-
geri döndüğüme göre uzun uzun yazıp anlatabilirim.
borderline teşhisi ile uzun zamandır boğuşuyordum , yine yazmıştım zaten. geçtiğimiz günlerde teşebbüs ettiğim bir intihar girişimi ve arkasından gelen kriz nedeniyle ailem ve doktorlarımın ortak kararı doğrultusunda ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatmama karar verildi.
yaşadığım yerde bu klinik olmadığı ve kapalı hizmet sunan başka bir hastane olmadığı için ailemin hazırladığı bir çantayla bulunduğumuz ile yakın başka bir ilde yatacağım hastaneye sevk edildim. açıkçası pek istekli değildim gitmek için ama verdiğim karar ve tepkiler bana verdiği zararı arttırırken yakınlarım da bundan zarar görmeye başlamıştı. neyse sonuç olarak gönülsüz de olsa yatış için yola çıktık.
hastanede önce psikiyatrla 1 saatten fazla süren bir görüşme yaptım. ne zamandır bu tavırlarımın ve krizlerimin devam ettiğini , yakın ve uzak geçmişte ne gibi travmalar atlattığımı , uyku düzenimi ve buna benzer bir yığın şeyi sordu. ne yalan söyliyim , isteksiz cevapladım ama iyi olmak adına bir adım atmam gerektiğini biliyordum. o sırada asistanıydı sanırım doktorun , önceki doktorlarımdan gelen raporları getirdi. kullandığım ilaçlar ve diğer özel bilgilerimin olduğu zebellah gibi bir dosya... ardından kan testi istendi. aşırı doz ilaç kullanımı ve sonrasında devam etmem gereken ilaçlarla ilgili bişeymiş tam anlamadım ama 4. tüpü aldığında bayılmışım , gözümü yatırıldığım odada açtım başımda annem ve babamla. biraz kendime gelince etrafı tanıttılar , ortak alan , sigara odası , banyo vs. çok iç açıcı olduğunu söyleyemem biraz tırstım açıkçası.
1 saat kadar süren bir oryantasyondan sonra ailem gitti ben de odama yerleştim. 2 kişi kalacakmışım. yan yatağımdaki teyzeyle tanıştım ; ayfer teyze. 2 sene kadar önce kocası cinnet geçirip hem 3 çocuğunu hem kendini öldürmüş , o da atlatamamış. sessiz bir kadındı ama yine de kimseyle pek iletişim kurmak istemedim. akşam yemek saatinde ilk defa tüm hastaları bir arada gördüm. "ulan ben normalim ne işim var burda..." demeden edemedim ne yalan söyliyim... yemekten sonra akşam ve gece ilaçlarını 3 saat arayla verdiler , ben o arada sürekli kitap okuyordum. kafamı dağıtıp ortamdan uzaklaştırmam lazımdı zira herkes ya ağlıyor , ya bağırıyor ya da başka şeyler yapıyordu. ilk gece krize girdim. kullandığım ilaçtan çok daha düşük bir dozda verdikleri için ilacımı oldukça zordu benim için. sonra serum taktılar ayrı bir odaya alıp , uyumuşum ağlayarak.
sabah kahvaltıda etrafı biraz daha inceledim , resimler puzzlelar falan doluydu ortalık. biraz puzzle yapayım derken stajyer doktorlar geldi. aha dedim kafa dengi birilerini buldum. cidden de öyle oldu. kliniğe geldikleri zamanlarda hep beraber oturduk , sohbet ettik. doktor her sabah gelip kontrol ediyor ve konuşuyordu ama daha net bir ilgi ve terapi hissettim onlarla konuşurken. bu arada doldurmam gereken 500küsür soruluk bir şey yapıp teslim ettim. hemşire kontrol edip "çok çabuk bitirdin sen bunu. bi daha yapacaksın." dedi. o 500küsür soruyu bir defa daha cevapladım. kontrol sonrası 2 ayrı doktor geldi benimle konuşmak için. nasıl bu kadar hızlı çözdüğümü ve her iki testte de ayrı saat aralıklarıyla verilmiş olsa da nasıl aynı cevapları verdiğimi falan sordular. ben de hızlı okuduğumu ve soruların benim için cevaplarının değişmediğini falan anlattım. biraz memnun oldular sanırım emin değilim , gel sigara kahve yapalım dediler sonra. sigara odasında biraz daha konuştuk. neden intihara teşebbüs ettiğimi , neden burda olduğumu tekrar tekrar sordular. ben de yine anlattım. öğlen yemeği zamanı geldi sonra. yemek yemeden benden yine kan aldılar ve ben yine bayıldım. gözümü açamadan daha hayatımda karşılaştığım en garip insanın sesini duydum. aynen yazıyorum aşağı :,
"sen ne orospuluk yaptın da geldin buraya? allaha dua et ağla yalvar çıkarsın seni burdan. ailen orospu olduğun için yatırmış seni buraya öyle dedi allah bana. evliyayım ben. sen gelmeden daha seni çizdim ben gir bak odaya orda sen varsın. allaha ailene ağla ağla yalvar pişmanım bi daha orospu olmiycam diye ağla. tezkereni al çıkarsın burdan. allaha dua et. bak benimle konuşuyor o tövbe edersen affet onu derim ben..."
