1. kesinlikle yurt dışına çıkmak lazım, yurt dışına çıkmak şu an eskiye nazaran çok daha kolay ve çok masraflı da olmuyor . çaresizlikten ingilizce konuşmanız gereken bir duruma kendinizi sokmanız gerekiyor . bir de internetten ordan burdan yazıştığınız bir arkadaşınız olsun , kim olursa olsun , ne muhabbeti yaparsanız yapın ama olsun. (bkz: busuu.com) tavsiye edilir. 5 yıldır konuştuğum ukraynalı bir kız var mesela , yüz yüze görüşeceğimiz günü dört gözle bekliyorum.
  2. ingilizce için konuşmak gerekirse , dizi izleyin. boş olan tüm vaktinizi dizi izleyip müzik dinlemeye ayırın ilk başlarda. siz istemeden bile zamanla yatkınlığınız oluşacak ve bu yatkınlık dili öğrenmenin ileriki aşamalarında çok yardımcı olacak. çoğu konuları nasıl yaptığınızı anlayamadan yapabileceksiniz ki en makbülü budur. tabii sadece bu yeterli değil ama iyi bir temel için gerekli. çok geçmeden kelime öğrenmeye bakın. ezberleyip unutmaktansa kelimenin ne anlama geldiğini öğrenin , türkçe karşılığı aklınıza gelmese bile asıl önemli olan ne anlama geldiğini bilmeniz.

    kendinizi gramere boğmayın. evet gramer çok önemli ama zamanla . temelli bir şekilde öğrenilmesi ve oturtulması gereken bir şey. aceleye getirmek dili öğrenmeyi daha da zorlaştırır,zaman alır ve yorucu olur. ,

    telaffuza ilk başlarda takmayın ama yavaş yavaş öğrendikçe geliştirmeye çalışın.
    yabancı internet sitelerini takip edin. kompleks yazıların olduğu sitelerden çok günlük dil kullanılan sosyal ağlarda takılın.
    sadece konuşabilmekle kalmıyor , etkin konuşabilmek gerekiyor ve bu gramerden fazlasını gerektiren bir olay . bunun için ileriye dönük yatırımlara şimdiden başlayıp idiomları öğrenmeye çalışın .

    ingilizce kelime hazinesi oldukça geniş bir dil bakmayın amcaya da dayıya da uncle dediklerine. şimdi öğrenmeye başlasanız bile yıllar sonra bilmediğiniz kelimelerle karşılaşacaksınız. o yüzden kelime olayını ertelemeyin.

    ben de çok iyi bildiğimi söyleyemem .ortalamanın biraz üstüne denk gelen ingilizcemle bu kadar tavsiye verebiliyorum. hadi kolay gelsin.
  3. dil öğrenme konusunda zorunlu olarak akla gelen ilk lisan ingilizce olmasından mütevellit, özellikle akademik sınavlara dönük başarının anahtarı kelime bilgisidir ki bir taşla baya bir kuş indirmek için kelimeleri o dildeki eşanlamlıları ile öğrenmek en işlevsel olanıdır. örneğin ertelemek - tehir etmek anlamına gelen ''delay'' kelimesini yakın ya da eşanlamlı olan ''pastpone'' ve ''put off'' kelimeleri ile birlikte öğrenmek daha kalıcı öğrenmeyi ortaya koyar. öğrenmenin gerçekleştiğini gösteren en önemli done bilginin kalıcı olmasıdır. ingilizce kelimelerin eşanlamlılarını bulmak için tureng .
  4. Kendi tecrübelerimden yola çıkarak ingilizce hakkında birkaç şey yazmak istiyorum ahali.
    Öncelikle bu iş Türkiye eğitim sistemiyle öğrenilmez arkadaşlar. ortaokul-lise yıllarında çılgınlar gibi grammer öğrendiğiniz halde hiçbiri doğru düzgün kafanızda oturmadığını biliyorum.
    (bkz: geçen yaz ne yaptığını biliyorum)
    Benim öyleydi çünkü :)

    1- Öğreten kişilerin yetersizliği/yanlış yönlendirilme
    2- Öğrencilerin (çok doğal olarak) isteksizleşmesi
    (Liste daha da uzayabilir)

    Anadolu lisesi mezunuyum. 1 yıl, haftada 10 saat olacak şekilde (her gün 2şer ders) ingilizce eğitimi aldım. Nefret ederdim ve dersi sallamazdım hiç. Buna rağmen dil konusunda yetenekli olduğum için temelimi öyle yada böyle oturtabildim. Benim kırılma noktam üniversite hazırlık oldu. Bölümüm zorunlu kılmadığı halde bilerek ve isteyerek, yüzlerce insanın nefret ettiği yere gittim.
    (bkz: Anadolu üniversitesi yabancı dil hazırlık)

    Arkadaşlar bu iş geç kalınsa bile üniversitede bitirilmeli. ben 1 yılımı tamamen İngilizce'ye ayırdım. Çoğu kişinin nefret ettiği, afla geçmek için kıçlarını yırttığı yerden yata yata geçtim. Evet ya-ta ya-ta... Bunun en büyük sebebi ilgim yüksek seviyedeydi ve derslerde aktiftim. (yanlış anlaşılmasın a.ü hazırlığın çok ama çok eksiklikleri vardı ki şuan çok daha kötü durumda) Bir yılda hazırlıktan mezun oldum ama adım kadar emindim ''advanced'' olmadığıma. Haksız da çıkmadım.

