1. daha önce ankara'da en köklü kuruluş olan afsad derneğinin fotoğrafçılık eğitimlerine katılmıştım. temel eğitim kurunda aldığım notlar oldukça faydalı olmuştu. uzun süre ara verdim çekimlere. şimdi güzel bir insan vesilesiyle yeniden döndüm. bu haftasonu ankara kalesi ve civardaki eski yerleşim yerlerini yeniden gezeceğim. belki hiç ummadığım bir yol çıkar. aldığım notları paylaşıyorum.

    -fotoğrafta değer kaygısı olmalı, anlamı en iyi şekilde ifade edebilmek mesele.
    -hangi alanda fotoğraf çekilirse çekilsin ülkeye, gündeme uygun ve sorunlar üzerine çözüm üretecek, geleceğe yön verecek, harekete geçirecek çalışmalar olmalıdır. kısaca toplumsal fayda sağlamalıdır.
    -bir fotoğraf bin kelimenin ifade etmesinden daha fazlasını ifade eder.
    -fotoğrafın güçlü bir anlatımı olmalıdır.
    -fotoğraflarda yaratılan imgeler ile duygulara, değerlere, inançlara ve yaşam ögelerine hitap etmesine öncü ol.
    -duygunun eyleme dönüşmesini sağlayacak çekimler yap.
    -yüz, en güçlü anlatım biçimidir.
    -iki önemli zorluk; anlatılmak istenen kişinin önce anlatacak kişi tarafından anlaşılabilmesi anlatılacak kişinin tüm karakteristik özelliklerini bir defada ortaya koyabilecek uygun bakış açısı ve anın yakalanmasıdır. işık, kişinin özelliklerini yansıtacak bir araç olmalıdır.
  2. oyuncak fikri gayet güzel. şayet olur ise ben de katılmak isterim, bir fotoğrafımla.
  3. "3. Hafta - Oyuncak"

    Oyuncak, yarım kalmış çocukluğun en kırılgan yanıdır.

    Balon parçaları
  4. "4. Hafta - İnsan"

    Bartın sokaklarında gezdikten sonra Amasra'ya geçmiştim. İnanılmaz yağmur yağıyordu. Üstelik hazırlıksız idim. Bütün kıyafetlerim ıslanmıştı. Yağmurdan sığınmak için tam köprünün girişinde sırılsıklam olmuş bir kız çocuğu ile rastlaştım. Çingene idi. Boynunda çok güzel bir mavi boncuklarla dizili kolyesi vardı. Beni görünce güldü. Tam kamerayı gözüme yaklaştırırken küçük kahkahalar saçarak koştu. Tir tir titrerken yaşadığım bu anı çektiğim için mutlulukla dönmüştüm otele.

    çingene yağmurun küçük kahkahası
  5. öhöm öhöm,

    öncelikle haftanın konusunu söylemeden önce söylemek istediğim birkaç unsur var.

    bütün fotoğrafları özel buluyorum. fotoğraf, bir başkası tarafından anlamsız gelse de, fotoğrafı çeken kişinin aklında ve yüreğinde bütünleşmiş şeylerin nesnelerle somutlaştırılmış hali olması, biricik kılıyor. çünkü sana aittir. seni anlatır. senin düşüncen, senin duygun, senin fikrin, senin yaşantılarından doğmuş bir parçandır fotoğraf. bu yüzden fotoğrafların yarıştırılmasını tasvip etmiyorum. bir derecelendirme kategorisine sokulmasını da. kimsenin fotoğrafı, kimsenin fotoğrafından daha iyi değildir. bir fotoğrafın tekniği ve içeriğini tartışabilmek için yahut eleştirebilmek için öncelikle ortada bir şey var olması gerekir. yıllardır katlanarak gelmiş fotoğraf tarihin aşamalarını bilip ondan sonra günümüzün fotoğraf algısı üzerinde bir çift kelam edebilelim. ki youreads'in böyle bir talebi olsa bile bunun tartışılacak, eleştirilecek yeri burası değil sanat kurumlarıdır yahut bu sanat alanında kafa patlatmış hocaların masasındadır.

    youreads eş zamanlı fotoğraf çekimi, bizim için bir soluklanma basamağı. tıpkı ev işlerinden, aile işlerinden bunalmış teyzelerimizin altın günü yapması gibi. bizim de altın günümüz fotoğraf olsun. dedikodumuzu yapalım. çayımızı içip kısırımızı yiyelim. sonra da koynumuzda sakladığımız keseleri çıkarıp gösterelim fotoğraflarımızı. birbirimize dokunalım.

    gelelim, bu haftanın konusuna. herkesin bir penceresi vardır. kimisi pencere kenarından seyreder etrafı, kimisi halısını çırpar penceresinden, kimisi yoldan geçen bir yakışıklıya/güzele ıslak çalar penceresinden sarkarak, kimisi hayalidir, kimisinin kapısıdır. kimisinin yoludur, kimisinin yolculuğu. neticede her birimizin kendine özgün bir penceresi vardır. gözleriniz pencereniz olsun. pencere yaklaşımınızı, pencereden dışarıyı nasıl gördüğünüzü, hayalinizi, neler istediğinizi... yaşamın her bir köşesinden bakar bize. somut yahut soyut hiç fark etmez pencerenizi anlatan fotoğraf/fotoğraflarınızı beklerim.

    "5. Hafta - Pencere"

    Annemin, anneanneme ilk kez sarıldığında annesine verdiği çiçekti. Anneannem de genç kızlığında düğün hediyesi olarak verilen bardağına yerleştirdi. Anneanne penceresi çok şeydir...

    anneanne penceresi
  6. "6. Hafta - Doğa"

    kırık bir çizgide, boşluğuna üflenen bir çiçektim.

    karahindiba
  7. "7. Hafta - Yeme/İçme"

    Beyoğlu'nda eski bir binanın bodrum katındaydık.
    alkollü duvar
  8. "9. Hafta - Güncel"

    Eve giderken geçtiğim bir sokağın göğünde gördüm. Dünyaya karşı içimde buruşmuş bir dargınlık gibiydi.

    çürüğe alınmış bir uçurtma