1. firtinali bir gün babannemlerin evindeyiz. gece olmuş yataklar serilmiş, babannemler kendi yatak odalarında, annemler başka bir odada, kardesimle ben de salonda yatiyoruz. catir catir şimşekler cakarken yağmurun sesi eşliğinde uyumaya calisiyoruz.

    gece saat iki sularında derinden gelen yankili ve korkunç, bitmek bilmeyen ezan sesiyle hepimiz uyandik.

    ses o kadar yuksek ki sanki evin içinden geliyor. kulaklarima inanamiyorum, zaman algimi yitirdim sabah mi oldu diyorum ama zifiri karanlık.

    kardeşim uyanmis onu sakinlestirip annemlere koşuyorum onlar da uyanmis boş gözlerle tavana bakiyorlar. ben topuklarim kicima vurarak koşup gelince onlar da ayaklandi. hep beraber babannemlerin odasina yoneldik ( bu arada herhalde günahkar bi aileyiz ki herkes bi ton beyazlamis annem şehadet getiriyor miril miril :))

    koridorda tam uyanamamis babannem ve kararlı adımlarla "hmni s..." diye kufrederek giden buyukbabamla karsilastik. içimizde en çok ne yaptigini biliyor gibi duran buyukbabami takip ettik tüm ev halki.

    büyükbabam kardesimle yattigimiz salona impf impf diye girdi , karanlıkta vitrinden bisey alip cotank diye yere caldi. ses ancak o zaman kesildi.

    babannem isigi yakti. yerde yeşil kirik bi kutu gibi bisey.

    büyükbabam yatagina dönerken saydiriyordu.
    "gazeteden aldik bi turlu ayalamayi beceremedik hmna koydumunun ezan okuyan saatini..."
  2. üniversite sınavına hazırlanırken gittiğim dersane garip bir yerdi, hocalarımız ya choppercı gibi ya gandalf gibi tiplerdi bayağı kafaydı yani ortam.

    neyse bizim matematikçi (adam ama tam bir gandalf yani süper bir herif) yarın ilginç eşya yarışması düzenleyeceğim dedi.. adam bunu her sene yapıyormuş anlatıyor böyle geçen sene birisi evinden dersaneye kadar koca tekerlek yürütmüş onu getirmiş falan.. yarın da sınıfta böyle bir yarışma yapacağım dedi tabii herkes kopuyor konuşuyor ne getirsek falan diye..

    neyse akşam eve gittim, bir aile dostumuz gelmiş, oğlu da çocukluk arkadaşım.. ikimizde bu yaşımızda halen daha oyuncakları çok severiz ve ne zaman gelseler evin karşısındaki avmye gider toyshop'a bakarız.. yine gittik işte toyshopa beraber bir şeyler bakıyoruz böyle kılıç kalkan savaşı falan yapıyoruz orada eheh sonra böyle alsam mı diye falan düşündü bunu.. az ileride bi kelepçe gördü böyle hoşuna gitti (oyuncak gibi değil ama bayağı bildiğin gerçek kelepçe) bunu alayım dedi falan neyse öyle güldük ama zerre pis bir anlamda falan değildi yani çocuğun hava topu, nerfleri, ayıcıkları falan var her türden oyuncak keza benim de öyle

    neyse eve gittik muhabbet ediyoruz ben de bir yandan odama bakınıyorum, dedim yarın ilginç eşya günü var ne götürsem falan en son aklıma geldi aa dedim senin aldığın kelepçeyi götüreyim haftaya da veririm falan iyi dedi

    götürmez olaydım

    neyse sabah dersaneye gittim ilk ders gandalfla.. herkes ilginç eşyalarını çıkardı adam tek tek inceliyor işte sırf kaşıyıcı, ayıcık şeklinde garip bi ısıtıcı, beyzbol sopası ıvır zıvır, sıra bana geldi adama kelepçeyi verdim
    uzun bir sessizlik falan sonra adam birden yarılmaya başladı ama nasıl leş nasıl pis gülüyor böyle yarılıyor işte şunu yapmayanları sıraya kelepçeleyeceğim şöyle döveceğim böyle döveceğim falan senin nasıl bir ruh halin var bilmemne.. ben tabii malım işin "o" boyutunu hiç düşünmemiştim falan bayağı utandım yok dedim öyle düşünmedim toy shoptan arkadaş almış dedim olay daha da bok çukuruna gitti zaten çünkü biraz da fazla sahiciydi böyle bayağı lanet leş bir muhabbet döndü adam kendini sıraya kelepçeledi gülüyor anahtarı sınıfa atı falan.. neyse sonra bütün ders boyunca böyle piç piç kahkahalar tabii ben de gülüyorum ama sinirden yani sinirlerim bozuldu, nereden bileyim işin öyle bir yere varacağını

    sonra işte ders arası geldi, uzun araydı falan herkes öğretmenler odasına soru sormaya falan gidiyor işte fizik kimya falan.. bi gittim bu kelepçe hocadan hocaya geziyor kimsenin soru falan çözdüğü yok birbirlerine atıyorlar bir hoca ötekini sandalye kolçağına falan kelepçemiş ben hay ak modundayım neyse sonra bunu takip eden 3-5 gün desaneye gitmedim ama en azından en ilginç eşya benimkisi seçilmişti.
  3. kızılayda arkadaşımla geziyoruz aniden karşımıza saçı başı rastalı, boncuklu, bohem bir falcı çıktı.
    (f: falcı, m: arkadaşım) (ben o sıra şok)
    f: bayanlar fal baktırmak ister misiniz?
    m: olmaz fal dinimizce yasak.
    f: ama pantolonda yasak
    m: oradan bakınca dindar gibi mi duruyoruz!?
  4. agnostik sevgilimin bana seccade ve tesbih hediye etmesi.