    Yaz tatilinde 2 aylığına Londra/St.Giles dil okuluna başvurdum ve gittim. Dil, yurtdışına çıkmadan öğ-re-nil-mezz!!!! elbet öğrenenler vardır ama çok çok uzun süre ve yoğun bir çalışma temposuna neden olacaktır ve istenilen seviyeye gelemezsiniz arkadaşlar. Yabancı biriyle bireylerarası/yüz yüze iletişim kurmanız gerekmekte. Dil öğrenmenin en önemli aşaması speaking ve bunu ülkemizde kendi kendimize konuşarak yapamayız. Ayrıca bir dili öğrenmek istiyorsanız o kültürü yaşamanız lazım. Ben de hayalim İngiltere'ye gittim. Asıl gitme sebebim İngilizce öğrenmek değil, hayalini kurduğum yerde yaşamaktı. Hazırlıkta muhteşem bir eğitim görmediğim halde bana vermiş olduğu öz güven yeterliydi. Hayatta kalabileceğimi biliyordum. iki ay boyunca, ders çalışmadığım halde inanılmaz bir değişim yaşadım. gazete okudum, yabancı kanalları dinledim ve derslere gittim. okul okul değil benim evimdi adeta. (bu arada okulun ilk gününde dil seviyem intermediate olarak belirlenmişti :)

    Lafı fazla uzatıp bunaltmak istemiyorum. Sözlükteki çoğu arkadaş zaten Türkiye'de yapabileceğiniz çalışmalardan bahsetmiş. gayet yararlı çalışmalar. Usanmadan, ısrarla uygulamamız gerekiyor. Ama benim dahil olmak istediğim aşama; yurt dışına çıkmak.
    Yabancı ülkeye gitmekten korkanlar olabilir. Bundan doğal bir şey yok ama size şöyle bir örnek vermek istiyorum;

    ''24 yaşında brezilyalı bir arkadaşımız vardı. Adam yes-no dahil bilmiyormuş, tanıştıktan sonra yurttaki arkadaşlar anlattı durumunu. Heathrow'dan öğrenci yurduna kadar google maps kullanarak gelmiş bu arkadaş. (yaklaşık 1.5 saatlik bir mesafe arkadaşlar :)
    Ve bu adam iki ayın sonunda grubumuzdaki herkesi çok rahat anlar bir hale geldi. Gayet güzel sohbet ettik, güldük eğlendik. Ekibimizdeki iki Türk arkadaştan (özel üniversite öğrencileri) çok daha iyiydi İngilizce seviyesi. Hayatım boyunca unutmayacağım bu arkadaşı.
    Brezilyalı arkadaşın yapmadığı ama Türkler'in yaptığı o müthiş hata neydi biliyor musunuz?

    ''öğrenilmek istenilen dilde değil de kendi ana dilinde konuşmak!'' Portekizce bilen insanlar olduğu halde (bilmediği kelimeleri öğrenmek dışında) kimseyle kendi dilinde konuşmadı. hemşerilerimiz ise bildiğiniz gibi paso Türkçe... Yapmayın arkadaşlar. Eğer paranıza kıyıp bir işe kalkışıyorsanız sonuna kadar zorlayın kendinizi.

    tecrübelerimi az da olsa aktarmaya çalıştım. daha fazla bilgi edinmek isteyen arkadaşlar özelden ulaşabilir. belki ilerleyen zamanlarda merak edenler için daha detaylı bir metin de hazırlayabilirim. Unutmayın; dil öğrenerek yeryüzündeki en zevkli işlerden birini yapıyorsunuz.

    Ayrıca buradan çok güzel listeningler yapabilirsiniz!!
    (bkz: http://www.tvguide.co.uk/)
  5. ingilizce'ye orta/ileri duzeyde hakimseniz ve baska bir yabanci dil ogrenmek istiyorsaniz duolingo.com adeta bir hazinedir.
  6. kendinize ingilizce konusan bir dizi ya da oyun karakteri secin ve onunla ozdeslesin.

    ornek vermek gerekirse batman serisindeki joker karakteri. video oyunu olarak cikmis arkham serisinde joker karakterini dinleyerek ve onu taklit ederek hem dinlemenizi hem de konusmanizi gelistirebilirsiniz.

    ayni sekilde futbol oyunu oynayip ingiliz spikeri dinleyip ardindan onun gibi ve onun cümlelerini kullanarak konusmak da dil gelisimine oldukca yardimci oluyor. denendi ve onaylandi.
  7. rosetta stone - neredeyse her dil için
    dyned - bilhassa ıngilizce üzerine ( çoğu üniversite de bedava sağlanıyor )