bu kısımdan sonra kendime gelmeye başladım : "ya bi gider misin ayılmaya çalışıyorum?"
yukarda yazdığım şeyleri söyleyen arkadaş semra. 21 yaşındaymış. stajyerlerden öğrendiğim kadarıyla aile içi tecavüz sonucu kendini dini kitaplara vermiş. yine böyle bir günde uğradığı tecavüz sonrası intihara teşebbüs etmiş ve bu hale gelmiş. kendi hayatımı ve yaptığım şeyi sorguladım sonra. aram süper olmasa da beni çok seven bir ailem var. hayatımı adadığım güzeller güzeli 10 yaşında golden bir kızım var. arsız da olsa benimle uyuyan bir kedim var. ben neden intihar etmeye çalıştım?
sonra aklıma aklımı alan adam geldi. bir insan için değmeyecek kadar emek verip karşılığını hiç olarak alınca zedelenen gururum yüzünden kendime zarar verecek kadar kafayı neden yedim? tamam bu kişilik bozukluğu çocukluk dönemindeki travmalar sebebiyle de ortaya çıkıyor ama bir tetikleyici olarak bu laflar hazırladığım herifin yaptıkları var.
bugüne kadar günlerim aşağı yukarı bu şekilde geçti. şuan yılbaşını ailemle geçirmem için izin verdiler ve eve döndüm. yılbaşından sonra tekrar doktor görüşmem var. kapalı ya da açık klinikte mi kalacağıma o zaman heyet karar verecek. ilaçlarıma bizzat erişimim yasak. aile kontrolünde kullanmak zorundayım. bu sırada terapim devam edecek. özet geçtim yukarda her şeyi ama inanın bana çok daha değişik tipler de var. gülmek ya da ağlamak isteyenlere anlatabilirim en kızılından.
bir de dipnotum var : haber almak için cliff dedim çünkü her allahın günü konuştuğum bir tek o var. anladım troll , sevmiyosunuz okey , ben de sevmemiştim en başta ama herif cidden doğal doz terapi. her neyse. siz yine beni zülfiyarinize sokacaksınız ama canınız sağolsun. o kadar kötü vakalar gördüm ve görmeye devam edeceğim ki ego problemi olan arkadaşlar bana çocuk gibi geliyor. ve evet yine başıma bi bok gelirse nick altımı whatsapp konuşmasına çevirebilir. köpeği olsun. seviyorum adamı napim yani?
oh be rahatladım şimdilik. gidip dönersem yine döşerim buraları. ama gerçekten yaşadığınız hayatın kıymetini bilin. ölmeye çalışıp hastaneye yatırılınca ve ordakileri görünce ben halimden utandım... sevgiyle kalın gençler. -
Allah affetsin epey güldüm gb
http://i.hizliresim.com/0DvJW9.jpg -
bugün bir alışveriş merkezinden çıkıp eve gitmek üzere dolmuşa bindim. ben bindikten 5 dakika sonra falan bir suriyeli anne ve onun 4 kız çocuğu bindi. dolmuşta yer olmadığı için ayaktaydım ama bir süre sonra birileri inince bazı yerler boşaldı. çok da yorgun olmadığım için oturmadım, o kız çocuklarının ikisi yüzüme bakıyorlar oturacak mı diye, ben de gülümseyerek oturmalarını işaret ettim. gidip oturdular anneleriyle birlikte, arada gözüm kayıyordu onlara bakıyordum aralarındaki konuşmalara, bana bakıp gülümsüyorlar ama, onlar gülümseyince istemsizce ben de gülümsüyorum bilirsiniz sahiden bulaşıcıdır gülümsemek. her neyse, zannedersem benim hakkımda konuşuyorlardı zira sürekli gözleri üzerimdeydi bakıp bakıp gülümsüyordum farkında olmadan.
bir süre sonra anneleri söylemiş olmalı ki beni çağırdılar gel biraz da sen otur anlamında. teşekkür ettim onlara, en arka taraf olduğu için yanlarındaki diğer oturanlar dolmuştan inmek üzere kalktılar ben de yanlarına oturdum. yüzlerine baktığımda utanıp saklanıyorlardı ama kafamı ne zaman başka tarafa çevirsem bana baktıklarını biliyordum. masum da bir ifadeleri vardı yüzlerinde. onlar gülümsedikçe neredeyse ağlayacak gibi oldum ne yalan söyleyeyim. ben dolmuştan inerken de el salladılar arkamdan, ben de karşılık verdim onlar gibi.
