1. yalnız ve yaşamak kelimelerinin biraraya gelmesi oldum olası beni şaşırtır.
    hem yalnızken hem nasıl yaşar insan?

    bence yalnızlık, insanın yaşamayı durdurmasıdır. öyle ya zaman dediğin şey ışık.
    e yaşamak dediğin şey zamanın akması. işığın olmadığı yalnızlıkta nasıl yaşıyor o halde insan?

    bence attila ilhan.

    "bu gece dağ başları kadar yalnızım"
  2. bileklik takmaya çalışmaktan başka bir sıkıntısını yaşamadım. arkadaş o klipsini halkaya geçirmeye çalışırken kendi kuyruğunu kovalayan köpek gibi dönüyor bileğimin etrafında.
  3. tuvalete girdiğinde kapıyı kapatmak zorunda değilsin.

    en büyük avantajı bu bence evet.
  4. yıllardır aklımdan geçirdiğim.
    bazen çok bencilce bir düşünce olduğu vehmine kapılıp,suçluluk duyarak,bazen de bu suçluluktan kurtulup belkide gerçekten mutlu olacaksın,neden olmasın değerlendirmeleriyle kendi içimde çatıştığım düşünce..
  5. üniversite son seneyi de katarsak, iş hayatı ile birlikte 5 yıldır içinde bulunduğum eylem. kendi içinde artı ve eksi yönleri bulunmakla beraber, kötü olan yanı bunun bir alışkanlık haline gelişidir sanırım. bazı zaman arkadaşlarım gelip kalıyorlar ama o kendi dünyamın düzen ve düzensizliği, sesi ve sessizliği, aydınlık ve karanlığına alışınca, rahatsızlık duyuyorsun gibi geliyor. ama şu var, kimi haftasonları cuma işten gelip, pazartesi sabah işe çıkana kadar evde olduğum zamanlar, boğazınızın sesini temizleyecek biri olsun istiyorsun.
  6. yalnızlık evet hem iyi hem kötüdür.kötü kısmı ise tembellik etmekle olur.hiçbir şey yapmak istemezsin falan bilen bilir.ama kendini tanıyan yalnızken yetinebilen birisi isen yine de bir noktaya kadar çekilebilir.insan hep iç sesiyle konuştuğunu bir süre sonra garip bir şekilde fark ediyor.genelde iyi gibi gelse de zordur,sessizliğin sesi üstünüze gelir.
  7. mecburen olduğunda sıkıntılı, tercihen olduğunda harikadır.

    5 yıldır yalnız yaşıyorum. sadece 2-3 ay mecburen ev arkadaşı edindim sonrasında ayırdım evi. çok kafa dengi bir arkadaş yoksa hakikaten evi paylaşmak sıkıntı oluyor.

    güzel tarafları, kötülerinden daha çoktur sanırım. en önemlisi özgürlük. bulaşığı yıkamadan bırak, istediğin programı izle, istediğinde uyu. mesela ben tüm yaz boyu pencereleri açar, evde şortla gezerim. atlet giymek bile külfet geliyor. sonra buzdolaba attığım soda, tatlı şeyleri hacılayan ev arkadaşı ya da kardeş olmaması da güzel. :d

    en kötü tarafı yalnızlık işte. eğer yaşadığın yerde yakın dostların yoksa özellikle melankolik anlarda insan kendini terk edilmiş hissedebiliyor. bazen düşünüyorum şurada düşüp ölsem kimsenin haberi olmaz diye. ürkütücü olabilir.

    bir de gelin itiraf edelim, tuvalet kapısını açık bırakabilmek... :d
  8. zordur, güzeldir.
  9. kamp kurmaya, dağın başına gittiğimde sıkılmıyorum bu durumdan. çeşit çeşit hayvanların, böceklerin çıkardığı sesler bir nebze yalnız olmadığımı farkettirse de, insan doğada yalnızdır lan işte. ötesi yok. keyif verir insana ama bu yalnızlık. sıkılmazsınız, şehirde yalnız kaldığınız anlardaki gibi. mesela, ay bulutların ardından bir anda çıkıp ormanın hızla aydınlanışına tanık olduktan sonra "ne şanslı bir insanmışım" dersiniz. müthiş heyecan verir bu görüntü. sincaplar mesela. güzel hayvanlardır. böyle bir hayvanı görmek mutlu eder insanı. "yalnızım ama mutluyum lan" dersiniz.

    şehirdeki yalnızlık çok yıpratır insanı. ben hiç duymadım evin içinde veya dışındayken "ben yalnızlıktan sıkılmıyorum" diyen insanı. varsa da böyle diyen, kendini kandırsın. evde yalnız kaldığım günlerimde mutfakta otururken bir an gelmişti ve şunları kağıda dökmüştüm:

    ve adam durgunluktan bıkmıştı
    buzdolabına baktı
    sonra çalmayan bozuk radyosuna
    "konuşun biraz be" dedi
    cevap vermedi hiçbiri
    adam umutsuzca başını sandalyeye çevirdi
    "konuş" dedi
    "birşeyler anlat"
    cevap gelmiyordu çağrılarına
    "nasıl bir yalnızlık bu" dedim adam
    "şimdi şu pencereden atlayacağım birazdan"
    tam pencereye gitmek için doğrulmuştu ki
    pencere konuştu bunun üzerine
    çok şaşırmıştı adam
    "biz seni dinliyoruz hiç yoktan"
    "başka kim dinliyor seni böyle konuşmanı durdurmadan"
    adam hakvermişti
    koştu pencerenin boynuna sarıldı
  10. "yalnız yaşayan insanların kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır." demiş oğuz atay. (korkuyu beklerken)

    hüzünleri de kendi içinde başlar. biter mi... bilemedim.