1. "hani derler ya acırmış kuluna
    vermezmiş kaldıramayacağı derdi
    beni kulu görmedi mi
    kaldıramıyorum artık

    derdim vardı dermanını verdi
    hak etmiyormuşum gibi
    sonra geri aldı
    birden
    sessizce
    dermanımı aldı
    derdim birdi bin yaptı

    bazı hastalar vardır
    öleceği o kadar bellidir
    ne yapsalar fayda etmez
    ama iyi oluyorsun derler
    iyi olmalısın hafif bir şey bu derler
    adım gibi biliyorum artık
    iyileşmeyeceğim
    yerleştin içime
    her fırsatta büyüyorsun

    nasıl bir kelime o
    ben anlayamıyorum yardım et
    sihirli falan olmalı bilmiyorum
    o dört harfi yanyana koyunca ölüyorum
    içim büyüyor
    gözlerimden akıyor
    o bir damla belki de
    yağmur olup sana yağıyor

    kentinden geçtim bugün
    hep dolaştığın yollara baktım
    derin derin nefes aldım
    göğsüm acıyana kadar
    daha fazlası içime sığmayana kadar aldım
    sen kokuyordun çünkü
    koca bir şehir sen kokuyordun
    ve bunu sen bile bilmiyordun

    gelme demiştin bana
    göremem seni gelme
    sana sormadan geldim bugün
    yolumun üstüydü
    geldim geçtim
    halbuki gözlerine bakıp
    sadece geldim diyebilmeyi isterdim
    gitmeye niyetim yok
    sen de gitme
    eğer bakabilseydim gözlerine
    o an yaşamayı isterdim"

    eskilerden... çok değil ama eskilerden bir şiirimdir.
    jimi
  2. yıllar olmuş yazalı. yine de diğerleri arasında farklı bir yeri var.

    "bir cumartesi öğleden sonrası gibi sevmeli
    evde olmanın ve olacak olmanın huzuru gibi
    pazar günü nankördür biraz sanki

    serin bir yaz akşamı gibi olmalı
    her yer olanca güzelliğiyle karşındayken
    hafiften de bir rüzgar eser ki sorma

    bir şarkı gibi söylemeli ismini
    duyanlar bir daha duymak istemeli
    tekrar tekrar kalabalıklara haykırmalı
    bazen de evde tek başına
    sessizce kendi kendine
    en tatlısı da o

    yanında olmadan tutabilmeliyim elini
    avcumun içinde hissedersem sıcaklığını
    ne saatler önemli ne yıllar
    ne de şu yürümeyle bitmeyen kilometreler

    uzak tutmalıyım senden her şeyi
    üşürsen eğer bir gece vakti yürürken
    aklına beni getir sadece o yeter
    sarıldığımı düşün sana o küçücük omuzlarından
    bir daha hiç sana soğuk değdirtmeyecek gibi

    koklamalıyım o güzel kokunu
    saçlarını düşünmeliyim en güzel çiçeklerde
    ufak bir mendile sarıp versen bir tutamını
    çok mu şey istiyorum bilmiyorum
    heyecanlanıp unutmaktan korkuyorum hepsi bu

    yaşamalıyım o gözlerini
    anlatmaya çalışırım ama birkaç dille belki
    görmek yeterli değil anlamak için
    diğerleri gibi değil pek
    tek amaçları bunların mutlu etmek gibi"
    jimi
  3. oturdum yine masaya
    önümde bir kalem bir kağıt
    dertleştik biraz orada
    ben anlattım o dinledi
    o sustu ben dinledim
    ben anlattıkça o karardı
    o sustukça ben ağladım

    durdu durdu o kadar da
    birden bire yüzüme sordu
    aşık mıydın ki sen dedi
    yüzüne baktım
    bembeyaz pürüzsüz
    dertlerimle kirlettiğim
    silmeye üşendiğim yüzüne

    geceyi dedim koklarım bazen
    açarım camı ardına dek
    çekerim içime iliklerime kadar
    onu hatırlatır o soğuk
    en derine iner çünkü

    sevdiği bir şeyi yerim
    en son ne zaman yedi acaba
    özlemiş midir ki
    bir tabak götürsem mi ona da
    aklımdan bunları derim

    gece yatarım yatağa
    saçlarını yüzümde isterim
    dokunmadığım o telleri
    tek tek hissetmek
    sabaha kadar koklamak isterim

    güzelce oturmayı da isterim
    saatlerce konuşmadan
    o konuşsun mühim değil
    sessizliği bozmaz
    başka sesler ancak gürültü yapar

    ellerini tutmak
    gözlerine bakmak
    gülüşünü duymak
    hayal etmek isterim
    isteyeceğim

    böyle dedim
    aşık olunca diye ekledim
    böyle mi oluyor
    eğer öyleyse olmuşum
    olmamışsam da
    kusuruma bakma
    içini kararttım
    jimi
  4. "uyuyamadım bir gece daha
    kalktım pencereyi açtım
    temiz hava bekledim gelsin diye
    sen doldun içeri usul usul
    geceyi kokladım
    huzuru onda bulurum dedim
    sen koktun burnuma

    kokunu hiç bilmedim
    bir kez olsun içime çekemedim
    gece tanıştım gece tartıştım
    gece kızdım gece aşık oldum sana
    kokunu o belledim
    serin temiz huzurlu
    başka bir şey kokamazsın

    kapıyı açtım essin diye
    yaprak kıpırdamadı ne esmesi
    ama sen girdin içeri
    nasıl yürüdüğünü de bilmiyorum ya
    yumuşak adımlı hayal ettim
    çekingen ama seven adımlarla
    izinsiz girdin oturdun yanıma

    bir ömür kalkmayacak gibi
    yerini sevmiş menekşe gibi
    güzelce oturdun

    gözlerimin içine baktın
    yeni doğmuş saflığıyla
    ilk gördüğün benmişim gibi
    güvenircesine baktın
    gözlerinle konuştun
    hiçbir dilde olmayan şeyleri
    bakışının her saniyesiyle söyledin

    elime dokundun birden
    ürperdi içim
    melek geçti derler
    meğer sen dokunurmuşsun
    cahillik işte bilmez onlar

    omzuma koydun başını
    uyudun sandım nefesimi tuttum
    anladın ki elimi okşadın
    bir bebek sakinliği
    sevmezsin pek ama
    bir kedi masumluğuyla durdun öylece
    kendini anlattın bana
    eski yunan mitolojisi gibi
    ezbere bildiğim bir hikayeyi
    hiç dinlememişim gibi anlattın
    sen anlattın ben dinledim
    tarifi zor sesinin
    akşam kızıllığı gibi ama taze
    yeşil çayırlar gibi ama sonsuz
    yine pek sevmezsin ama
    yaz güneşi gibi sıcacık

    dol gir otur odama çıkma
    seninle güzel odam
    sensiz bir masa bir sandalye
    oturup yine seni yazarım orda da
    en derinine dokundun odamın
    başkasına izin verme tut elini
    gözlerime senden başkası bakmasın"

    yine yıllar öncesinden bir şiirim. neler geçmiş üzerinden. kimler baktı o gözlere. başkası bakmasın demişim zamanında. neyse.
    jimi