şimdi şuraya varacağım kanaatimce; ülkemizde olan acı olaylar, sınırımızdaki durmaz hareketlilikler, bitmez tükenmez ve adları çoğalan terör örgütleri... hepsi, günden güne gülmeyi unutmamıza ve herbirimizin soğuk ifadeli insanlara dönüşmesine sebebiyet veriyor olabilir. bizler politik hamle olarak ve sağladıkları imtiyazları görerek belki ülkemizdeki suriyelilere ılımlı gözle bakmıyor olabiliriz. onlar için de kolay olmamalı kendi ülkelerinden ayrılıp hiç bilmedikleri ve nasıl gözle bakacaklarını tahmin edemedikleri insanların arasına gelmek.
bu noktada sorgulamamız gereken sivil vatandaşlar, küçücük bedenler değil devlet erklerinin attığı adımlardır, bizler onları yaşıyoruz. onlara göre ilerliyoruz. küçücük çocukların ne suçu olabilir ki? neden eksik olsun yüzlerinden gülümsemek? ya da neden haketmesinler bir tebessümü?
ben bugün o küçücük kız çocuklarına gülümserken belki fazla duygusal düşünüyorsun diyebilirsiniz ama gözlerindeki içten mutluluk ifadesini gördüm. evet onların küçücük bir tebessüme ihtiyaçları var. çocuk bedenlerine sindirmeyelim varsa nefretimizi, varsa öfkemizi. yorumlamam bu kadar. -
kimseyle anlaşamıyorum. oysaki öyle ketum, suratsız, bencil bir adam da değilim. aksine karşımdakini rahatsız etmeyeyim, beraber bir şeyler yapalımcı, bir sıkıntısı olsa koşan biriyim. ama olmuyor bir yerde tıkanıyor kalıyor. lafı ergen gibi kimse beni anlamıyor'a bağlamak değil ki, o yaşları çoktandır geride de bıraktım ama şunu gördüm insanın yaşı ne kadar ilerlerse ya da şöyle diyelim hayatın tecrübesini, acısını yaşarsa o da o kadar acımasızlaşıyor, bencilleşiyor.
bir örnek vermek gerekirse ki herkesin başına gelmiştir, sevdiği adam ya da kadının kendisini terk etmesi veya aldatması sonrası kişi hemen bundan sonraki hayatına girenlere de öyle tepki vereceğini belirtiyor. çünkü kendince haklı olan gerekçeleri var, ama bilmiyor ki aşık olduğu insan da, kendisinden önceki ilişkisindeki özneydi, yani bir zincirin halkasını oluşturuyor sürekli kişi. acının da aşk kadar kutsal olduğunu, bu hayatta mutlu olmayı arzuladığın halde hüznün de bulunduğunu ve bu durumları düzeltmek için bir çaba göstermiyor, dalgaya kapılıyor.
velhasıl böyle ince düşüncelerle hareket edeyim derken, çevrendeki insanların bunları görmeyi bırak, bir de seni ezmeye çalıştıklarını görünce, tolere düzeyin bir yere kadar gidiyor sen de bazı zaman tepkini koyuyorsun bu sefer de ben karşı tarafı kırmış oluyorum. o beni anlamadığını göremeden, ben sorumlu duruma düşüyorum. bilmiyorum nasıl olacak bu işler sözlük? zaten çevremde çok insan da kalmadı, günün çoğunluğunu kendi başına yaşayan biriyim, leon gibi işimi görüp, sütümü içip, çiçeğimi sulayıp, küçük bir kızın hayatıma girmesini bekleyeceğim, ta ki onun için ölene kadar. -
ben hayatı boyunca aile kavgasında büyümüş birisiyim.doğduğum günden bu günüme kadar annem ve babamın kavgası bitmek bilmedi.bende bunca bağırışın küfürün hakaretin içinde iyice içe kapanık biri oldum ve kendimi tamamen odama kapattıp bilgisayar ile zaman geçirmeye basladım.neredeyse hiç dısarı çıkmıyorum,dısarı çıksam sanki herkes benim hareketlerimi izliyor ve heran birisi bana yüksek sesle bağırıcakmış gibi hissediyorum.annem babama nazaran daha merhametli evlatlarına karsı ama oda bi yere kadar.gelecek ile ilgili hiçbir umudum ve beklentim olmadığı gibi hiçbir çabam bile yok.evlenmek ve çocuk sahibi olmak benim için çok büyük bir olay ve göze almak gibi bi cesaretimde yok.buraya sığdıramıyacağım kötülükte bir hayattan sonra artık bu hayatta hiç bir şeyin benim ilgimi çekmediğini farkettim.artık mutlu olabiliceğim hiçbir beklentim yok. -
ilk özel mesajı kendisi yazıp bir iki satır sonrasında,bir iki şey sorduktan sonra hiç bir vedalaşma cümlesi,kelimesi kullanmadan ortadan kaybolanlara küfür etmemek için kendimi zor tutuyorum.
