1. yılmaz özdil devamlı takip ettiğim bir yazar değil. ama bu gün pazar ve tatil günüm olduğundan gazetelerdeki bir çok makaleyi okuma fırsatım oldu, bu günkü ilginç ve beni ilgilendiren yazısı ile karşılaştım.
    "yetmez ama evet" diyenleri hatırlatan, o zaman ile şu anda bulundukları durumların karşılaştırmasını yapan güzel bir yazı yazmış.

    yazının aslı "buradan okunabilir"

    hem o "yetmez ama evet" çileri unutturmamak adına, hem de 2017 referandumunda oy kullanacakların dikkatini çekmek için paylaşmak istedim.

    !---- spoiler ----!

    --------- ibreti evet ---------

    Bundan önceki anayasa referandumunun evet kampanyasını Hakan Şükür başlatmıştı, “ülkemizin geleceği için evet diyorum” demişti. Şu anda terörist olarak aranıyor, yurtdışına kaçmak zorunda kaldı, babasını bile tutukladılar, malına mülküne el kondu.
    *
    Nazlı Ilıcak evet'in en büyük destekçisiydi, “tahakküm edici havadan kurtulmak için evet diyeceğim” diyordu. Şu anda hapiste.

    Ahmet Altan “evet” başlıklı makale yazmıştı, “Evet çıkmasını ümitle bekliyorum, çünkü bu evet, zalim bir sistemin temeline şahmerdan gibi vurup, o temeli kıracak” diyordu. Şu anda hapiste.

    Mehmet Altan hayır diyenleri ayıplıyordu, “toplum ikiye ayrılmış, evet mi diyeceğiz, hayır mı diyeceğiz, ayıp bir şey, bu anayasanın bugüne kadar değiştirilmediğine isyan etmeliyiz” diyordu. Şu anda hapiste.

    Şahin Alpay “bin kere evet diyorum” diyordu. Şu anda hapiste.

    Ali Bulaç “hayır diyenler aslında askeri darbeye evet demiş olurlar, demokrasi adına evet” diyordu. Şu anda hapiste.

    Hasan Cemal evet demeyi tarihi bir fırsat olarak görüyordu, “referandum Türkiye için tarihi bir fırsat, hukukun üstünlüğü için tarihi bir fırsat, bu nedenle referandum sürecinin başından beri evet'i savunuyorum” diyordu. İşinden atıldı, herhangi bir gazetede yazmasına izin verilmiyor, yurtdışına taşınmak zorunda kaldı.

    Mümtazer Türköne hayır diyenleri darbe yanlısı olmakla suçluyordu, “bu berbat statükoyu tarihin çöp sepetine atmakta geç bile kaldık” diyordu. Şu anda hapiste.

    Baskın Oran, göğsünde “yetmez ama evet” yazılı tişört giyiyordu, sokakta bu tişörtle dolaşıyordu, “ne kadar değişse o kadar sevaptır” diyordu, “Tayyip Erdoğan demokrasi kahramanı” diyordu. Şimdi aynı Baskın Oran “Türkiye yönetilemiyor, hayatımda Türkiye'nin bu kadar bataklığa girdiği bir dönemi görmedim” diyor.

    HDP sandığa gitmedi, Selahattin Demirtaş “evet veya hayır çerçevesine sıkışmayarak, Türkiye'de başka umut var demek için boykot ediyoruz” diyordu. Başka umudu gördük… Selahattin Demirtaş başta olmak üzere, HDP şu anda komple hapiste.

    Murat Belge evet'i savunurken Atatürkçülere küfrediyordu, “merkezinde Kemalizm'in yeraldığı cephe, sırf hükümete duyduğu nefret nedeniyle hayır diyor” diyordu. Şimdi “doğrusu ben kendimi kandırılmış hissediyorum, elim kırılsaydı da oy vermeseydim diyecek halim yok ama, bizim desteklediğimiz adam uydurma bir Tayyip Erdoğanmış, aklımızı kullanmıyorduk, konu mankeniydik” diyor.

    Cengiz Çandar “Türkiye'nin önü açılıyor, hukukun üstünlüğüne evet demekten başka yol var mı?” diyordu. İşten atıldı. Şimdi “pişman mısın dersen, pişmanım, daha uyanık davranmalıydık” diyor.

    Bülent Arınç “hayır diyenlere acıyorum” diyordu, “kurban olduğum Allah verdikçe veriyor” diyordu. Şimdi aynı Bülent Arınç'ı boş süt şişesi gibi kapının önüne koydular, Tayyip Erdoğan telefonuna bile çıkmıyor, yandaş medyada “Manisalı Lawrence” deniyor.

    Ertuğrul Günay o zamanlar bakandı, “hayır demek, bilerek veya bilmeyerek darbeci zihniyetle işbirliği yapmak demektir” diyordu. Kapının önüne kondu, şimdi “ülke ateşler içinde” diyor.

