1. geçenlerde, uzun süredir konuşmayan ve gülmeyen çok mutsuz bir çocukla iletişim kurmayı başarmış ve onu gülümsetmiştim. hatta bir kaç gün sonra gerçekten mutlu olduğunu hissettiğim bir paylaşımımız da olmuştu. bilmiyorum başarı sayılır mı ama benim için çok güzel ve mutlu bir andı. zaten başka da bir başarım yok. ama çocukları gülümsetmek çok güzel.
  2. fena bilardo oynardım zamanında. gözüme bakacak bilardocu yok o zamanlar. özellikle yurtta kalırken. tabi herkes biliyor tanıyor bizi. ne zaman oyuna başlasak biriyle, yurtta işsiz çok, toplanır herkes masanın etrafına, "oo imagine oynuyor, bak şimdi nasıl sokuyor kırmızıyı, oha bebeye bak görmeyen topu bile ince görüyor yuh" diyenler falan. gaza geliyor insan ister istemez hehe.

    yemekhanede izlediğimiz lig maçlarından sonra -özellikle "3 temmuz süveci" sonrası başlayan sezon, beşiktaş her maç 3-5 atıyor, galatasaray önüne geleni tokatlıyor falan- yatana kadar bilardo oynardık. bu arada yemekhanede her şey normal seyrinde devam ediyor; içi kırmızı tavuk ızgaralardan yiyor, yapılan kaşarlı tostların içinden soğan falan çıkıyor, kuru fasulyeden et çıkmıyor, meyve suyu diye meysu satılıyor. "vay efendim 10 kuruş kalmadı sakız veriyim" diyen kasiyer, lan odada adım attığım yer sakız oldu görevli dayı atıyor her gün çöpe, neyse. tek zevkimiz lig maçları, bilardo. ha bir de aklıma 3 yumurtalı omlet isteyen çocuk geldi haha kasada satılan haşlanmış yumurtadan satın almış sonra omlet yapan abiye veriyor "abi 3 yumurtalı olsun" koca yemekhaneyi koparttı gülmekten.

    yine standart günlerden bir gün bir çocuk bulmuşlar. getirdiler işte bu çok iyi şöyle oynar böyle oynar. kendimize de güveniyoruz ha boş oynamayız, künefeler, iskenderler, lahmacunlar vay anam vay.

    neyse çocukla başladık maça. ama ortalık; sen de wembley, ben deyim crucible theatre öyle kalabalık. elime alıyorum emektar istekamı, tak tak tak. sanki kalabalık "c'mon ronnie!!!" diye bağırıyor. adeta snooker dünya şampiyonası 35. frame'deyim o derece konsatreyim. ama alakası yok. arkadaki mavi banyo terlikli çocuktan gelen: "gardaş nası oyniyürlar öyle amina goyyim" sözü ile kendime geliyorum.
    her atışımız aralarında küçük konuşmalara; her pot, vay anasınılar ile, parmak şıklatmalar ile süsleniyor. tabi sonuç olarak kazanıyorum yine. ve ben ödülü beğenmediği için 147 yapmaktan vazgeçen ronnie o'sullivan edası ile terk ediyordum salonu.

    sen o kadar adamın önünde kazan, hava at millete, 3 bant pot yap. sonra "hadi hd iskender'e gidelim." senin olsun iskenderin. ben künefe ısmarlarım kendime.
    hd iskender bok gibi bu arada, gitmeyiniz efenim. ama salataları aşırı doğal, son gittiğimde tırtıl çıkmıştı içinden renkli tatlı bir şeydi kerata seni.
  3. eşim bir iki aydır denememize rağmen hamile kalamamasını benim sigara kullanmama bağlıyor ve kesin senin sperm sayın azdır falan diyordu. bir şekilde kendimi sperm testi odasında buldum. hatırlamak bile utanç verici, rezilliğin bini bin para. test sonuçları geldiğinde ise doktorun "buralarda senin gibi erkeğe az rastlanıyor yürü be koçum" demesi benim kıytırık başarım işte. sigara kötü birşey evet ama bırakmak için hazır hissetmiyorum hiç. sonuç olarak 2 aylık sağlıklı bir kızımız var.
  4. - bilgisayara usb baglarken cogunlukla ilk seferde tutturabilmem.

    - siyah zeytinin cekirdegini agzimda inanilmaz bir hizla ayirabilmem. burada "inanilmaz" kelimesi abarti icin kullanilmamistir.

    - bir oturusta aha bundan 1 kilo yiyebilmem; ama tig gibi delikanli olmam.

    - inanilmaz guzel pilav yapabilmem. burada "inanilmaz" kelimesi abarti icin kullanilmamistir.

    - sizin lanet dediginiz (hani ucakta, otobuslerde ya da sizin kafanizi sisirebilecek her yerde aglayabilen) cocuklari birkac hileyle bir anda dunya tatlisi cocuklar haline getirebilmem. isin tutarsiz tarafi, bence de lanet; bazi cocuklar bazi zamanlar; ama, boyle bir super gucum var. kendi cocuguma sakliyorum surahide kalan iksirimi; pek sik kullanmam.

    - bazi bazi, kalabaliklarda, inanilmaz yalniz hissetmem. burada "inanilmaz" kelimesi abarti icin kullanilmamistir.
  5. kimseye çomar demediğimi reklam etmemek.
  6. lisedeyken bi kere matematik dersinde hoca bi soru yazmıştı tahtaya. matematikten çok anlamasam da sınıfta kimse yapamayınca parmak kaldırıp tahtaya kalmıştım ama soruyu bende yapamamıştım.


    tanım: youser kullanıcı ve okurlarının pek de bir işe yaramayan, başarılarıdır.
  7. bir siteye kaydolurken mail adresimi ikinci kez girmem gereken alanı kopyala-yapıştır ile hükümsüz hale getirmem.
  8. 8.sınıfta devlet okulu olan okulum ile prestijli bir özel okul arasında yapılan 2- 32 kaybettiğimiz basketbol maçında takımımız adına atılan tek sayının asistini vermem. sayıyı atanı siz düşünün artık.
  9. yer fındıklı, 'fırtınalı ve karanlık bir geceydi' cümlesi kadar boktan, yağmurlu bir akşam. işıklarda kitlenip kalmış koreli bir kızı karşıdan karşıya geçirmem. resmen omzundan tutup now run falan dedim. eften başarı değil bence sadece anlatacağım ortam hiç oluşmuyor. biri bilsin artık.
    abrek
  10. en büyük başarım hala bir şeyler başarabileceğimi düşünüyor olmam.