-
yirmi birinci yılımdan bir sabahtı işte,
diğerlerinden pek farksızdı.
pencerenin önündeki kuş,
hayallerimdeki sen,
ve şehrin çıplaklığını örten sis.
günaydınların da tadı kalmadı artık.
eskiden sade içilen bir sigaraydı günaydın,
derinden ama masum bir öpücüktü,
belkide içilen kahvenin kokusuydu.
fakat uzaktan uzağa kuru bir günaydın değildi.
dedim ya pek farksızdı bu sabahta.
günaydın... -
hayallerime girebilirsen gözlerimin boşluğundan,
inebilirsen en derinime,
ve bulabilirsen kıvırcık saçlı güneşi.
korkma, yaklaş, uzun uzun izle çehresini.
muhabbetinden sual olunmaz.
belki beni anlatır sana, belki de seni. -
ah bitanem çok zor
özlem, yalnızlık, çaresizlik çok zor
yitip giden zamanı arayacağını bilmek
olamayacağını, kavuşamayacağını bilmek
buna rağmen kabullenip aşka devam etmek çok zor
her dakikayı göğsünde bir yumrukla geçirmek
gözyaşlarını hep hazırda tutmak
herşeyi arkanda bırakıp sana dokunabilmeyi istemek çok zor
günün birinde öleceğini bilmek kadar kolay olsa herşey
hatta bir kızımız olsa adı sevgi
şarkılar anlamsız olsa
kolay mı dersin can vermek
fakat senin bana “hayatım” demen kadar zor herşey
yaşamak kadar kolay değilmiş sevmek, aldanmışım. -
hayır sevgilim,
beni düşündüğün kadar acıtamayacaksın.
hiç bir zaman yeni bir ölümle bakmayacağım
o narin gözlerine.
ve kalbim hep bende kalacak,
kazanacağım yeni hayatlara mirasın olacak.
hem konuşsana sevgili izmir,
senden önce çok büyüttüm ben bu çocuğu diye.
o kadar büyüttüm ki kendine sığamadı
aşkı, sevgiyi hatta beni bile içine aldı.