    Orhan Pamuk “evet diyeceğim, darbecilerle hesaplaşmanın yolu açılıyor, Ak Parti Türkiye'yi çok iyi yönetiyor” diyordu. Şimdi aynı Orhan Pamuk “insan hakları hergün ihlal ediliyor, otoriter askerlerin yerini otoriter ve İslamcı hükümet aldı” diyor.

    Aydın Engin “harbiden evet dedim, duraksamadan evet dedim, ülke demokrasisine çok yararlı olduğuna kanaat getirdim, hiçbir kuvvet beni evet demekten alıkoyamazdı, alıkoyamadı” diyordu. Tutuklandı, genel yayın yönetmeni yurtdışına kaçmak zorunda kaldı, birlikte çalıştığı Cumhuriyet gazetesinin yazarları şu anda hapiste.

    Adalet Ağaoğlu sadece evet demekle kalmıyor, açık çek veriyordu, “evet diyerek hakkımızı arama hakkını elde ediyoruz, yetmez ama evet diyorum, atılan her adıma evet diyorum” diyordu. Şimdi “evet dediğim için çok pişmanım, enayilik etmişim, bunlara kandığım için hâlâ başımı duvarlara vuruyorum” diyor.

    Sezen Aksu “tabii ki evet diyeceğim, evet demeye devam edeceğim” diyordu. Sonradan Akp'nin işine gelmeyen laflar söyleyince yandaş medyada linç edildi, “kart serçe” manşeti atıldı.

    Cemil İpekçi “evet diyorum, buna hayır diyenlerin çoğunluğu eski diktanın, eski despotluğun sürmesini isteyenlerdir, hakiki kitap okumuşsanız buna hayır demeniz mümkün değil” diyordu. Şimdi ise “yetmez ama evet derken sanatçı olmamın hayaline kapılmışım, demokrasi diyorlar, bunun neresi demokrasi anlamadım, güzelim ülkemize yazık oluyor, bir daha ak partiye oy yok” diyor.

    Fethullah Gülen'e “büyük vizyoner” diyen Sinan Çetin “bir daha darbe olmamasını garanti altına almak adına evet” diyordu. Tam tersine… 15 Temmuz darbesi o evetler sayesinde garanti altına alınmadı mı?

    * İbrettir. *

    Evet demeye niyeti olanlar bunları iyi okursa, memleket için hayır'lı olur.

    !---- spoiler ----!
  2. bu ülkede entelektüel geçinen bazılarının aslında onca kitabı boşuna okuduğunu, onca saçı boşuna ağarttığını ve aslında onca yaşanmışlıklarına, bilgi birikimlerine rağmen halen hayal aleminde yaşayıp gerçeklerden ve bu ülkede yaşayan insanlardan ne kadar uzak olduklarını her gün yüzlerine çarpmak. hangi sürecin temellerini attıklarını her gün hatırlatmak için sık sık yinelenmesi gereken slogan. tekrarlanmalı ki bu ülkede asıl ayakta uyumaması, gözü açık olması, tarihte yaşananları hiç unutmaması gerekenler hep hatırlasın.
  3. reyizi cumhurumuzun sloganı.
    yedirtmeyiz..
    yersen..
  4. halen birilerinden duyduğum ve bu dönemin sebebi olarak anılan yaklaşım. bir defa bu referandumda yae diyenlerin batı demokrasilerinde geçerli konular için savunduğu maddeler 4 yıl içerisinde akp hükümeti tarafından geri alındı. siyasi akıl ilkesel davrandı ve konjonktürü umursamadi diye eleştirilemez, evet yae diyenlerin bir kısmı bugün en azılı hükümet destekçisi ancak bir kısmı da hükümetin açık cephe aldıği kisiler, bu kişiler gecmiste nasıl yaklaşmışsa hala aynı şekilde yaklaşıyor. bu kişilerin tek hatası akp'nin batı burjuva demokrasisine eklemlenme konusunda 180 derece dönme ihtimalini kestirememeleriydi. bugünün bütün güvenini kaybetmiş hükümeti üzerinden yae eleştirisi yapmak çok kolay fakat yanlış, liberal ilkesellik eleştirilebilir. alt tarafı bi referandumdur ve cemaatin işine geleceği düsünülerek çogu maddesi de değiştirilmiştir. neyin kavgasi anlamadim. o referandumdan aldıgi desteği bi daha alamadı bu kesimden, 2010 referandumu bi varlık ispatı meselesi olacak kadar kritik miydi? 2015de oyları düştü sonra yine çıktı mesela, nasıl bir ilişki kurulabiliyor anlamıyorum. sanki güvenoyu alıyor, 2010 referandumunu referans alsaydı o hükümet 2017ye daha demokratik bi anayasayla girerdi. bugünün suçlusu yae diyenler değil hepimiziz.