1. muhteşem suluman, behzat ç'deki harun. tatlı hayat'taki ihsan. scrubs'taki jd, ama bu daha çok tavır, hareket yönünden.
  2. gençliğimde dicaprio'yu bana benzetirlerdi. sizin anlayacağınız bana dicaprio'ya benziyorsun diyemezlerdi. o yerli dicaprio denilen sonradan bazı sıkıntılar yaşayan çocukla bir yerlerde karşılaşmıştık. gelip gidip bana bakıyordu. 1 gelip baktı, 2 gelip baktı...sonra arkasını dönüp bir daha baktı. ne bakıyorsun lem medya maymunu dedim. sen benden uzunsun abi dedi gitti.

    artık pek rijit değilim. nadir de olsa tek tük dicaprio'ya benziyorsun abi diyenler çıkıyor. tabii dicaprio'nun şu anda ki hali şu anda ki halime benziyormuş. sonra gençlik fotoğraflarıma bakıyorlar. gençken de benziyormuşsun abi diyorlar. artık o kadar konuşunca düzeltiyorum. evet, biraz beni andırıyor sanırım diyorum.

    ekleme: the dreamers'i izleyenler de micheal pitt'i bana benzetirlerdi. ama filmin pornografik öğeler içermesi ve canlandırdığı matthew hadi ezik demeyeyim ama uzlaşmacı ve resesif bir karakter olduğu için bu pek hoşuma gitmezdi.
  3. - gözlüklerim, beklenmedik acayip tepkilerim, sürekli muzır / muzip hâl ve gidişim, sevinçten mi kederden mi döküldüğünü bir türlü kestiremediğim taşkın ve sesli enerjimden ötürü aysel gürel,

    -"katinam dikemiyosun gülüm, ver ben dikeyim de murdar olmasın kumaş anacım..." serinliğim, hanım meclislerinin aranan ve gülünen edepsizi olduğum, kalender meşrepliğim, ama yine de huysuzluğum, dolaylı virjinliğim hasebiyle huysuz virjin,

    -nick'ime münhasıran müstehzi üslubum, her zaman uzun cümlelerle yazdığım ve konuştuğum, her nevi ahval ve şerait içinde tam bir "bacı" olduğum için lütfiye fıdıllıoğlu ,

    -yazmayı öğrendim öğreneli her günü bir biçimde illa ki kaydettiğim, canım çok sıkıldığı, kenar mahallenin cam kenarında yaşadığım ve dünyayı bir türlü aklımdan çıkaramadığım için sıdıka.

    bunlar tabiatım üzerine birden fazla kişiden, ahbaptan işittiklerimin elim döndüğünce yazıya kurgulanmış hâli. her bir karakteri ayrı ayrı çok seviyor olmam da bunları duyduğuma beni fazlasıyla memnun ediyor, söyleyenler sağ olsun. her bir kadını çok sevdiğimden olmuştur belki de böyle hepsinin aromasının hissedildiği bir hamur, kim bilir. insan sevdiğine benzermiş.

    gelelim sıfatıma... maksat eşkâl vermek değil elbette, başlamış bulunduk bir geyiğe madem, bari sonunu getirelim. melis birkan hanımefendisine hayli benzetilirim. simamı, övarlak ve körvi mevcudiyetimi sibel john'a benzeten de pek olmuştur. bu zamana değin kate winslet hanımdan tutun, katy perry hanıma, kainatın en güzel kadını anneme kadar bir dolu ay parçası çehreye ama az, ama çok benzetildiğim oldu. kumralım, yeşil gözlüyüm nihayetinde di mi, eşim dostum beni brooke shields'im bile sanıyor. oysa ben ahmet özhan'a benziyorum, hiç kimse bilmiyor...
  4. otuzlu yaşlarının sonlarında bir kadın, belki daha da yaşlı olabilir, genç görünüyordu, kalabalık bir alışveriş merkezinin ortasında telefonumu kurcalarken yanıma geldi, yer sordu, yanıtladıktan sonra teşekkür edip uzaklaştı, otuz saniye geçmeden; "ya kusura bakma söylemeden geçemeyeceğim sen tom cruise’a ne kadar çok benziyorsun" diyerek geri döndü, başımı kaldırdım, gülümsedim, teşekkür ettim ve yoluna devam etti.

    not; bence benzemiyorum olum, alakam yok.
  5. uzun ve zayif olmamdan mutevellit holosko'ya benzetildim ogrenciligimde. buyuduk meslek sahibi olduk elimize biraz para gecti ve holosko arti bir miktar para esprileriyle muhattap olmaya basladim. holosko futbolu birakti ben hala holosko sakalariyla ugrasiyorum.
  6. merve çağıran.
    kadın her fotoğraf paylaştığında ''sen sandım kızım oha'' tepkisiyle karşılaşıyorum.
    çok severim, beğenirim kendilerini. başarılı bir kadın oyuncu.
  7. ne kadar standart bir tipim veya tipsizliğim olduğunu hatırlatan kimsesizliktir efendim. saçlarım uzuncayken zangetsu derdi bazı arkadaşlar, soul king razı olsun.
  8. sec