  8. filmin ortaya çıkışı şu aşamaları takip etmiştir: orhan veli "tahattur" şiirini yazar, sait faik abasıyanık bu şiirden yola çıkarak "menekşeli vadi" hikayesini yazar, bu hikayeden etkilenen safa önal senaryosunu kaleme alır, yönetmen lütfi akad ise filmi çeker. bizlerde izleriz.
  9. sait faik abasıyanık'ın "menekşeli vadi" adlı hikayesinden esinlenilerek oluşturulmuştur.