1. Başlangıç ve bitiş noktaları aynı olsa, aynı günün sabahı ve akşamı arasında sıkışmış olsa bile, bazen başınıza gelebilecek en güzel şeylerden biridir. Hele ki sevdiğiniz insanla çıkmışsanız yola.

    Birkaç saat evvel kendisine de söylediğim üzere, en son ne zaman bugünkü kadar huzurlu ve özgür hissettiğimi hatırlamıyorum. Huzurluydum, çünkü sadece sol teki takılı olan kulaklığımda camel çalıyor, alışık olmadığım için ilk birkaç saat bana hayli ağır gelen kaskın izin verdiği kadarıyla sağ kulağımda da rüzgarın sesi çınlıyordu. Ellerim kendisinin belindeydi, ve düşecek gibi hissetmeyeceğim kadar sıkı, onu rahatsız etmeyecek kadar da gevşek tutmaya çalışıyordum. Tam o dengeyi kurduğumu hissettiğimde air born'un habercisi flüt devreye girdi, yine tam o anda, yola çıktığımızdan beri ilk defa kafamı kaldırıp bulutlara baktım ve birden hızlandık, ve bizim haricimizdeki her şey yavaşladı. Zamanı da kendisini de çok yavaş yaşadığı bir dönemden yeni yeni çıkan biri olarak, hem fiziksel hem de ruhsal manada hızlanmak, rüzgarı ve müziği yeniden hissetmek, etrafıma bakmak değil içinde olup bitenleri görmek, görmeyi istemek ve bunun için gereken enerjiyi bulmak, o ilhamın bana sarıldığım insan tarafından verilmesi öyle iyi ve doğruydu ki, air born da dahil olmak üzere dünya üzerindeki hiçbir şarkının tek başına veremeyeceği bir huzur ve mutluluk aktarıldı bana. Her istediğimi her zaman yapamayacak olduğumu ama özgür hissetmeden de rahat edemeyeceğimi anladığımda, özgürlüğe bakışımı değiştirmiştim. Artık özgürlük, canım ne isterse onu yapabilme gücüm değil, içimden neyi yapmak gelmiyorsa onu yapmama hakkımdı. Değişen bakışımla özgür hissettiğim zamanlar oluyordu sık sık ama canımın istediğini yapmakla gelen o esas özgürlüğü çok uzun zamandır ilk kez bugün, onunla birlikte yoldayken hissettim. Yine kendisine dediğim gibi, hem olmam gereken, hem de olmak istediğim yer ve zamandaydım sonunda.

    Tüm bu duyguları size verebilmiș, benzerlerini de sizden alabilmiş olduğunu umduğunuz bir insana her şeyi tek bir içten cümleyle aktarabilirsiniz esasında. Ben o cümleyi buraya yazmayacağım. Yazıya döküldüğünde, iki elemanlı basit ve klişe bir kelime grubu oluyor sanki. Esas değeri, söz konusu insanın sesinden, bakışlarından ya da dokunuşlarından duyulduğunda anlaşılıyor, hissediliyor. Elini tutmam için uzattığında, hiçbir şey demeden uzun uzun ve dikkatli bir şekilde yüzüme baktığını yakaladığımda, bazen de sadece ismimle seslendiğinde bile duyabiliyorum söylediğini. Bazen de sanki bunu söylemek için uyanmış gibi, uykusunun ortasında birdenbire söyleyiveriyor. Böyle olduğunda uzunca bir süre uykuya dalamıyorum gülümsemem çok uzun süre boyunca yüzümde kaldığı için. İfade etmek konusunda onun kadar becerikli ve atılgan değilim her zaman ama hissettirebildiğimi umuyorum. Bunu ona sözcüklerimi ve ses tellerimi kullanarak söylemek ise çok farklı bir huzur ve haz. Yine de bugün, sözcüklere gerek kalmadığı gibi, eksikliklerini de hiç hissetmeden defalarca söyledim. Beni duyduğuna inanıyorum.

    Yolda geçirdiğimiz yedi saatin her bir saniyesi asla bitmesini istemeyeceğim bir güne bedeldi. Kat ettiğimiz 262 kilometrelik yolun her bir metresi -o bitmek bilmeyen mıcırlı yol da dahil olmak üzere- bir öncekinden güzeldi. Bilakis arı vızıltıları ve kendi seslerimiz haricinde mutlak bir sükunete bulanmıș kahve molası durağımız. Daha önce hiç bulunmamış olduğum bir yerde evimde gibiydim, üstelik bunca zamandır kendi evimde uyuyup uyanmama rağmen asla evimde değilmișim gibi hissederken. Hiçbir yere ait hissedememe sendromuma inat, hiç bilmediğim yollarda ve yerlerde, içlerine girdiğimiz ilk anda evimde hissedebileceğim güveni ve huzuru yarattığın için teşekkür ederim. İyi ki çıkmışız bu yolculuğa bugün. Ve evet, ben de yorulmuşum epey. Huzurlu uyuyacağım.

    Ha bir de, yol demişken, yolculuk demişken:

    living on the road, living on the road!
  2. gocebe atalarimizdan kalan genetik bi miras olabilir, ne kadar uzun ne kadar yorucu olursa olsun beni manasiz sekilde mutlu eden bi faaliyet... oyle ki vardigim hemen her yerde normal insanlar acaba nasil bir yer burasi diye plan yaparken ben acaba ne zaman tekrar yola koyulcaz diye dakika saymaya basliyorum...
  3. çocukluğumun en büyük keyiflerinden biriydi memlekete yolculuk. sabaha karşı kızılırmak'ın kıvrımlarını görmek için heyecandan uyuyamayışım hala aynı.
    zira en güzel topraklarının başlangıcıydı usul usul kıvrılan sular. çocuk düşlerim, vişne bahçelerim, büyükbaba kokusu, babanne türküsü demek bu topraklar..

    ve anlıyorum ki; en çok sabah güneşi bizi selamlarken güzel yollar.
  4. gezelim görelim kafası ile çıkılmıyorsa; en baştan angarya gibi gelir.

    pekii nasıl bir yolculuk??
    bu yolculuk amaç mı olacak? yoksa araç mı?
    işte burası tartışmaya açılmalıdır.
    bize göre yolculuk hiçbir zaman araç olamaz.
    yolculuk ancak ilmi noktada ele aldığımız zaman bir araç olduğunu göreceğiz.
  5. şu ara çok istediğim şey esasında.. uzak bir yere cam kenarında gitmek, iç sesten ziyade doğanın akışına kendini kaptırmak..
  6. arada bir yolculuk yapmayı özlerim kah arabayla kah otobüsle ama kısa sürede de evime ya da doğal ortamıma dönmek isterim. en iyisi ayda bir falan şöyle bi 3-4 saatlik bi yere gidip bi kaç gün kalıp dönmek
    wtf
  7. yolculuğa çıkmak tam bir kabus benim için. alıştığın yerde rahat rahat debelenirken ne bu gitme merakı insanlardaki.
    yeni bunlar zaten hep gezelim eğlenelim furyası.
    gezmeyin demiyorum da az üşenin,
    yolculuğa çıkmak için 1 hafta boyunca psikolojik olarak kendimi hazırlamam bile yorucu.