1. tek başınalık ile karıştırılmamalıdır.
  2. ben bir şey demeyim de nietzsche desin benim yerime:
    "ama karşına çıkabilecek en kötü düşman her zaman sen kendin olacaksın; sen kendin pusuda bekleyeceksin kendini mağaralarda ve ormanlarda.
    yalnız kişi, kendin gidiyorsun kendine giden yolda! ve senden geçiyor yolun ve senin yedi şeytanından!
    kendine karşı bir zındık olacaksın. bir cadı, bir kâhin, bir deli, bir kuşkucu, bir uğursuz ve bir alçak olacaksın.
    kendini yakmak istemelisin kendi ateşinde: nasıl yeniden doğmak isteyebilirsin ki önce kül olmadan?
    yalnız kişi, yaratanın yolundan gidiyorsun: bir tanrı yaratmak istiyorsun kendine yedi şeytanından!
    yalnız kişi, sevenin yolundan gidiyorsun: kendini seviyorsun sen ve bu yüzden aşağılıyorsun kendini, ancak sevenlerin aşağılayabildiği gibi.
    yaratmak ister seven kişi, aşağıladığı için! sevdiğini aşağılamak zorunda olmayan ne anlar ki aşktan?
    aşkınla git yalnızlaşmana ve yaratışınla git, kardeşim; adalet ancak çok sonra aksayarak gelecektir arkandan.
    benim gözyaşlarımla git yalnızlaşmana, kardeşim. severim kendinin ötesindekini yaratmak isteyeni ve böylece yok olanı.
    böyle söyledi zerdüşt”
  3. sizi kapı koluyla arkadaş olmaya zorlayabilir.
  4. yalnızlığı tercih eden zihinlerin en güçlü sebeplerinin arasında "acıdan mümkün olduğunca uzaklaşma isteği" yattığını düşünmekteyim.

    elimizin yandığında "sobadan" uzaklaşma isteği gibi...

    ancak nufusun ve sosyo-kültürel çabaların arttığı, her yerin insandan geçilmediği şu zamanda yalnız kalmak; bireyi, "sobadan" uzaklaştığında gittikçe üşüyen ve yabancılaşan "dönüşüme" uğratabilme riski var. ayrıca doğamıza aykırı.

    özgür olmak isteyen ruhlar için ise kötü bir bilgi vereyim; özgürlük eşittir yalnızlık değildir.

    anlık olarak yalnızlık değerli olabilir ve seçilebilir ama yaşam tarzımızı yalnızlık üzerine kurduğumuzda temellerinin de gücümüz kadar olacağını unutmamalıyız.
  5. beşikten mezara yalnızız. zaman zaman yoldaşlık ettiklerimiz olur ama bu sizi yanıltmasın yollar paralel gitse de beraber yürüdüğünüz anlamına gelmez bu.

    bu gerçeği kabul etmek karamsarlığa sürüklemesin sizi hatta insanlardan da soğumayın. tersine yalnızlığınızda yollarınızın kesiştiği insanlarla bir gün ayrılma ihtimalinizin olduğunu bilerek kıymet verin. paylaşımları yarınlara bırakmayın. ama kimseye de çok fazla bel bağlamayın.

    en önemlisi kendinizi sevin, içinizdeki susmayan sesle barışık olun ki yalnız yolculuğunuzda mutlu/huzurlu olasınız.
  6. seçilmiş yalnızlık güzeldir, bazen nadasa çekersin kendini, bazen yeni tohumlar atıp yeşermesini beklersin, bazen yetiştirdiklerini hasat edersin.

    ama mecbur kalınan yalnızlık berbattır. bir insanın sıcaklığına ihtiyaç duymaktan daha doğal ne olabilir ki? ister fiziksel olsun ister ruhsal. hatta barınma kadar temel bir ihtiyaçtır bu.

    ve sabahattin ali'ye buradan bir selam gönderelim; "bir insana bir insan herhalde yeterdi. fakat o da olmayınca?" bu yalnızlığa merhem arıyoruz o zaman, film izliyoruz, kitap okuyoruz, yeni ilişkilere yelken açıyoruz ama her seferinde başlarken nasıl yalnızsak bittiğinde daha da yalnız oluyoruz.