    dinle mi dalga geçiyor, benle mi dalga geçiyor, kafası mi karışık anlamadım. biraz çabalarsam pilavliya gelir gibi ama bakalım artık.

    düz. : gül suyunu unutmusum. sanirsin hacdan döndü, bi zemzem ikram etmediği kaldı. :)
  5. yer : manama / bahreyn

    barda ingiliz rock grubunun performansı izlenip envai çeşit içki bir bir yuvarlanırken çinli bir hatunla tanışılmıştır. çinli denilince aklınıza 1.50lik sevimli bir karakter gelmesin, yao ming'in kuzeni olabileceğinden şüphelendiğim 1.86lık hatun herşey yolunda giderken alkolün etkisiyle plak gibi takıldı, tutturdu sen türk değilsin diyor başka birşey demiyor.

    ç: çinli hatun, b: ben

    ç: sen türk değilsin, türkler esmer olur, siyah gözlü olur.
    b: yahu tamam yarımız esmerdir de diğer yarımız sarışındır, kumraldır, buğday tenlidir.
    ç: yok hayır, annen veya babanın atalardan biri avrupa'dan olmalı, kumral yeşil gözlü türk görmedim hiç.
    b: haspinallah velimen vekil. benden iyi mi bileceksin ?
    ç: haspina ? what did you just say ?
    b: diyorum ki sülale egeden dışarı çıkmamış, ne avrupası ?
    ç: dur seni test edicem, eğer ne yaptığımı bilirsen kesin türksün.
    b: tamam yap bakalım testini.
    ç: şlaaaak.

    ulan kadın bana barın ortasında bileğini yalayıp nah çekti. şlaak sesi duvarda yankı yaptı. gülsem mi ağlasam mı bilemedim ilk başta şaşkınlıktan, sonra kendimi yere attım.

    olm hanginiz eski sevgilisi olan çinli karıya nah çekmeyi öğretti lan ? valla ayıp, billa ayıp.

    edit: özel mesajla gelen itiraftan sonra ben de itiraf edeyim, sabah odada kahvaltıyı beklerken kadına zorla bikaç harmandalı figürü öğretmiş olabilirim. aynı hatun günün birinde karşınıza çıkıp yere dizini vurup haydaa bree efeler diye bağırırsa fazla sövmeyin, nahı da yiyebilirdiniz en nihayetinde. (*:swh)
  6. true story

    cine5 yayına ilk girdiği zamanlarda milleti bağlamak ve izleyici kazanmak için bedava yayınlanmaktadır.

    aydın'ın çine ilçesinde yaşayan halk ise cine5'in kırmızı noktalı yayınlarından bi haber, yerel televizyon kanalı açıldı diye sevinmektedir. birkaç gün geçer ve belediyeye aynı çerçevede şikayet telefonları yağmaya başlar:

    " ule bizim oğlan bu deyyus çine 5'de hiç ajansları yayınlamayıpdurusunuz, belediye reisi bi gonuşuvemicek mi gari ?"
  7. "yaran" çok kötü bi kelime değil mi ya? komik anlıar varmış bi de ama benim anım sayılmaz buraya yazayım.

    olaydan ziyade ananemin nüfus kaydının olmamasıyla başlayan olaylar silsilesi aslında. eskiden nüfusa kayıt şimdi ki gibi değilmiş ihtiyaç oluncaya kadar başvurmuyorlarmış. ananem de okula gitmeyince gerek olmamış hiç. nüfus cüzdanı olmayınca evlenirken sadece imam nikahı kıyılmış. çocuklar olmuş, büyük teyzem okula başlayacak ama nüfusa kaydı yok çünkü annesi yok. dedemin babası gidip önce ananeme nüfus kağıdı çıkarmış sonra dedemle evlenmişler çocukların kaydı yapılmış teyzem okula başlamış. bi kaç sene sonra ananemi askerler almaya gelmiş çünkü asker kaçağı görünüyormuş. ismi unisex değil doğrudan erkek ismi olduğu için olsa gerek bir karışıklık olmuş. onu da halletmişler sonrasında askerden yeni dönen dayımı tekrar askere çağırmışlar çünkü dedem ve dedemin babası 3 dayım için ayrı ayrı nüfus kağıdı çıkarmış. askerliği yapan nüfus kağıdında ismi doğru şekliyle değil yöresel söylendiği şekliyle yazıyormuş tekrar yap derler diye onu kullanmaya devam etmişler fazladan çıkartılan nüfus kağıtlarındaki çocuklar da öldü gösterilmiş.

    *kartal kalkar dal salkar aziz nesin'in "yaşar ne yaşar ne yaşamaz"ıyla benzerliğini fark ettirince söylemeden geçemedim ananemin adı da yaşar. =)