öğrendiğin hoşuna gitmediyse veya öğrenmek istediğini öğrendiysen bu sana yetiyorsa her durumda tamam iyi akşamlar,iyi günler diler gidersin nedir bu tavır? -
kitap listelerine bakinca sanki hic kitap okumamis gibi hissediyorum. -
sosyal konularda iyi değilim ve birazcık kekemelik var konuşurken ve istemsiz heyecanlanınca ortaya çıkıyor ve gerçekten çok can sıkıcı ve üzücü bir olay.
son birkaç senedir içimde öyle bir yer etmiş olmalı ki birisi ismimi sorduğunda ve hele ki bu soru beklediğim bir şekilde gelecekse (bir anda pat diye değil yani) acayip heyecanlanıyorum ve bunu durdurmak benim elimde iken yapamıyorum. sonuç olarak da ismimi akıcı bir şekilde bu durumlarda telaffuz edemiyorum ve inanın çok can sıkıcı bir durumdur.
başlamışken devam edelim. cümlede üretmede, laf yapmada yeterli olmayan bir insan olduğumu düşünüyorum, bir tutam karakter bir tutam üstte belirttiğim durum olduğu içindir belki de, sessiz bir insanımdır. zamanla kendimi bu şekilde kabul etmiş olsam da yine insanın içinde yer ediyor, youreads. cümle kurmada iyi olmadığımı yazmıştım ya, böyle içinden gelenleri düşünmeden sıralayınca insan yapıyormuş. sağlıcakla kal youreads. -
itiraf ediyorum, o kadar tırt bir adamım ki itiraf edecek hiçbir kayda değer bir şeyim yok.
mülakatta iki kelimeyi biraraya getiremedim. tüm özgüvenim yerle bir oldu.
verdiğim tüm emekler boşuna gitti. şuan kendimi bir boşlukta hissediyorum.
kafamı dinleyeyim diyorum o da olmuyor. neyi sevip neyi sevmediğimi bilmiyorum, neye karşı hassas olduğumu, neyden nefret ettiğimi de bilmiyorum.
ateist miyim, teist miyim o bile belli değil.
bir hayvan gibi yaşıyorum. ye, iç, sıç.
daha kendimle baş başa kalamıyorum. korkuyorum kendimden. rüzgarda yelkeni patlak bir gemi gibi. neye zarar vereceğimi bilip bilmeden yaşıyorum.
yarın ne yapacağımı da bilmiyorum.
kendimi tanımıyorum, kendimi ifade edemiyorum.
daha ne kadar sürecek onu da bilmiyorum.
bir gün tek başıma kalırsam eğer neyi kritik edeceğimi de bilmiyorum.
bir insan hiç mi kendisini geliştiremez'in cevabı niteliğinde bir adamım. amıma koyayım.
şimdi bir parkta oturmuş öyle öküzün trene baktığı gibi bakıyorum etrafa.
sevgilim de yok. hoş benim gibi birisini kim napsın mk.
ama şimdi olsaydı iyi olurdu. başımı omzuna koyar birazcık da olsa huzur bulurdum.
(valla memesini filan ellemezdim lan)
öyle biraz dinlenirdim. iyi gelirdi işte.
daha yazacak çok şey var ama türkçem de bitti amk.
aha türkçem de bu kadar. -
sahip olamadigim bir seyin ozlemini cekiyorum. ruhum deli gibi onu istiyor onu ariyorum ama o sey ne ben bulamiyorum bir seyler bulup onun yerine koyuyorum bir saat iki saat bilemedin 5 saat idare ediyor ama o olmadigi anlasilinca daha da derinlesiyor tutkum da umutsizligim de huznumde. herneyse bir an once bana gelmeli cunku benim aramaya gucum bitti, beklemeye de takatim kalmadi