    yalnızlıktan söz etmişken oğuz atay'dan alıntı yapmadan bitirmek ayıp olur:
    "önce kelime vardı” diye başlıyor yohanna’ya göre incil. kelimelerden önce de yalnızlık vardı ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık.. kelimenin bittiği yerden başladı. kelimeler yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. kelimeler, yalnızlılığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu. /tutunamayanlar.
    b-612
  7. içten içe somut, dıştan bakıldığında soyut bir kavram. dışardan sizi görenler duyanlar yalnızlığınızı göremezler hissedemezler. siz içinizde taşırsınız ve çevrenizi algılama biçiminiz o taşıdığınız yalnızlıkla şekillenir.evdeyken hissedilmez,dışardayken daha çok açığa çıkar.yalnız olmayan insanları gördüğünüzde bu kontrast yaratır. ve aradaki farkı uçurumu görürsünüz. yalnızlık derecenizi ölçümlersiniz. yaşamınızda tanıdığınız insanların koyduğu mesafe nedenlerini sorgularsınız.değişme nedenlerini sorgularsınız.kendinizi sorgularsınız.söylemlerinizi, ve eylemlerinizi, kararlarınızı sorgularsınız. sürekli bir muhakeme süreci vardır.
  8. bazen birini beklemektir.
    bazen bir şeyi beklemek.
    bazen sessiz kalıp nefes alıp vermeyi dinlemektir, yaşadığını hissetmek için.
    bazense öylece durup ölmeye beklemek.
    bazen kalabalıkta kendi kendine konuşmak,
    bazı zamansa tek başına oturup kafandaki kişilerle konuşmak.
    bazen tek kişilik masalların kahramanı olmak,
    bazı zamanlarsa hikayelerin kaybedeni olmak.
    bazen gücünü hissetmek,
    bazı zamanlarda ise gücünü toplamak.
    ...

    ne olursa olsun kaybetmek bu oyunun doğasında varsa yalnızsındır aslında.
    kazandıklarım sizin olsun boşverdim zaten onları, kaybettiklerim için umut verin ki yalnızlığımın bir anlamı olsun.
  9. "bavulları hep toplu durmalı insanın.
    bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı.
    tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vazgeçmeli.
    ihanetlere, terkedilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı.
    yalnızlığa alışmalı.
    çünkü “omuz omuza” günlerin vakti geçti.
    dayanışma, günümüzün borsasının değer kaybeden hisse senetlerinden biri artık.
    bireyin keşif çağı, geride kırık dökük yalnızlıklar bıraktı.
    terörün bile bireyselleştiği çağdayız.
    zaman, birlikten kuvvet doğurma zamanı değil;
    zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır.
    işte o yüzden alışmalı yalnızlığa.
    sokaklar dolusu ıssızlıkla başbaşa yaşamayı göze almalı insan.
    güvendiği dağlardaki karlara bakıp ders çıkarmalı.
    hüzünlü bir şarkıyla paylaşılan gecelerde başını dayayacak bir omuz arama huylarından vazgeçmeli.
    sofrada tek tabağa, tabakta az yemeğe alışmalı.
    romanlardan, yalnızlığı yücelten paragraflar asmalı evin en görünür duvarlarına.
    “yalnızlık paylaşılmaz/paylaşılsa yalnızlık olmaz” dizeleriyle başlamalı güne.
    telesekretere “şu anda size cevap verebilecek kimse yok! ” denmeli,
    “belkide hiç olmayacak” cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı.
    oysa sessizlik haksızlığa alkıştır.
    haklılığın onuru yaşatır insanı.
    susmanın utancı öldürür.
    o yüzden en sessiz gecelerde “doğruydu, yaptım” la teselli bulmalı insan.
    feryada komşuların yetişmemesine,
    soğuk duvar diplerinde sessizce ağlaşmaya alışmalı.
    kendiyle hesaplaşmaya çalışmalı.
    gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye,
    kendiyle hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır olmalı.
    hep başını alıp gidebilecek kadar cesur,
    ama hep kalıp savaşacak kadar gözü pek olabilmeli.
    sessizliği, sese dönüştürebilmeli.

    ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan.
    yollarla barışmalı.
    yalnızlığa alışmalı.. "

    ah can dündar...
    doğruydu, yaptın.
  10. bir dünya içinde yedi milyar evren
    benimkisi yetmezmiş gibi her zihin
    - bir cehennem

    ^:hehehehe^