• okudum
    • okuyorum
    • okumak istiyorum
  • youreads puanı (8.00)
yeniden çarmıha geriliş - nikos kazancakis
çağdaş yunan edebiyatı'nın en büyük yazarlarından biri olan "nikos kazancakis" (1885-1957), ününe "gecikmiş" olarak kavuşan bir edebiyat adamıdır. romanları vatikan'ca "kara liste"ye alınan; siyasal düşüncelerinden dolayı, hakettiği nobel edebiyat ödülü engellenen; soğuk savaş yıllarında adı, yapıtları ve kendisi perdelenen kazancakis; bu engelleri, sürekli kendisini yenileyerek aştı...1958 yılında "ölmesi gereken adam" adıyla filme alınan "yeniden çarmıha geriliş" 1954'te yayımlandı. yunanlılar'ın özgürlük sorunlarını, dinin toplumsal mücadeleye etkileri içinde ele aldığı bu romanıyla kazancakis, evrensel insana ulaşmanın da görkemli bir örneğini veriyor.kazancakis'in bu ölümsüz eserini kıvançla sunuyoruz. (kitap bilgileri idefix'den alınmıştır.)


  1. (bkz: zorba - nikos kazancakis) adlı romanıyla bilinen nikos kazancakis in türkçeye "yeniden çarmıha gerilen isa" adıyla çeyrilen kitabıdır.

    kazancakis bir köy özelinde ele aldığı din, kapitalizm, sosyalizm, iktidar, insanların bir çok şeye din yoluyla nasıl kolayca kandığını konu edindiği evrensel bir romandır.

    kitaptaki manılios karakterinin ağa tarafından halka verilip linç edilmeden önce söylediği sözler manifesto değerindedir.
    manılios un kazancakis in ağzından konuştuğu bölümdür.


    !---- spoiler ----!

    manolios:

    bu dünya kötü ve adaletsiz ağa. iyi olanlar açlık ve acı çekerken, en kötüleri yiyip içiyor, inanmadan, utanmadan, sevmeden bu dünyayı yönetiyorlar. böyle bir dünya yok olsun daha iyi! sokağa fırlayıp damlara çıkacak ve haykıracağım : “bütün açlar, ezilenler, gelin birleşelim; bu dünya papazlardan, ekabirlerden, ağalardan arınsın diye her şeyi yakalı!”
    “tüm dünyada ihtilal başlatmak isterdim ağa. siyah, beyaz, sarı tüm renklerden insanları ayaklandırmak; büyük güçlü bir ordu kurup o kokuşmuş, büyük kentlere, utanç bilmez saraylara girmek ve hepsini ateşe vermek isterdim!”

    “ama ben zavallı bir şeytan, anadolu nun derinliklerindeki bir köyde kaybolmuş, güçsüz bir uşağım ve sesim sarikana dan, likovrisi den öteye ulaşamıyor. bu nedenle sarikana ve likovrisinin ortasında durup haykırıyorum: “kalkın aç kardeşlerim ezilen dostlarım daha ne kadar köle olarak yaşayacağız? daha ne kadar boyunlarımızı ağanın yatağına uzatacağız? kalkın, vakit geldi, ya özgürlük ya ölüm! bize haklarımızı barış yoluyla vermeyecekler, savaşarak kazanacağız! silahlanın horlanmış kardeşlerim…

    !---- spoiler ----!
  2. nikos kazancakis beyefendinin, zorba isimli kitabından çok daha başarılı bulduğum romanıdır. çıkarı olmadığı sürece hiçbir işe karışmayan osmanlı memuru türk ağanın başında bulunduğu ve yalnızca çıkarı olan işlerle uğraşan papaz, tefeci ve yargıcın yönettiği küçük bir rum köyünde geçer olaylar. paskalyada yeniden canlandırılmak üzere isa, mecdelli meryem ve dört havari rollerine seçilen dört rum köylünün bir anda rollerine nasıl büründükleri gözler önüne serilir.

    bu uzun anlatı mücadelenin anlatısıdır. elbette sınıfsal mücadelenin. siyasal iktidarın, dinin, sermayenin ve hukukun nasıl da (köyün küçücük burjuvazisi de olsa) burjuvazinin çıkarlarına hizmet ettiği, aslında bu kurumların yetkililerinin söz konusu burjuvalar olduğu ve bütün köyün kazancını bölüştüklerini, proleterin kanlarını nasıl sömürdüklerini, elinde kalan küçücük eve kadar nasıl acımadan sattırdıklarını, zulme uğrayıp yardım dilenenleri nasıl aşağılayıp, açlıktan ölümle karşı karşıya bıraktıklarını anlatır. ve elbette bütün bunların hangi coğrafyada, hangi kültürde olursa olsun hiç değişmediğini gözler önüne serer. bu nedenle ölümsüz bir eserdir.

    okunuşu keyifli, çevirisi güzeldir.